Ahmet Güneştekin’in Marlborough Galeri’de önceki gün açılan sergisi şerefine New York’tayız. Açılış öncesinde bakın neler konuştuk?
“Geçen yıl Contemporary İstanbul’a katıldığımda elime bir katalog tutuşturdular. İşim gereği çok kataloğa bakarım. Buna bakınca heyecanlandım, gördüğüm eserleri çok şiirsel buldum ve eserlerini çok beğendiğim bu sanatçıyla hemen tanışmak istedim” diye anlatıyor New York’un önemli galerilerinden Marlborough’un sahibi Pierre Levai.
İşte her şey böyle başlamış. Pierre Levai, Ahmet Güneştekin’i ortak bir arkadaşlarının verdiği bir katalog sayesinde keşfetmiş ve hemen tanışmış, tanışır tanışmaz da Güneştekin’i Marlborough Galeri sanatçıları arasına katmış.
Altınbaş’a mücevher koleksiyonu yapacak
Şanslı, kendisini destekleyen ve seven de çok. Altınbaş ailesi, Ahmet Güneştekin’i destekliyor. Bir de işbirlikleri olacağını öğreniyoruz. 2014’te Altınbaş için, ilham kaynağı olan Anadolu efsanelerinden oluşan özel bir koleksiyon hazırlayacak Ahmet Güneştekin. Başka destekçileri de var. Arkadaşı Rojin’den koleksiyoneri Ceri Benardete’ye birçok kişi kendisini desteklemek üzere New York’ta.
Şansını kendisi yaratanlardan. 1997’de ilk atölyesini Beyoğlu’nda kurarken AKM’yi ilk kez görüyor ve anında kararını veriyor, AKM’de sergi açacak. Hemen içeri girip “Ben burada sergi açmak istiyorum” diyor, gülüyorlar. Aldırmıyor, 2003’te ilk büyük sergisini AKM’de açıyor. 10 yıl sonra ise ilk yurt dışı sergisini Venedik’te bienalle eş zamanlı açıyor, şimdi de ikinci yurtdışı sergisini New York’ta açıyor. Hemen ardından da Art Market Budapeşte’ye ve daha sonra Miami’deki Art Basel sanat fuarlarına katılacak.
Bir başarı hikayesi
Gerçek bir başarı hikayesi var karşımızda. Batman’da Garzan işçi kampında doğmuş, şimdi New York’un en önemli galerilerinden birinde işleri sergileniyor. Taner Ceylan’ın New York’ta Paul Kasmin Galeri’deki sergisinden sonra Türkiyeli bir sanatçının New York’ta ilk büyük kişisel sergisi.
Ahmet Güneştekin kendisini Türk sanatçı olarak değil, Kürt sanatçı olarak tanıtıyor. Kürt kimliğinin ısrarla altını çiziyor. Mezopotamya’dan geldiğinden bahsediyor. Kendini böyle ifade edebildiğini, hikayesini anlattığını söylüyor. Etnik kökeninin altında başka şeyler aransın istemiyor. Haklı da, belli ki çok dolu şimdiye kadar yaşananlara. TRT’de program yaparken Türkçe’yi aksanlı konuştuğu gerekçesiyle işinden olmuş. “Oysa sonra TRT’nin Kürtçe yayın yapan kanalı açıldı” diye kendini savunuyor.
4 Ocak’a kadar devam ediyor
Bu devirde hâlâ bu ayrımları konuşmaktan rahatsızım. Özellikle de New York’ta ve tabii ABD’de her kökenden insanın beraber gayet mutlu yaşayabildiğini bir kez daha gördükten sonra. New York’ta kendinizi yabancı hissetmiyorsunuz. Kimse kimseyi farklı kökenlerinden dolayı dışlamıyor, yadırgamıyor.
Evet, biz de ilerleme kaydettik, ama önümüzde daha uzun bir yol var. Umutluyum, en çok da böyle bir kalabalık dünyanın öbür ucunda bir Kürt sanatçının sergisi için bir araya gelebildiği için. Sergi 4 Ocak’a kadar devam ediyor. Yolu New York’a düşeceklere hatırlatalım.