Önümde bilgisayar, hemen arkasında uzun zamandır beklediği güneşin keyfini çıkarırken sessizce kıpırdaşan Ege’nin mavi suları...
Sahiller, bayram yerleri, sokaklar, berberler öksüz ve yetim bu bayram...
El öpemeyecek çocuklar. Mendil arası lokum, bayram harçlığı, bayram yerleri de hayal oldu böylece. Gerçi uzun zamandır İstanbul’da unutulmuştu tüm bunlar ama güzel Anadolu’mun güzel insanlarının olduğu kadim şehirlerinde sonuna kadar yaşamak mümkündü bayramların coşkusunu...
Özel gün felsefesi
“Bayramlar neden vardır, felsefesi nedir sorularına cevap olsun bu haftaki yazımız” deyince, aklıma 1974 yılında
aramızdan ayrılan, İstanbul Erkek Lisesi’nden okuldaşım, Türk düşünce ve felsefe dünyasında iz bırakmış, Ordinaryüs Profesör Hilmi Ziya Ülken’in 1945 Şeker Bayramı’nda yazdığı, ‘Bayram’ başlıklı köşe yazısı geldi.
Aşağıdaki satırlar o yazıdan...
“Bayram, cemiyetin manevî ve ruhi faaliyetini belirli bir konuya doğru çeviren içtimaî bir müessesedir. Bayramın ayırt edici karakteri, cemiyetin bir arada kutlanmasıdır. O gün herkes birbirine ‘Bayramınız kutlu olsun’ der. Bu suretle insanlar mukaddes olan cemiyetin mukaddesliğini bu vesileyle bir kere daha perçinlemiş olurlar.
Kut, bütün dinlerde uğurdan, mutten (saadet) fazla bir şey, bütün cemiyeti birden ilgilendiren mukaddesliktir. Bir insan yalnız başına kutlu olamaz. Kut bütün cemiyete aittir: Eşya, hayvanlar ve insanlar ancak cemiyetin bu toptan kutunu temsil etmeleri bakımından kutlu olabilirler. Mesela İslam’dan önceki dinimizde yeşim taşı ve bazı tabiat kuvvetleri, kutlu sayılırlardı.”
Dinler ve merasimler
“Cemiyetin kutsallığını temsil ettiği için bayramlara büyük merasimle, hazırlıkla girilir: Dinlerin bir çoğunda bayramdan önce oruç tutulur. Yahudi dininde bayramlar sırasında esaslı kaidelere riayet edilir. Bayram günlerinde cemiyetin toplanması, girişler ve çıkışlar esaslı teşrifata bağlıdır... İptidaî cemiyetlerde av, meyva toplama, çiftçilik, hayvan otlama mevsimlerine bağlı bayramlar vardır. İptidailer geçim ve ihtiyaçlar ile bayramlarını birleştirmişler ve içtimai heyecanı yaşama şartlarından çıkarmışlardır. Büyük İsrail bayramları da ziraî idi. Paskalya, ilkbahar bayramı idi. Tabernacle sonbahar bayramı idi... Bayramların sıklaşmasından ve o günlerde cemiyeti kutlamak ihtiyacından dolayı, önceden hazırlık yapmak maksadile bayram günlerini tesbit etmek mecburiyeti doğmuş; buradan da muhtelif medeniyetlerde sırf kendi bayram günlerine göre tertip edilmiş birçok takvimler çıkmıştır.”
Esaslı tarihler...
“İslam bayramları da ayni mahiyettedir. Ramazan’dan sonra Şeker Bayramı, ondan 2 ay 10 gün sonra gelen Kurban Bayramı ve senenin diğer kısımlarını bölen kandiller ayni suretle İslamî takvimin hareket noktalarını teşkil ediyor.
Bütün bu bahsettiklerimiz gösteriyor ki, bayram insanlığın en eski devirlerinden beri muhtelif medeniyetlerde dinî mahiyeti olan en esaslı içtimaî müessesedir.”
Şeker tadında bir bayram dileklerimle!