İnsan Genom Projesi ile ortaya çıkan önemli kavramlardan biri de ‘nutrigenetik’... Kabaca ifade edersek, besinlerin genetik yapımızın özellikleriyle uyum ve uyumsuzluğunu analiz ederek ‘testi kırılmadan’ çözümler üretmeye, yani bizleri hastalıkla karşılaştırmamaya çalışan bir sistem. ‘Besinler kanser yapar mı ya da kanserden korur mu?’ sorusunun sahibi ve takipçisi... İlginçtir her iki cevap da “Evet” olabilir! Çünkü besinler, farklı bireylerde farklı etkiler yaratır. Aramızdaki genetik başkalık nedeniyle, bazı gıdalar bazılarımıza fayda sağlarken bazılarına daha az yarar, hatta zarar sağlayabilir. Düşünün; süt, kafein, alkol, bal ve tahin hepimizde aynı etkiyi yaratıyor mu?
Amaç hiç hasta olmamak!
Nutrigenetik, genetik farklılıklarımızın vücudumuzdaki dengeyi nasıl değiştirdiğini inceleyip, hastalıklar henüz oluşmadan onlarla mücadele etmeye ve tedbir almaya odaklanır. Genetik farklılıklarımızı daha iyi anladığımızda, yaşam tarzımızda yapacağımız küçük değişiklikler bile bizleri hasta olmaktan kurtarabilir. Aslına bakarsanız işin sırrı da burada; evet, biz teknolojik gelişmelerle çoğu zaman kanseri bile tedavi edebiliyoruz; ama amaç hiç hasta olmamaktır!
Genetiğimiz ve beslenme
Genetiğimiz ile beslenme arasındaki ilişki, İnsan Genom Projesi sayesinde anlaşıldı diyebiliriz. Bu bizlere şu bilgiyi sağladı, beslenme ile insan genomu arasında etkileşim iki yönlüdür, bir taraftan genlerimizin çalışma hızını, diğer taraftan da metabolik olarak besinlere nasıl cevap verdiğimizi belirler. Proje sayesinde öncelikle, kişinin genetik yapısının, metabolik tepkileri ve beslenmeye bağlı hastalıklara karşı duyarlılığını nasıl etkilediğini gözlemledik. Sonrasında ise gıdaların gen ifadelerini değiştiren faktörleri ve metabolik tepkileri (moleküler seviyede) ayarladığı sonucuna ulaştık. Dolayısıyla, nutrigenetik yöntemlerin hem hastalığa yatkınlığımız hem de rahatsızlıktan nasıl korunacağımız hakkında güçlü ipuçları verebileceği sonucuna vardık. Kanserin kaynağı, gelişim süreçleri, genetik ve çevresel faktörlerin dahil olduğu karmaşık bir etkileşim mekanizmasıdır.
Diyet ve besinlerin, kanser gelişiminde önemli bir rol oynayabileceğini artık biliyoruz. Nutrigenetik uygulamalarla ilgili hâlihazırda geniş seriler, güçlü çalışmalar bulunmasa da mevcut bilimsel kanıtları görmezlikten gelemeyiz.
Hepimiz farklı bünyelere sahibiz
Yazılı ve görsel medyada hepimize her gün ayrı bir diyet, ayrı bir ot öneriliyor. Fit kalmak ve yaşlanmamak toplumun büyük bir kesiminde popüler bir merak haline geliyor. Yanı sıra koronayla gündemimize giren bağışıklık sistemi ve önemi, ciddi oranda bir bilgi kümelenmesi yaratıyor. Dolayısıyla bir diyet reçetesinin artık herkese uyamayacağı gerçeği de uzun bir süreden sonra kabul görmeye başlıyor.
Hepimiz tek tek farklı bünyelere sahibiz ve gün içerisinde yaptığımız iş, gösterdiğimiz fiziksel aktivite, kısacası sarf ettiğimiz enerji farklı.
Bu sebeple de gösterilen tek bir diyet programının herkese uyma şansının olmadığını düşünüyorum.
Bazen meslektaşlarımdan bile, ideal yaşam şartlarına göre tasarlanmış rafine diyet tavsiyeleri duyuyorum. Bu öneriler ister istemez toplumun geneline yayılabiliyor ve böyle olduğunda, yoğun fiziksel aktivite içinde çalışanlar, kronik hastalığı olanlar, büyüme ve gelişme çağında olan gençler vb. herkes, bu tür diyetlerin kendileri için faydalı olabileceğini düşünüyor.
Oysa olması gereken her bireyin kendi yaşam performansı, bünyesi ve bireysel özellikleri çerçevesinde profesyonel tavsiyeler alması, bu konuda destek alamıyorsa algısını bünyesi ve bedensel tepkilerine odaklayarak kendisinin belirlemesidir.
Kişiye özel tedaviler günlük pratiğimize ve dilimize bu kadar yerleşmişken halen Akdeniz, Atkins ve alkali gibi tek bir diyet programını öne çıkartıp, herkese önermek bana çok rasyonel gelmiyor.
Kişisel ilişkilerimizde hassasiyetle koruduğumuz ‘kendimize has’ olma duygusunu sağlık iletişiminde de bir savunma mekanizması olarak hatırlamalı ve çözümlerin ‘bize’ uygunluğunu ciddiyetle sorgulamalıyız. Bizim için özelsiniz, gelin kendiniz için de özel olun. Sağlıkla ve bugünlerde evde kalın...
Daha fazla ve detaylı bilgiyi ‘50 SORUDA KANSER’ kitabında bulabilirsiniz. www.berrinpehlivan.com