Bu köşede tam anlamıyla uzmanı olduğum konuların dışında, daha az hakim olduğum ya da hakim olmadığım konuları da merak edip araştırarak yazmaya çalışıyorum. Çünkü gündem veya trendler bizleri bazen tam araştırmadan peşine takılabileceğimiz yol veya yöntemlere sürükleyebiliyor. Bazen bunun tersi olup, yeterince ilgilenmediğimiz önemli çözümler de gözümüzün önünden gelip geçebiliyor. İşim zaten sağlığınız ve sağlığa dair gelişmeler olduğundan bu hem sizler hem benim için yeni ufuklar, yeni çözüm haritaları anlamında yardımcı oluyor. Bugünlerde sık karşılaştığım benzer konulardan birisi nöral terapi; kimileri standart tedavilere alternatif gösteriyor, kimileri ise rutin tedaviler cevap vermeyince başvuruyor ama bir şekilde hayatımıza karışıyor.
Nöral terapi, iyileşmeyi uyarmak için vücudun belirli bölgelerine lokal anestetik madde verilerek yapılan bir tedavi. Avrupa’da 1900’lü yılların başında keşfedilmiş. Uzman ellerde uygulandığında kronik ağrıya çözüm olabileceği belirtiliyor. Kronik ağrı sadece çok kişinin şikayet ettiği bir durum olmasıyla değil, etkili bir tedavisinin bulunmaması sebebiyle de önemli bir sorun. Beklenti ise iyi çalışmayan otonom sinir sistemini daha iyi çalışır hale getirmek.
Otonom sinir sistemi
Nöral terapiyi anlamak için önce sinir sisteminin yapısına bir göz atalım. Sinir sistemimiz, beyin dışında vücudun diğer bölgelerinde somatik (istemli) ve otonom (istemsiz) sinir sistemi olarak ikiye ayrılır. Somotik sinir sistemi yürümek, konuşmak gibi isteğimize bağlı davranışları kontrol ederken, otonom sinir sistemi kalp atışı, nefes alıp
verme, idrar yapma gibi kontrolümüz dışında gelişen aktiviteleri düzenler.
Ferdinand ve Walter Huneke isimli iki Alman bilim insanı, nöral terapinin kurucuları olarak kabul edilirler; onları nöral terapi sonucuna getiren farkındalık ise vücudun bir bölgesine tedavi verdiklerinde, diğer bölgelere de etki ettiğini bulmalarıdır. Vücuttaki tüm sinirlerin birbiriyle etkileşimi...
Nöral terapi ile otonom sinir kümelerine, periferik sinirlere, tetik noktalarına, bezlere ve skar dokusu dediğimiz ameliyat ya da yaralanma sonucu olan dokulara lokal anestetikler enjekte ediliyor. Bu bölgeler elektro fizyolojik olarak kararsızdır ve otonom sinir sistemi bu noktalardan normal olmayan sinyaller verir. Vücuttaki sinir kümeleri birbirine bağlıdır ve bir yerde hata vermesi diğer yerlere de yansır. Örneğin; tek bir yara yeri, uzun süredir devam eden bir migren baş ağrısının nedeni olabilir. Hatta organların fonksiyonları bozulabilir; astım, anjin, adet düzensizlikleri gibi hastalıklara neden olabilir.
Nöral terapi uygulamasındaki temel zorluk, girişim alanlarının tespit edilmesidir. Yara iziniz varsa bunun tespiti kolay olabilir ama dişler, otonom sinir kümeleri, iç organlar veya herhangi bir iç organınız da girişim yeri olabilir.
Girişim alanları nasıl bulunur?
Hastanın öyküsünü dikkate almak gerekir; herhangi bir travma veya yaralanma hikayesi olup olmadığı ya da geçirilmiş bir cerrahi operasyon bizi girişim alanına götürebilir. Ardından fiziki muayene gelir. Girişim alanı etrafında renk tonunda farklılık olabilir; tanıyı doğrulamak için de otonom yanıt testi adı verilen bir teknik kullanılır.
Tedavi ise en kolay kısmı; klasik yöntemde giriş alanı etrafına seyreltilmiş prokain veya lidokain gibi lokal anestezi verilir ve ardından da vücudun aynı tarafındaki uygun bir damara yükleme dozu verilir. Tedavinin mantığı ise girişim alanlarının yerel hücre zarı kararsızlığından kaynaklanmasıdır. Uygulanan bu anestetik maddeler hücre zarını stabilize eder, zara elektrik potansiyelini geri kazandırır ve dokunun fizyolojisinin normalleşmesine yardımcı olur.
Çok hızlı bir şekilde cevap verip, ağrıda hızla azalma kaydedildiği savunulsa da çoğu zaman birkaç kez tekrar gerekebilir. Ayrıca oranı yüzde 5 olarak bildiriliyor; ağrının daha da artma olasılığı bulunmaktadır. İşlemin sadece birkaç saniye sürdüğü belirtiliyor. Bir de benim gibi iğneden korkan veya sevmeyenler olabilir.
Nöral terapi Almanya’da geliştirilip uygulandığı için ilgili literatür daha çok Almanca. Bu sebeple de uzun süre Almanya’nın dışına çıkamadığı belirtiliyor. Nöral terapi ve kanser diye tarayınca da çok fazla bilgiye ulaşamadım. Uygulayıcıların, objektif, bilimsel kurallara uygun çalışmalar yapması ise en büyük beklentimiz...
Bilgili, sağlıklı, mutlu ve maskeli kalın...