Eskiden olsa kasabın önünden geçer, kucağında taşıdığı bütün bir hayvanı hiç görmezdim bile, düşün-mezdim yani. Tıpkı eskiden kürk giymiş kadınların olduğu moda dergilerine bakmayı sevdiğim gibi. Ama insan bilinçlendikçe değişiyor
Geçen sabah metroya doğru yürüyordum. Her gün önünden geçtiğim kasabın çalışanları gelen etleri içeri taşıyordu. Birinin kucağında bütün bir hayvan vardı. (Muhtemelen kuzuydu. Küçüktü çünkü.) Bütün derken, kafası yok... Ve ayakları. Bir an ne kadar dehşet verici bir manzara olduğunu fark ettim. Adam, kafasız ve ayaksız bir ceset taşıyordu aslında.
(O kuzunun yerine köpeğinizi koyun mesela ya da kedinizi.
Kafasız ve patisiz halini... Ya da bir insan yavrusunu...)
Halbuki eskiden normal gelirdi. Düşünmezdim yani, hatta görmezdim bile. Ama insan bilinçlendikçe değişiyor.
Aynı şeyi geçenlerde çok prestijli ve sektörde en çok sözü geçen moda dergilerinden birine bakarken hissettim. Malum kış geliyor. Kürk giymiş güzel kadınlar, suratlarında gerzek bir ifadeyle dergi sayfalarından bana bakıyordu. Tahammül edemediğimi fark ettim.
(Halbuki moda dergilerine bakmayı da severdim. Ama dediğim gibi insan değişiyor.)
Yılan derisi botlar, krokodil çantalar...
Bir aklı başında genel yayın yönetmeni de çıkıp “Ben dergime kürk sokmam” demiyor.
(Ya da yılan derisi ya da krokodil.) Çünkü o markalardan reklam alması lazım.
Oysa güç onun elinde.
O, dergiye koymazsa, kürk, yılan, krokodil moda olmayacak. Moda olmayınca satılmayacak. Satılmayınca milyonlarca hayvan diri diri yüzülmek zorunda kalmayacak.
Bu kadar bilinçsiz, duyarsız, şımarık olmak ayıp ve ilkel geliyor artık.
Bu arada hatırlatayım: Bugün etsiz pazartesi!
BİR İLAN
Bundan birkaç hafta önce ‘Ev Arayanlar’ köşesinde ‘Toma’nın ilanını paylaşmıştım.
Temmuz ayında Cihangir’de bulunmuştu ve tabii ki adı Toma oldu. Terk edilmiş bir ev köpeği olduğu tahmin edildi. Çünkü sokakta yaşamaya alışık değildi. Bulan kişi bir kafe sahibiydi. Toma’nın ilk tedavilerini yaptırdı, besledi. Ancak evine alamadı. Benim bir arkadaşımla birlikte bakmaya başladılar. Önceleri Toma gündüzleri kafede, akşamları arkadaşım Billur’da kalıyordu. O sırada bu köşeden ilan verdik belki biri sahiplenir diye.
Derken Toma bütün günü Billur’la geçirmeye başladı. Ve birbirlerine aşık oldular.
Şimdi bir kez daha Toma için ilan veriyorum ama bu kez sahip bulmak için değil:
TEŞEKKÜR İÇİN TOMA’MI BIRAKAN ZAT ARANIYOR
Muhabbetin en koyu yerinde aklımdaki tek şey Toma’nın tuvaleti olsa da
Günde üç kez beni peşinde sürüklese de Herkes tatil planı yaparken ben Toma’yı nasıl bırakacağımı düşünsem de Bazen kendime zor bakarken, seviyor diye ona en pahalı mamaları alsam da Bana hayatımın en muhteşem dostunu kazandırdınız. Bilmeden, bilemeden... Teşekkürler.
Billur K.
FRENE BASIN!
Kanal D’deki “Kayıp” dizisinin ilk bölümünde, iki sahnede “Onlar için de frene basın!” afişini gösterdiler. Bu bir kampanya çağrısı. Yüzlerce hayvan her gün aşırı hızdan kaynaklanan trafik kazalarında yaralanıyor, sakat kalıyor ve acılar içinde can veriyor. Bu afiş “Hayvanları trafikte yok saymayın, fren yapabileceğiniz bir hızla gidin” diyor. Özellikle de ara sokaklarda! Kanala teşekkürler. Ayrıca çarptığınız hayvanın tedavisini trafik sigortanız karşılıyor, bilginize...