Araştırmalara göre, son 15-20 yılda diyet, en sık kullanılan kelimelerden ama buna rağmen herkes şişmanlıyor. Artan ilgi, doğru sonucu elde etmek için maalesef anlamsızlaşmış durumda. Çünkü tüketicide bilgi kirliliğiyle algıda sağırlık oluştu
Herkes çok şey duyuyor ve biliyor ama kimse uygulamıyor. Çünkü içi boş ve gereksiz derecede herkes bu konuya karıştığı için insanların kafası karmakarışık.
Boy uzunluğuna göre ağırlık oranını değerlendirdiğimizde obez olan bir bireyde, normal kiloda olan bir bireye göre 300 kez daha fazla diyabet gelişme riski, 350 kez daha fazla hipertansiyon riski ve 110 kez daha fazla kanser riski var. Hastalık riskinden bağımsız yaşam kalitesi ve konfor olarak baktığımızdaysa, fazla kilo, birey üzerinde psikolojik etkilerin yanı sıra, çevresel faktörlerle birleşerek sosyal yaşamda çok büyük baskı oluşturuyor.
Yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre, obez bir çocuğun kemoterapi alan çocukla yaşamış olduğu stres düzeyi aynı. Bunların hepsi çok ciddi sorunlar ancak bazı çözümler için aynı ciddiyetten bahsetmek güç. Sağlık ve Tarım Bakanlığı’nın desteğiyle medya denetimine ihtiyacımız var. RTÜK reklam gelirleriyle ilgili çok sıkı yaptırım ve takip içindeyken neden toplum sağlığına zarar veren konuşmalar hakkında hiçbir önlem almıyor çok merak ediyorum. Eğer bu konuda tedbir alınıyorsa ve ben bilmiyorsam ama bilen varsa öğrenmeyi de çok istiyorum çünkü tüketici gözüyle hiç öyle görünmüyor.
Basit ve anlaşılır çözümler
Gerçekten faydalı olmak istiyorsak basit çözümler ve basit öneriler sunulmalı, insanlar bu kadar çok korkutulmamalı. Bireylere ne yapacakları değil aslında nasıl yapacakları anlatılmalı.
Huzurlu ve sağlıklı olmak, hayattaki en önemli iki zenginlik. Her bireyin yaşı ve yaşam şekline göre gerçekçi ve kabul edilebilir kiloda olması, aktif bir yaşam sürmesi, manevi huzur yönünden kendini tatmin ediyor olması (ibadet, dua, meditasyon teknikleri olabilir) önemli. Bu yüzden kaliteli yaşam için birey kendini iyi tanımalı, bedenen ve ruhen beslenmeli çünkü bu farkındalığa ne kadar erken başlarsa uzun yaşamın sırrına da o kadar yaklaşmış olur. İşte bu noktada bireye ışık tutacak ve rahatlatacak çözümleri konuşmamız gerekiyor.
Düşünce biçiminizi değiştirin
* Diyet, kısa süreli bir yarış olarak değil uzun soluklu bir maraton olarak düşünülmeli.
* Diyette mükemmellik beklentisi bireyde suçluluk hissi yaratır. Diyet listesi, esnek olmalı ve bireyle bu durum konuşulmalı.
* Birey pozitif duyguyu önemsemeli, küçük farkların bile uzun vadede iyi sonuçlar getireceğine ikna olmalı.
* Diyet süresince olabilecek her şey bireye önceden anlatılmalı, kilo vermenin yavaşlaması hatta duraklamaya gireceğinin normal olduğu açıklanmalı ve bu durum, bir kriz gibi değil aşılması mümkün bir durum olarak izah edilmeli.
* Kilo verme amacı irdelenmeli, hedefin gerçekliği ve güçlülüğü tartışılmalı ve ortak bir karar verilmeli.
* Diyet yapmak bir kamp gibi, belirli bir süreyi yasaklar ve aç kalma duygularıyla geçirmek yerine bir yaşam biçimi olarak konumlanmalı.
* Amaç sadece ‘rakamsal hedef’e ulaşmak şeklinde belirlenirse hedef yakalandıktan sonra bilinçaltı başka şekilde çalışmaya başlar.
* Birey eğer çok sıkı bir diyet programına maruz kalmış, sevdiği besinleri diyet süresince hiç yiyememişse bu yeme özlemiyle baş edemeyebilir.
* Yüksek proteinli ve karbonhidratsız diyetlerde, vücut kas dokusu kayba uğradıysa metabolik hız yavaşlar ve kişi eski yeme düzenine döndüğünde çok daha fazla kilo alabilir.
* Birey yaşam biçimi değişikliği ve yeni alışkanlıklar edinmek konusunda kendisine gerçekçi ve anlayışlı davranmazsa, verilen her bir kilo, diyeti bırakınca geri gelir. Değişim kolay değildir, bunu kabul edip sabırla ilerlemek gerekir.
Beslenme uzmanına bu soruları sorun
* Bu model sağlığımı nasıl etkiler?
* Kilo verme süresince nasıl zorluklarla karşılaşabilirim?
* Benim için en sağlıklı kilo hedefi nedir?
* En uygun kiloda olmam ve yeni beslenme modeline alışmam için öngördüğünüz süre nedir?
* Yeme alışkanlıklarını değiştirmek kolay mı? Bana
nasıl destek vereceksiniz?
* Kilo verdikten sonra hayatıma nasıl devam edeceğim?