Evdeki muhteşem ikiliyi anlatmak istedim size. Ve iki kediyi oynarken, uyurken izlemenin ne muhteşem olduğunu
Önceki sene bir akşam misafirimi uğurladım. İki dakika sonra telefon çaldı. Az evvel çıkan arkadaşım “Bahçede ağaca çıkmış inemeyen yavru bir kedi var” dedi. Hemen aşağı indik, zavallıyı kurtaralım diye. Aaa, kedi bize doğru koştu ve kucağımıza atladı. Eee, ne yaparsınız? Birlikte yukarı çıktık tabii. Efe, aileye böyle katıldı. O kadar iyi huylu, o kadar sevimliydi ki, ev halkı hemen benimsedi onu. Uzun zaman isimsiz kaldı. Sonunda miyavlamak yerine “Leyyyyn” diye bağırdığı için “Adı Efe olsun” dedik.
Dört günlük mücadelenin sonunda
Bu yaz bir gece yazımı yazmak üzere çalışırken dışarıdan bir yavru kedi sesi duydum. Ama ciyak ciyak. İndik, baktık bulamadık. Ses kesilmedi. Ertesi sabah gördük. Karşı apartmanın otoparkındaki bir aracın altındaydı. Minicikti ve çok korkaktı. Yaklaşınca kaçıveriyordu. Tam dört gün bağırdı. Susmadan ve ölmeden. Yemek koyduk, arabaların altında süründük, tutamadık. Sonunda, dördüncü gün, kahraman komşumuz Metin Bey, kan revan içinde kalarak yakalamayı başardı. Ve tabii o da eve geldi. Sarı-beyaz, leş gibi bir kızdı.
Adını beğendi mi acaba?
Neredeyse ilk bir haftayı yatak altında, bana ve tüm ev halkına tıslayarak geçirdikten sonra, pes etti. Önceleri ürkek ürkek dolanırken birkaç gün içinde diğerleriyle koşup oynamaya başladı. Ama en çok Efe’yi sevdi. Efe de onu.
Başta onu sahiplendirmeyi düşündüm ama ikisi o kadar bağlandı ki birbirine. Efe erkek olmasına rağmen annesi gibi ilgilendi. Yaladı, temizledi. Şimdi bütün gün Efe’nin peşinde. Uydusu oldu adeta. Birlikte uyunuyor, birlikte azılıyor. Okşanmaktan falan da hoşlanmıyor. Arada yanıma gelirse, Efe var diye. Daha minikken, Efe’nin çıktığı yerlere atlayamadığı için aşağıdan avaz avaz bağırırdı. Oynarlarken Efe’nin altında kalıp ezilecek diye korkuyordum. Sonra baktım, gayet memnun halinden. Ona da isim bulamamıştım. Geçenlerde Ece koymaya karar verdim, Efe’ye uysun diye. Beğendi mi bilmem. (Kediler isimlerini beğenmezse, yırtınsanız dönüp bakmaz) Belki Efe ona öğretir.
BiR ARTI BiR
Bazen sahiplendirme ilanlarında okuyorum, “Sokakta buldum ama evdeki kedim kabul etmedi, vermek zorundayım” diye. Tamam, benim ikiden fazla kedim var diye herkesin olmak zorunda değil. Bu bir tercih. Ama evdeki kediyi bahane etmek saçma. Çünkü siz gerekli özeni ve sabrı gösterirseniz her kedi ikinci, üçüncü kediyi kabul eder. En fazla 10 gün içinde birbirlerine alışırlar. Ha belki can ciğer kuzu sarması olmazlar (bu laf da içimi fena yapıyor) ama aynı mekanı paylaşmayı öğrenirler. Bazen minik kavgalar da olabilir. Siz kocanızla, karınızla, annenizle, çocuğunuzla didişmiyor musunuz arada sırada? Birkaç şeye dikkat edin yeter:
l Bir kere asla yeni geleni odaya falan kapatmayın. Çünkü kediler meraklı hayvanlar. O odada neler olduğunu bilememek onu çıldırtır. Baştan sinir etmeyin kedinizi.
l Tabii ki yeni geleni paralasın diye önüne atın da demiyorum. Sizin arada tampon olmanız ve en önemlisi çok sakin kalmanız gerek. İlk göz ağrınız olduğunu daima hissettirin.
l Yavru kediye alışması her zaman daha kolaydır. Çünkü yavrular aynı çocuklar gibi daha yalın ve korkusuz olurlar. Bu da ev sahibinin tedirginliğini azaltır. Ufaklık en fazla birkaç tokat yer ve anlaşma sağlanır.
l Yeni gelen de evi keşfetmek isteyecektir. İzin verin. Ama eşlik de edin çaktırmadan.
l Asla yeni gelenle daha fazla ilgilenmeyin. Onu okşayacaksanız mutlaka ilk kedinizi de sevin. İkisine aynı anda yemek verin. Birbirlerini görebilecek kadar yakın, tabaklarına sarkıntılık edemeyecek kadar uzak olsunlar.
l Eğer yeni gelen yavruysa ve farklı bir şey yiyecekse, önce ilk kedinizi doyurun.
l Sabırlı olun. Daha fazlası, dediğim gibi bir tercih. Ama iki kediye bakmak tekine bakmaktan hem daha kolay hem de daha eğlencelidir. Hem sonrakiler için de bir hazırlık olur...