25.05.2013 - 19:01 | Son Güncellenme:
Röportaj: Seda Naniç Zeybek
Her yemek kitabı biraz kişiseldir ama ‘Küçüktüm, Ufacıktım, Top Oynadım, Acıktım’ bunun çok
ötesinde. Kitaba ilham veren bir hayat var okurla paylaştığınız.
Keyifle yaşamayı, çocuklarını, evini, ailesini, güzel yemek yapmayı ve yemeyi seven biriyim. Uzun süre yoga eğitmenliği yaptım. Sonra eşim Mehmet Aksel’in projesi Mutfak Sanatları Akademisi’yle daha çok içli dışlı olmaya başladım. Ama hep tarif toplamayı seven, bu tariflere kendinden bir şeyler katmaya çalışan biriydim. Yemek kitapları başucunda uyuyanlardanımdır. Babaannem harika yemekler yapardı. Sadece mutfağa girmesi yeterliydi. Annem hiç yemek yapmadı ama harika tarifler verirdi. Bense yemek yemeyi seviyorum. Yemeği
sevince, yeni tarifler denemek de istiyorsunuz. Sanırım,
yavaş yavaş lezzetli yemekler yapmaya da başladım.
Tüm bu birikimi bir yemek kitabında toplama fikri nasıl şekillendi?
Bir gecede çıktı diyebilirim. Tariflerimi oldum olası özenle saklar, uyguladıkça üzerlerine notlar alır ve canlı tutmaya özen gösterirdim. Yakın çevreme de sürekli mönüler yapıyordum. Tarifleri bir araya getirirken, bir akşam aklıma gelen yemekleri, bölümler halinde yazmaya başladım ve hepsini bilgisayara geçirdim. Sonra arkadaşım Nazlı’yla paylaştım bu fikri. Kardeşim, ortağı derken herkes beni öyle iyi motive etti ki, artık tutabilene aşk olsun! Ancak, bu yemek kitabının içinde hikayeler olmalıydı, çocuklar ve aile olmalıydı. Mutlaka anılar olmalıydı. Kitabı da bu yemekleri yediğim sofralardan, kendi aile hikayelerimizden hareketle yazdım. Sonuçta ben şef değilim.
Kitabın adı da aslında içeriğe dair pek çok şey anlatıyor. Nasıl bir hikayesi var?
Kitap aylarca isimsizdi. Sonra uzun süre ‘Pancar Lekesi Çıkmazdı’ üzerinde düşündüm. Kardeşim, evimizde ne zaman pancar yense bu cümlenin kurulduğunu hatırlayarak ve bu sözün adeta motto olduğundan yola çıkarak önermişti bu ismi ama içime sinmeyen bir tarafı vardı. Bir türlü oturtamıyorduk. Sevgili dostumuz Nihal Karaoğlan, bir gün kardeşimin ofisinde kitabın çalışmalarını gördü ve çok beğendi. Birkaç gün sonra epostayla bana birkaç isim önerdi. Aralarından bu isme vuruldum. Alternatif düşünmedim bile. Hemen annemi aradım, ismi söyleyince, hepimiz ağlamaya başladık. Kitabımın artık ismi vardı. Biz bu kitabı aslında 4 kız kardeş birlikte hazırladık. Fotoğrafları küçük kardeşim Jacqueline çekti. Metinlerde de, tasarımda da hepimiz çok özenli çalıştık.
Tarifleri nasıl toparladınız?
Tarifler, defterlerimde vardı zaten. Kitabın bölümleri ortaya çıktıkça ilaveler oluşmaya başladı. Bazı yemekler vardır, reçetesi, tarifi yoktur ama evde hep yaparsınız. Evimizde yaptığımız bu yemekleri, kekleri, reçelleri, reçetelendirelim dedik. Bu tariflere nasıl farklılıklar katabilirim diye araştırmalar yaptım. Yeni içeriklerle, tarifleri çeşitlendirdim. Her denemenin tadına hepimiz, kitabı hazırlayanlar ve tüm ekip birlikte baktık. Herkes bilir, iyi bir scones tarifi için sormadığım kişi, okumadığım, denemediğim tarif kalmadı diyebilirim. Aklımıza gelen, etrafımızdaki her İngiliz’e bir scones tarifi sormuşumdur. İnternette araştırdım. Sonunda her tarifin bir parçasını birleştirerek, kendime göre mükemmeli buldum. Diğer yandan beğendiğim tariflerin sahiplerine de yer verdim. Aksi düşünülmezdi. O kişilerden özel izinler aldım. Yemeklerin hepsi evde, evimin
malzemeleriyle yapıldı. Kendi malzemelerimi, bizlere,
ailemize ait eşyaları kullandık.
Fotoğraflar evimde çekildi ve her yemeği oturup yedik. Fazla olanları da paylaştık.
Reçeteler haline nasıl getirdiniz?
Elimdeki tariflerde bana ait ölçüler vardı. Kitaba taşımak istiyorsanız bu ölçülerin hepsinin aynı şekilde sunulması lazım. MSA’nın katkısı çok oldu bu konuda. Tarifleri beraber reçetelendirdik. Okulun baş şefi Cem Erol’un ekibiyle tüm tariflerin ölçülerini tekrar tekrar denedik ve en doğru ölçülere ulaştık. Ayrıca her şey mükemmel görünsün istemedim. En doğal haliyle, gerçek görünsün istedim. Buradaki tariflerle yaptığınız her şey aynen buradaki resimlerdeki gibi görünecektir. Bu konuda hiç şüpheniz olmasın.
Kitaptaki en değerli tarifleriniz hangileri?
Zor bir soru ama seçmem gerekirse kremalı hardallı et, rozbif, annemin taraması ve mousse au chocolat’ı.
Kızlarınıza adadığınız bu kitap bir annenin kızına vereceği şüphesiz en değerli hediye...
Çocuklara hayatı, geçmişi ve aileyi anlatmanın daha iyi bir yolu yok bana göre. Resimlerle, anıları canlandırdığımı
düşünüyorum bu kitapla. Aksi halde geçmişi, neyin, nasıl yaşandığını bilmelerine imkan yok. Çocuklarıma yazdığım
bir yemek kitabı olduğu için de sakladığım, paylaşmadığım bir tarifim olmadı.
Kitap ile evde ve mutfaktaki hayatınızda neler değişti?
Kitap basılmadan önce klasörlerdeydi ve ne yaptığımı bilmiyorlardı. Şimdi, içlerinden yemek seçip, “Hadi yapalım!” diyorlar. O yemeğe ait yeni bir anı daha ekleniyor hayatımıza. Bundan sonra işim bu olsun istiyorum. Şimdi yeni kitabım üzerinde çalışıyorum. Birçok yeni fikir var aklımda.
Küçüktüm, Ufacıktım, Top Oynadım, Acıktım Ofset Yapımevi, 74 TL.
Röportajın tamamı, Time Out dergisinin mayıs sayısında.