GLOBOCAN 2018 yılı raporunda, 18.1 milyon insanın kanser tanısı aldığı ve 9.6 milyonun da bu hastalıktan kaybedildiği belirtiliyor. Kanser kalp hastalıklarından sonra ikinci ölüm sebebi olma özelliğini koruyor. Tahminler 2030 yılında dünya çapında 27 milyon kişinin yeni kanser tanısı alacağı ve 17 milyon kişinin bu hastalıktan kaybedileceği yönünde...
Kanser tedavileri için harcanan para yıllık 158 milyar dolar ve bunun büyük bir kısmı kemoterapi ilaçlarına gidiyor. Radyoterapinin bütçesi biraz daha düşük. Söz konusu rakam 2017 yılında 97 milyar dolar, 2018 yılında ise 123.8 milyar dolar’dı (toplam ilaç pazarı 864 milyar dolar). 2010-2020 yılları arasında kanser tedavilerinin maliyeti yüzde 27 arttı, 2024 projeksiyonu ise yıllık 237 milyar dolar... Bu rakamların giderek yükselmesinin en önemli sebebi immünoterapiler ve akıllı ilaçlar; istatistiklerine ulaşamadım (böyle bir araştırmanın yapıldığından da emin değilim) ama sık kullanılan kemoterapi ilaçlarının maliyeti ile yan etkilerini tedavi etmek için kullanılan ilaçları karşılaştırdığımızda, ikinci grubun genel olarak kemoterapi ilaçlarının kendisinden çok daha pahalı olduğunu görüyoruz.
Rakamlar kontrolden çıkınca dünya genelinde tüm yönetimlerin tamamlayıcı tıbbı ön plana getirmeye çalıştığını görüyoruz; ama bunlara hacamat veya sülük gibi tedaviler dahil değil. Bilimsel tıbbın öngördüğü tedaviler daha ‘cost effective’ olması sebebiyle birçok ülkede devlet eliyle destekleniyor. Devletin bunu desteklemesi belki birçoğumuzun bu konuya daha temkinli yaklaşmasına sebep oluyor. Ama bilime inanan doktorların kabul etmesi gereken iki nokta var; birincisi tamamlayıcı tıbbın birçok dalında bilimsel verinin giderek arttığı. İkincisi ise hastalarımıza en uygun tamamlayıcı tedaviyi bizler önermezsek, bu işin bilimle alakasız insanların elinde kalacağı...
Veriler ne gösteriyor?
Madem bilimsel veriler giderek artıyor, o zaman onlarla devam edelim.
Kansere bağlı ağrı, bizim klinikte en sık gördüğümüz ve yönetmekte en zorlandığımız durumlardan biri. Genelde çoğumuzun ilk refleksi basit bir ağrı kesiciden opiodlere kadar değişik etkilerde ilaçlar yazmak. Oysa veriler bize daha fazlasını ve
ilaçlardan daha masum yöntemlerin var olabileceğini gösteriyor. Eylül ayında yayınlanan bir analizde kanser ağrısını gidermek için kullanılan masaj, kas gevşetme egzersizleri ve akupunkturun etkileri araştırılıyor. Değerlendirmede üç çalışma masajın, bir çalışma kas gevşeme egzersizinin, iki çalışma da akupunkturun etkinliğini random olarak inceliyor. Toplam 609 hasta içeren bu araştırmada, masaj ve kas gevşeme egzersizlerinin kanser ağrısını azaltmada etkili olduğu rapor edilirken, akupunktur için çelişkili sonuçlar çıkıyor.
Tamamlayıcı tedavilerin yararı ile ilgili çalışmalar hem erişkin hem de çocukluk çağı kanserlerinde hızla devam ediyor. Törapatik masaj bu tedaviler içerisinde en öne çıkanı; kan dolaşımını artırıyor, kasları gevşetiyor, ödem-inflamasyonu azaltıyor, dopamin ve serotonin salgısını artırıyor ve bu hormonlar kaygıyı azaltıyor, kişinin kendisini daha iyi hissetmesini de sağlıyor. Ayrıca meme kanserli kadınlarda yapılan çalışmalar, masajın hormonlarımızı düzenleyen endokrin sistem ve bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkisini de gösteriyor. Bu etkiyle ilgili muhtemel mekanizmalar, dopamin ve serotonin seviyesi ile doğal öldürücü (NK) hücrelerin sayısının artması olarak belirtiliyor. Ayrıca vücutta kortizon seviyesi de azalıyor. Çalışmalardan biri törapatik masajın ağrı kadar bulantı ve kusmanın kontrolünde de önemli olabileceğini gösteriyor. Masajlarda kullanılan aromatik yağların ise belirgin bir etkisinden bahsetmek mümkün değil. Eylül ayında yayınlanan analizde akupunkturla ile ilgili araştırmalardan biri olumlu sonuç raporlarken, diğeri “Yararı yoktur” diyor. Ancak hem masaj hem de akupunktur çalışmalarındaki en büyük sorun, uygulama şeklinde bir standart olmayışı. Oysa literatürdeki diğer araştırmalar akupunkturun bağışıklık sistemine olumlu etkisinden bahsediyor.
Bilimsel tıp vazgeçilmezimiz olmalı
Kanser tedavisinde bilimsel tıp vazgeçilmezimiz olmalı, ancak yan etki ve semptom yönetiminde hemen ilaca sarılmak yerine tamamlayıcı tıbbın önerilerine kulak vermek de son derece önemli. Unutmayalım, en önemlisi sağlıklı kalmak ya da tedavi edildikten sonra hastalığımızın nüksetmemesi için elimizden geleni yapmak. Lütfen hayatımızdaki birçok ciddi olumsuzluk gibi kanserin de bir ‘takım çalışması’ gerektirdiğini unutmayalım. Tedavi tarafında hazır organize ekiplerle çalışmaya; tedavi odaklı değil, tedavi ve sonrası sürecin (yaşamın) kalitesine odaklı yapılarla iletişim kuralım. Yaşamı elde tutmak tamam ama bir büyük zamanı sağlıklı, uzun, konforlu sürdürmek önceliğimiz olsun. Bilgili, sağlıklı, mutlu ve maskeli kalın.