04.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
"Gün içinde kendinize ayırabildiÇiniz altın deÇerindeki özel anlar..." diye başlayan bir tanesini okuyorum sabah sabah. Garip bir şey, inanası geliyor da insanın şimdi o filanca kahveden bir fincan içerse altın deÇerinde bir özel an yaşayacaÇına... Mail kutuma bir günde düşen 10 mailden rahat 5'inin bir yerinde bir "Gün içinde kendinize zaman ayırın", bir "Zaman geçiyor, kaçırmayın", "Aman ha, anı yakalayın" mesajı var illa ki. Arkadaşlardan geliyor olması gerekmiyor, yeni çıkan bir ürünü tanıtma amaçlı basın bültenleri bile bir yerlere bu 'can alıcı' cümlelerden birini sıkıştırıyor. Ama içime asıl sıkıntı veren, o sözü edilen 'özel an'ların altın deÇerinde, yani nadir oluşu. Ve tabii bunun sürekli vurgulanışı. Artık 'zamansızlıÇımız', 'meşguliyetimiz' iyice meşrulaştı, her an yoÇunuz, her an!"Ölü Ozanlar DerneÇi"nin modasının bir türlü geçmemesine şaşmamalı... Biz 17 yaşındaydık o filmi izlediÇimizde, Horatius'un cümlesi Robin Williams'ın karizmatik edebiyat öÇretmeni Keating sayesinde bütün yeni yetmelerin diline dolanmıştı: "Carpe diem"! Nedir? Günü yakala, anı yaşa, tadını çıkar vesaire...Biz o zaman hayatta olmak istediÇimiz gibi biri olmayı, bize dayatılan deÇil gönlümüzden geçen mesleÇi seçmeyi, zamanımızın kıymetini bilmeyi, onu anlamlı kılmaya çalışmayı anlamıştık bu sözden. Ne derece yapabildik, o ayrı ama esas cümlemiz "Hayat bizim hayatımız" idi. Aradan neredeyse 20 yıl geçti, bugünün 18 yaş grubundan aynı cümleyi duyuyorum ben yine. 18'den 48'e kimsenin pek bir şey yakalayabildiÇi yok ya, dilimize vuruyor işte... Carpe diem durumu Ama bana göre asıl tehlikeli olan, bu cümlenin yorumlanış biçimi. AttıÇımız hiçbir adımın, ettiÇimiz hiçbir cümlenin sorumluluÇunu taşımayalım, taş üzerine taş koymayalım anlamına gelir oldu 'anı yaşamak'. Bu şekilde ne derece 'yaşanası' olur o anlar bilemiyorum tabii ama durum bu... Bugün böyle diyelim, yarın öbür türlü davranalım, bugün 'aşık olduÇumuzu' yarın tanımayalım, serseri mayın gibi 'takılalım' hayata... Ha, biz böyle takıladururken deÇdiÇimiz, dokunduÇumuz diÇer hayatları çarpıp düşürüyormuşuz, deviriyormuşuz, ne gam... Onlar da bu kadar demode olmasalardı, anı yaşasalardı efendim... Serseri mayın gibi... D&R'lara girdiÇinizde fotoÇraf albümü boyutlarında iki Sezen Aksu kutusu karşılıyor sizi bu ara. "Kaybolmayan Yıllar Arşiv Serisi" 1 ve 2. Birincisinde altı, ikincisinde yedi adet Sezen Aksu albümü bulunan, arşivciler için altın deÇerinde iki kutu... Bizim gibi (Mert Özmen'in kitabından alıntı yaparak söyleyeyim), 'Sezen Aksu şarkılarıyla büyümüş kız çocukları' için ise bir tür "İşte Hayatınız" belgeseli içeriyor bu kutular. Hele hele birincisi... Yaş itibariyle tabii...1977 tarihli "Allahaısmarladık" ile açılıyor albüm. Pencereden dertli dertli ufuklara bakarak "Olmaz olsun cüzdanımda milyonlar"ı söyleyen bir küçük kız geliyor gözümün önüne. Şu yukarıda gördüÇünüz fotoÇrafın birkaç sene sonrası işte. O yaşta bir çocuÇun "Parayla saadet olmaz, ille aşk olsun" fikrini bu derece benimsemesinin ilerdeki sakıncalarına hiç girmeyeceÇim... Sezen Aksu şarkılarıyla büyümek Derken küçük kız biraz akıllanır gibi olur, "Yanına mı kalır sandın, sıra bana gelecek, bakalım o zaman seni kim kurtaracak?"tır yeni şarkımız... Muhtemelen hemen dile dolanan melodisi, tekerlemeye benzeyen "Seni gidi vurdumduymaz, seni gidi yaramaz" sözleri münasebetiyle... Yıllar geçer, kızımız 14 yaşındadır, Caddebostan'da Sekiz Buçuk diye bir konser mekanı açılmıştır, Barış Manço ve Sezen Aksu ilk kez dünya gözüyle canlı canlı burada görülür. Aksu yeni çıkacak albümünden bir şarkı söyler, hemmen ezberlenir: "Git, git, git - me, dur ne olursun!" KararsızlıÇımızın tavan yaptıÇı bir dönemdir, nasıl da tercüman olur bu şarkı hislerimize...Yıl 1988 olur, artık iyice gamlı şarkıların yaşı gelmiştir. Regine'de gündüz vakti yapılan okul çayında ilk 'slow' dans edilir. Kiminle olduÇu ne yazık ki unutulur, ama şarkı kesinlikle "Geçer, geçer daha öncekiler gibi..."dir. Yaş 16'dır, ne görmüşüzdür, daha öncekiler ne olsa gerektir ki bundan sonrasının da geçeceÇinden eminizdir, bilinmez... Seni gidi yaramaz... Sonra bir yaş daha büyünür ve sıra gelir "Bütün aşklar yüreÇinde" olarak 'Gitmeye'... İntikam saatini beklemekle ya da 'Git' demekle olmayacaÇını, en hayırlısının insanın icabında toparlanıp gitmeyi bilmesi olduÇunu da öÇrenmişizdir başarıyla. Gene bir Sezen şarkısı eşliÇinde. Serinin ilk bölümüyle birlikte ben de liseden mezun oldum... İkinci kutuda da ne anılar saklı kim bilir de ben şimdilik açmadım - açamadım... Ama bu keşif yolculuÇunu herkese hararetle tavsiye ediyorum, eminim ki en 'dinlemiyorum' diyenimizin bile belki kendisinin de şaşıracaÇı bir anısı çıkacaktır bu albümlerin bir yerinden... Hatırlamak isterseniz tabii... Açtırma kutuyu...