Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Okuyucuya tuhaf gelecek biliyorum ama bizler kanseri, hemen her gün yeniyor ve yok ediyoruz. Asıl sorun ise, Türk filmlerinde karşılaştığımız ve ön yargı oluşturduğumuz biçimin tersine; kanserin insanlığın önüne durmaksızın çeşitlenerek, değişerek ve başka bünyelerde, başka reaksiyonlar göstererek çıkması. Araştırmalarımızı ve daha öncesinde kazandığımız zaferleri tekrar kazanmamıza izin vermeyen, bizleri bir türlü yüzde 100 başarıya ulaştırmayan bu dinamik durum, haklı olarak ‘İnsanlık kanserden kurtulamayacak mı?’ sorusunu sürekli karşımıza çıkarmaktadır.
Zamana, durmaksızın süren çalışmalara paralel olarak, kanserle ilgili umut verici araştırma ve olumlu sonuç sayısı hızla artmaktadır. Ancak...

Haberin Devamı

- Her bir kanser türünün diğerinden neredeyse tamamen farklı yollarla, farklı genetik özelliklerle ortaya çıkması,
- Tek bir kanser türünde bile değişik alt grupların ve çok başka özelliklere sahip hücrelerin bulunması,
- Kanser hücrelerinin ani ve hızlı şekilde direnç geliştirmesi, aynı zamanda standart tedavilere dirençli kanser kök hücrelerini barındırması,
- Hastalığı oluşturan koşulların gerek küresel ve çevresel duyarsızlıklar, gerekse bireysel duyarsızlıklarımız sebebiyle bir türlü ortadan kaldırılmaması; kanserin mutlak tedavisini günden güne zorlaştırmaktadır.

Sonuç alınamamasının en önemli nedenlerinden biri, onlarca kanser yolağı aynı anda çalışırken, tedavilerin bir veya birkaç yolağı hedeflemesidir. Bu durum tıpkı bir savaş gibi, hedeflediğimiz cephelerde yendiğimiz kanserli virüsün açmış olduğu onlarca ayrı cephe sayesinde; vakit kazanmasına, direnç geliştirmesine ve ilerlemesine fırsat vermektedir. Klasik kemoterapi veya radyoterapi yöntemlerinin yan etkileri, kanser hücrelerine karşı gereken ölümcül dozlara çıkılmasını engelliyor. Şüphesiz ki ilaç sanayi ve radyoterapi teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, birden çok kanser yolağını hedefleyen ve immüniteyi artıran ilaçları sürece dahil ederek, yüksek dozların daha güvenli bir biçimde uygulanmasına olanak sağlayacaktır. Sonuçta, şeker hastalığı örneğinde olduğu gibi kanserin de kontrol altında tutulabilir, kronik bir rahatsızlık seviyesine geriletilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Unutmayın, bilimle alt edilebilecek herhangi bir engelin, insanlık karşısında hiçbir zaman direnme şansı yoktur.
Kanser ve tüm diğer rahatsızlıklarla mücadelede, geçmişte insanlığın başına felaketler açan hastalıklarla (veba, kızamık, verem, şarbon vb.) yapılan başarılı mücadeleler hepimize örnek olmalıdır. Yeryüzünden onlarca rahatsızlığın silinmesinin dinamiklerine baktığımızda, ilginç ortak noktalar görebiliriz. Bunlardan kanımca en önemlileri; verilen mücadelelerin bilimsel derinliği, disiplini ve yüzeysel tatminlerden uzak olmalarıydı!

Haberin Devamı

Bilimsel derinlikten uzak tavsiyeler

Bilimsel derinlikten başlayarak biraz daha açayım; iletişim çağının yarattığı ‘bilgi bolluğu’ ve sınırsız deneyim paylaşma kolaylığı; bilimsel derinlikten uzak tavsiyeleri, öneri ve denemeleri hayatımıza sokuyor. Sadece kanserde değil, her türlü sorunda; test edilmemiş yöntemler, klinik deney görmemiş öngörüler, aklınıza gelen umut yaratabilecek her vaat, söylem, kişi, marka; kendisine yer, pazar, inanç alanı bulabiliyor. Gelen şaka ihbarlarına, yangın söndürmekten daha çok vakit ayırmak zorunda kalan itfaiye erleri gibi; doğruların peşinde, yanlışların ensesinde bir mücadele vermek hepimizi, herkesi çok yoruyor. Bilime ve ona hayatını verenlere inanmak kanseri daha hızlı yok eder! Disiplin, sürdürülebilir ilgi ve duyarlılık demektir. Sorunu tekrar etmek dilimizde, yok etmek ise elimizdedir! Bir hareketin veya söylemin sığ ve pasif varlığı, inanın ki yokluğundan daha kötü. Çünkü ‘yüzeysel’ tepki zihnimizi tatmin ederken soruna hiçbir çözüm sunmadan, konforlu varlığını da devam ettiriyor. Sosyal medyada onlar istemese de ‘fenomen’ haline getirdiğimiz hastalar ve kurduğumuz yapay iletişim, sorunu onların başarısı veya başarısızlığı üzerinden değerlendirdiğimiz için düştüğümüz negatif ya da pozitif ruh halleri, ‘like, retweet, favori, linç vb.’ enstrümanlarla dahil olduğumuzu sandığımız iletişim ve farkındalık hali...
Çağımızın neredeyse karakteristiği haline gelen, hep bir yapıyormuş gibi yapma durumu... Tüm bunlar hepimizi, hızla uçuruma giden bir trenin içinde ters yöne koşan etkisiz bireyler haline getiriyor. Gerçek, uzun vadeli ve yürekten gösterdiğimiz her çaba, kanseri daha hızlı yok eder. İnanıyorum ki kanser, bir gün bilim insanlarının tamamen tedavi edebildiği bir duruma gelecektir. Yok etmek? İşte bunun için tüm insanlar ve onların kararlılığı gerekli. Sağlıklı günler, bayram keyfinde bir yaşam dilerim.