Yaş aldıkça veya cinsiyetimize göre hayatımıza giren hastalıklar var. Bu durumdan kanserin birçok türü de pay alıyor; mesane yani idrar torbası kanseri de bunlardan biri. Prostat, akciğer ve kalın bağırsak kanserinden sonra ülkemizde erkeklerde en sık görülen kanser türü... İlk aklımıza gelen türlerden biri olmasa da ayrıntılı anlatmakta ve dikkatli olmakta fayda var.
Mesanenin asıl görevi böbreklerden süzülüp, gelen idrarı depolamaktır. Mesane kanseri genelde mesanenin iç yüzeyini döşeyen mukozanın hücrelerinden başlar. Tipine göre; üretelyal karsinom, squamoz hücreli karsinom, adenokarsinom, sarkomlar olarak ana gruplara ayrılabilir. Derecesine göre düşük, orta ve yüksek dereceli olarak gruplandırılır.
Belirtileri
Mesane kanseri olan kişilerin en sık şikayeti ve başvuru sebebi idrarda görülen kandır. İdrar yapmada sıkıntı, yorgunluk, kilo kaybı ve ilerlemiş durumlarda kemik ağrısı gibi metastazlara yönelik bazı şikayetler olabilir. Aşağıdaki belirtilere dikkat etmek lazım:
- İdrarda kan, pıhtı,
- Ağrılı işeme,
- Sık idrara çıkma,
- İdrar tutamama,
- Karın bölgesinde ağrı,
- Bel ağrısı.
Risk faktörleri
- Sigara, bilinen nedenlerin neredeyse en başında geliyor. Mesane kanserli kadın veya erkek, en az yarısının sigara içtiği rapor ediliyor. Erkeklerde daha çok görülen bir kanser türü olmasının yanı sıra,
- Kanseri tetikleyebilecek kimyasallara maruz kalma,
- Metal veya petrol ürünlerinin üretildiği veya işlendiği fabrikalarda çalışma,
- Sürekli oluşan idrar torbası enfeksiyonu,
- Yaş (genelde 55 yaş üzerinde),
- Yüksek yağlı diyetle beslenme,
- Ailede mesane kanseri hikayesi,
- Daha önce kalça bölgesine radyoterapi alması veya bazı kemoterapi (Sitoksan) ilaçları başlıca risk faktörleri olarak sayılabilir.
Tanı koyma
İdrar tetkiki ve fiziki muayene, mesane kanserini düşündürebilir. Ancak mesanenin iç yüzeyini sistoskopi ile değerlendirip, sonrasında biyopsi ile tanıya yönelmek gerekir. Sistoskopi; idrar kanalının ucundan girilerek idrar kanalının ve mesanenin doğrudan görülmesini sağlar. Biyopsi ve hatta gerektiğinde tümörün alınmasına olanak verir. Tümörün derinliğini-boyutunu ölçmek, çevreye yayılımı olup olmadığını ve kanserin yayıldığı lenfleri belirlemek için tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme kullanılabilir. Vücudun başka yerine metastaz ihtimalini de, vücuda az miktarda radyoaktif madde verilerek çekilen pozitron emisyon tomografiyle tespit edebiliriz.
Tedavi, derecesi ve evresine göre değişiyor
Mesane kanseri tedavisi, kanserin tipi, derecesi ve evresine göre değişiyor. Çok yüzeysel olduğu durumlarda, transüretral rezeksiyon denilen bir yöntemle kanserli tümörü kazımak ve mesaneyi bırakmak mümkün.
Bu işlemin ardından, kanserin nüksetmesini engellemek için direkt mesanenin içine kemoterapi uygulanabilir. Bacillus Calmette-Guein (BCG) mesane içine uygulanan ilaçlardan biri. Artık ilerlemiş, kası da tutmuş seviyelerde mesaneyi tamamen almak bir çözüm olabilir. Ameliyat sonrası geride mikroskobik kalıntılar olabileceği düşünülüyorsa radyoterapi
uygulanabilir.
Tüm bunların yanı sıra giderek artan araştırma ve çalışmalar, mesaneyi aldırmadan radyoterapi ile birlikte kemoterapi verilmesinin uygun bir seçenek olabileceğini bize gösteriyor. Cerrahide son yıllarda yaşanan gelişmelerle (mesanenin alınmasının ardından) yapay mesane gibi hastanın hayat kalitesini bozmayacak çözümler de bulmak mümkün.
Tedavi öncesi ve sonrası hayat kalitesinin en az tedavi edilmek kadar önemli olduğunu unutmamak lazım. Birçok kanser türünde olduğu gibi mesane kanserinde de tedavi sonrası yaşam tarzınız çok önemli; öncelikle sizi neyin kanser yaptığını belirlemeniz gerekiyor. Biliyoruz ki kanserin sadece yüzde 10-15’i kalıtsal, geriye kalan ise bizi kansere götüren hayat stilimiz...
Tedavinin ardından bu hayat tarzını devam ettiriyor olmak, hastalığın nüksetme, hatta yaşamımıza mal olma riskini artıracaktır. Yani tanı ve tedavi süreci olumlu bir biçimde sonlandığında şapkamızı önümüze koyup düşünme vakti gelmiş demektir. Bilgili, sağlıklı, maskeli ve mutlu kalın.