Herodot, Karyalılar için kralları Kar önderliğinde geldiklerini, Strabon ise Minos egemenliğinde iken Lelegler olarak bilindiklerini söyler. Homeros’a sorduğumuzda, “Deniz tarafında Karyalılar, kıvrık yaylı Paionlar, Lelegler ve Tanrısal Pelasglar vardı” der. Kıssadan hisse önemlidir, Karya ve Karyalılar. Peki, “Neresidir?” derseniz, bugün Aydın, Muğla’nın büyük bir kısmıyla Denizli’nin bir bölümünü kapsar. İşte bu coğrafyanın içinde yer alır, adını Afrodit’ten alan kent Afrodisias... Ama öncesinde Lelegonpolis, Megapolis ya da Ninoi isimleriyle de bilinir. Hafta sonu bu güzel ve de özel kentteydim, birbirinden değerli konuklarımla... Önce Afrodisias’ı adımladık, sonrasında Karya’nın bir başka özel kenti Nysa’yı... Hâl böyle olunca, bu haftanın konusu da kendiliğinden belli oldu, Afrodisias...
Dünden bugüne...
Geç Neolitik Çağ’dan başlar kentin tarihi ama MÖ 2. yüzyılda Roma egemenliğinde önem kazanır ve Aphrodisias’ın bilinen hikayesi başlar. Sadakati vergi muafiyeti, tapınağa sığınma hakkı, özerklik gibi ayrıcalıkları getiririr beraberinde... MS 1. yüzyılda kentteki heykeltıraşlık okulunun ünü, tüm imparatorluğa yayılmış, siparişlere yetişemez olmuştur Aphrodisias... Sadece heykelleriyle değil, Xenokrates, Xhariton, Alexander gibi isimlerle bilim ve sanat alanında da ünlüdür artık. 4. yüzyılda ise piskoposluk merkezidir. Stravpoli adı bile verilir kente ama Aphrodisias adı yok edilemez. En çok ise depremler yıpratır bu zarif yeri. Yine de 7. yüzyıla kadar önemini korur kent ama o dönemdeki deprem, bir daha ayağa kaldırmaz. Sonrasında önce 11. yüzyılda Selçuklular, takiben Menteşe Beyliği ve Osmanlı var bu topraklarda...
Ve kazılar...
İngiliz Charles Texier kente. Yıl 1835. Onu 1904’te Fransız mühendis Paul Gaudin, 1913’te Andre Boulanger, 1937’de Giulio Jacopi izler. Ama bir kişi var ki Aphrodisias bugünkü ününü ona borçlu. O da, 1959 yılının temmuzunda ilk kez gördüğü Aphrodisias’a, aramızdan ayrıldığı 3 Kasım 1990’a kadar kendini adayan Prof. Dr. Kenan Erim.
Nasıl gezerim?
Bilet kontrolü geçtikten sonra, ileride sağda muhteşem Aphrodisias Müzesi’ni göreceksiniz. Burası, gezinizin son durağı olacak. Müzeyi sağınıza alıp ilerleyince, ilk durağınız
Tetrapylon... 1980’li yılların sonuna kadar toprak altında olan bu anıtsal kapıyı ölümünden hemen önce Kenan Erim ayağa kaldırır. Kabri de bu kapının hemen solunda bugün...
Yürümeye devam edin, karşınızda kente adını veren odak noktası Aphrodite Tapınağı’nı göreceksiniz. Ne yazık ki 5. yüzyılda kiliseye çevrilirken, ciddi hasar gördüğünden, eski görkemli halinden pek bir uzak. Tapınağı arkanızda bırakıp, sola doğru devam edince, heykel atölyeleri sizi karşılayacak. Sonrasında merdivenleri çıktığınızda, 1962 yılında tesadüfen keşfedilen 2. yüzyıl eseri Bouleuterion, yani meclis binası tüm muhteşemliğiyle önünüzde. Eğer ilkbahar aylarında ziyaret ederseniz, aynı zamanda bir Odeon olan bu mekanda, kurbağalar konser vermek için su dolmuş orkestra çukurunda sizi bekliyor olacak.
Basamaklardan inip, sahne binasını geçerek sağa dönün ve doğru ilerleyin, stadyuma varacaksınız. Dünyanın en önemli antik yapılarından olan bu
30 bin kişilik stadyum, Ege’nin en iyi korunanı... Aynı yoldan geriye dönüp çatala gelince, sağdan ilerleyin. Yolunuzun üzerinde, önce Roma İmparatoru Hadrian’ın kenti ziyareti anısına yaptırılmış Hadrian Hamamları’yla Agora’yı göreceksiniz. Sonrasında, ortasında 260 metreye, 25 metre boyutlarında, 1.20 metre derinliğinde havuzuyla Tiberius Portikosu var. Sizi ören yeri girişinde karşılayan o muhteşem başlardan oluşan frizlerin gerçek yeri de, işte bu portiko... Soldaki merdivenlerden takip ederseniz, sağınızda Aphrodisias kentinin önemli kişilerinden Zoilos’un yaptırdığı tiyatroya ulaşacaksınız. Müze öncesi son durağınız ise ünlü Sebasteion... Bu muhteşem eserin orijinal rölyefleri, bugün müzenin Sevgi Gönül Salonu’nda yer alıyor.
Aphrodisias Müzesi
1979 yılında açılan ve sadece Aphrodisias’ta bulunmuş eserlerin sergilendiği müze binası 2009’da yenilendi. Sebasteion rölyefleri ve hikayelerinin yer aldığı Sevgi Gönül Salonu’nun tarihi ise 2008... Unutmadan, girince sağa dönerek gezmeye başlayın ve son durağınız Sevgi Gönül Salonu olsun.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun!