Pankreas kanseri, diğer türlerine oranla en çok tedirginlik yaratan kanser türü. En azından çoğunluğun algısı bu yönde. Oysa diğerleri gibi onu da erken evrelerde yakaladığımızda kür sağlayabiliyoruz. İlerlemiş evrelerdeki tanılarında ise, artık eskisinden daha çok alternatifimiz var; radyoterapi hem yeni teknikleri hem de girişimsel radyolojinin sağladığı destekle artık çok daha etkin ve yanı sıra immünoterapi çalışmaları son hız devam ediyor...
Pankreas, mide ile omurlar arasında yer alan bir salgı bezidir. Besinlerin sindirimini sağlayan enzimleri ve kan şekerimizi kontrol eden insülini üreten organdır. Sık görülen kanserlerden biri olmasa da hasta kayıplarında üst sıralarda yer almaktadır. Oldukça sinsi seyreder ve çoğu zaman ileri evreye ulaşıncaya kadar fark edilmez. Sırtta veya karında ağrı, kilo kaybı, sarılık, kaşıntı, bulantı ve gayta değişiklikleri en sık görülen belirtilerdir. Hastaların öyküsü dinlendiğinde pankreatit atağının veya yeni gelişen şeker hastalığının olduğu öğrenilebilir. Bu şikayetlerden birkaçı olduğunda ve özellikle de birkaç hafta içerisinde geçmediğinde doktora başvurmak gerekir.
Risk faktörleri
Sigara: Pankreas kanserlerinin yüzde 20-30’u sigara kaynaklıdır.
Obezite: Özellikle yüksek vücut kitle indeksi önemlidir.
Genetik: Ailede BRCA2 gen mutasyonu, Lynch Sendromu gibi genetik sendrom öyküsü olması veya pankreas kanseri görülmüş olması etkendir.
İleri yaş: 65 yaşından sonra daha çok görülür.
Kronik pankreatit: Uzun süre tedavi edilmeyen pankreas iltihabı, sık sık geçirilen pankreatit atakları dikkate alınmalı ama bu risk faktörlerini taşıyan herkes kanser olmayacağı gibi, hiç risk faktörü taşımaksızın da, kişi pankreas kanserine yakalanabilir.
Geçirilmiş safra kesesi ameliyatı: Aceleyle karar verilebilecek veya tedavi alternatifinin hali hazırda mevcut olduğu durumlarda ameliyat tercihinden kaçınmak gerekir.
Tanı
Hastanın genel fizik muayenesinden sonra şikayetleri ve geçmişindeki rahatsızlıklar sorgulanmalıdır. Kan testi ve özellikle tümör belirteçlerinden CA19-9 ve CEA’nın yüksekliği pankreas kanseri açısından
araştırılması gerektiğini gösterir. Safra yolunun tıkandığı hastalarda ise karaciğer fonksiyon testleri yükselebilir. Görüntülemede endoskopik ultrason ya da karın ultrasonu, tomografi (BT) veya MR yardımcı olabilir. Evreyi, yani kanserin başka organlara gidip gitmediğini belirlemede PETBT yararlı olacaktır. Kanalları görüntülemek için son yıllarda endosonografi ve safra yolu MR’ı (MRCP) sık kullanılmaktadır. Safra veya pankreas kanallarına ait bir sorun olduğunda endoskopik retrograd kolanjio pankreatografi (ERCP) ile hem tanı hem de tedavi mümkün olabilmektedir. ERCP’de özel bir endoskopi cihazı ve kataterler kullanılır.
Tedavi
Pankreas kanseri tedavisinde öncelikli yöntem cerrahidir. Sonrasında hasta kemoterapi, radyoterapi ya da her iki tedaviyi birden alabilir. Büyük bir kısmı ise ‘inop’ dediğimiz ameliyat
edilemez safhada yakalandığı için ameliyat öncesi tümörü küçültmek amacıyla kemoterapi veya kemo-radyoterapi uygulanabilir. Radyasyon onkolojisinin uyguladığı yeni teknikler ve girişimsel radyolojideki teknolojik gelişmelerle nano-knife, radyofrekans, kriyoterapi gibi değişik bölgesel tedavilerin radyoterapi ile kombinasyonları etkili bir lokal tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır. Ayrıca ‘akıllı ilaç’ dediğimiz hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapiler pankreas kanserinde başarı şansımızı artırmaktadır. Ancak unutulmaması gereken erken evrede yakalandığı zaman tedavi şansının çok daha yüksek olduğu ve hastaların mümkün olduğunca geçmeyen bir sırt ağrısı, açıklanamayan halsizlik, kilo kaybı veya sindirim sistemi değişikliklerinde doktora başvurması gerekliliğidir. Ne kadar erken evrede başvurursak şansımız o kadar artacaktır. Başka hastalıklarla da çok kolay karışabilecek veya kolayca es geçilebilecek bu şikayetlerin varlığı durumunda lütfen doktorunuza başvurun. Cerrahi olarak müdahalenin mümkün olmadığı durumlarda, radyasyon onkolojisi veya girişimsel radyolojiden başka bölgesel tedavi seçeneklerini araştırın.
Sağlıklı ve bugünlerde evde kalın...