Sen kalk Kuzey Kutbu’nda bir uçtan bir uca özgürce dolanan hayvanı yakala, bozkırın ortasında havuzlu bir odaya tık. Olacak şey mi? Ankara’da yapılacak yeni hayvanat bahçesinden söz ediyorum. Bir mucize olur da en azından kutup ayısından vazgeçer mi Sayın Melih Gökçek?
Ankara’ya yapılacak yeni hayvanat bahçesi haberlerini okumuşsunuzdur. Ortadoğu’nun en ‘güzel’ hayvanat bahçesi olacakmış. Birçok hayvan türü Türkiye’de ilk defa burada olacakmış. Bunlardan bir de kutup ayısı. Ona özel soğuk havuz ve soğuk oda yapılacakmış. Şimdi sen kalk koskoca Kuzey Kutbu’nda bir uçtan bir uca özgürce dolanan hayvanı yakala, bozkırın ortasında havuzlu bir odaya tık. Olacak şey mi? Yani olur tabii. Ankara Büyükşehir Belediyesi bastırır parayı, yakalatır, getirtir. Ama bu hangi vicdana sığar? Gerek var mı bu devirde hayvanat bahçesine? Belgeseller neyimize yetmiyor? Canlısını kafeste görmek ne kazandıracak bize? Ne zaman idrak edeceğiz her canlının kendi habitatında yaşama hakkı olduğuna? Bir mucize olur mu acaba? En azından kutup ayısından vazgeçer mi Sayın Melih Gökçek? Dua edelim.
MORISSEY’DEN ÖLÜMCÜL DARBE
Perşembe günkü Morissey konseri bu yazın, en merakla beklenen müzik olaylarından biriydi. Ben gidemedim. Ama gidenlerden dinledim, okudum. Vegan olduğu için kendisine olan ekstra hayranlığım konserde yaptığı şeyden dolayı daha da arttı. Ntvmsnbc.com’da Emrah Kolukısa’nın yazısından aktarayım: “ÖBirinci saatin sonuyla birlikte gecenin temposu ağırlaştı. O zamana kadar ayakta duran bir kısım izleyiciyi oturmuştu artık. Müzik iyiden iyiye koyulaştı, gece gibi. Tam o sıralarda öldürücü darbeyi vurdu Morrissey ve ‘Meat is Murder’ başladı. Şarkı boyunca sahne gerisindeki perdeye yansıyan ve tavuklardan sığırlara, insanoğlunun ‘yemek’ olarak gördüğü canlıların katledildiği görüntüler gün boyu evde oturup yırtıcı hayvan belgeselleri izleyen yarı psikopat tiplerin bile dayanamayacağı kadar yürek burkucuydu. Morrissey bir ara sahneyi terk etti ve grup uzunca bir süre onsuz çaldı. Hem hayvanların katledildiği sahneler, hem de progresif bir soundtrack misali tahammülü zorlayan müzik izleyiciyi tam anlamıyla perişan etmişti ki, Morrissey gömleğini değiştirmiş bir halde yeniden belirdi.”
‘DEVECi GORAN’A DESTEK OLALIM
Roland Verdon, İsviçre (bazı kaynaklara göre İtalya) vatandaşı bir yörük. Ona Deveci Goran da diyorlar. 30 yıldır hayvanlarıyla İpek Yolu’nu geziyor, 10 senedir de Türkiye’de yaşıyor. Türk vatandaşı olabileceği söylenmiş, ama sabit bir adresi olmadığından başvurusu reddedilmiş. Bu nedenle Bulgaristan’a geçmek isteyen Deveci Goran, AB Türkiye’den canlı hayvan girişini yasakladığı için 8 aydır, Edirne’deki, mülteci kampında beklemekte.
Aslında istediği an ülkeden çıkabilir ancak o hayvanlarını; bir deve, iki keçi, -beşi yavru- sekiz köpek, iki tavuk ve bir kedisini de yanında götürebilmek için mücadele ediyor.
Gürcistan kendisini ve hayvanlarını kabul etmiş ancak hayvanları sınıra götürebilmesi için memur gözetiminde gidecek bir nakliye aracına ve paraya ihtiyacı var, ama özgür olmadığı için kazanamıyor. En fenası, hayvanlar boş bir arazide, güneşin altında, çoğu zaman aç olarak sahiplerini bekliyor! Goran’ın onları beslemesi için polislerle birlikte kamptan 20 km. yürümesi gerekiyor, polis her gün izin vermiyor ve çok az zaman tanıyor.
Yıllardır, Türkiye’nin her yerine gittiğini, herkesin kendisine iyi davrandığını söyleyen Goran, yaşadıklarına anlam vermekte zorlanıyor. Deveci Goran ve hayvanlarına destek olmak çok da zor değil. Sadece bir nakliye aracı ve biraz para. Sessiz kalmayalım! (hayvanpartisi.org’un haberidir)
BRAVO TURKCELL
Turkcell cuma günü başlattığı ‘Bir Yudum Su’ kampanyası çerçevesinde
10 bin su kabı dağıttı. Bu kez “Hayat bir yudum suyu paylaşınca güzel” diyor ve hepimizi bu iyilik hareketinin parçası olmaya çağırıyorlar.