Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Aylardır bu yazılarla evlerinize giriyor, sağlık yaşamınıza dahil olmaya, hafızanızda küçük de olsa sağlıkla ilgili alanlar yaratmaya çalışıyorum. Bunun yarattığı manevi zenginliğin karşılığı yok. Ama misal bu ya, sayın gazete yönetimi, “Dile bizden en çok dilersin?” diye bir şey sorsaydı; şu meme kanseri yazılarımın (aynı yazı bile olabilir) her gün daha büyük puntolarla çıkmasını dilerdim... İnanın, kanserin birçok türü gibi bu hastalığı da konuştukça ve paylaştıkça yeneceğiz.

Meme kanseri artık metastatik evrede bile yakalansa yüksek oranlarda tedavi edebildiğimiz bir hastalık. Her sekiz kadından birinde görülüyor, erken tanı ile tamamen kronik bir hastalık haline getirip yaşamımızı sürdürebiliyoruz. Kronik hastalık olarak tanımlamamın nedeni, tedavinin hayat boyu sürmesi değil, dikkatimizin ve kontrollerimizin yaşam boyu sürme zorunluluğu.

Haberin Devamı

Hal böyle olunca tekrar tekrar yazmaktan bıkmıyorum, üstelik ekim ayı da meme kanseri farkındalık ayı olunca böyle zaman eşiklerinin dikkatimizi ve odağımızı motive ettiğini düşünüyorum. Gündemde ve konuşulur olduğu bu zamanlarda kendimize yapacağımız meme muayenesinin bile son derece kurtarıcı olacağına inanıyorum.

Meme kanserlerinin sadece yüzde 10-15’i ailesel, yani birinci derece akrabasında meme kanseri olanların, yaklaşık yüzde 10’unda BRCA 1-2 gibi kanser genlerini taşıyanlarda görülür. Yüzde 75’i ise başka faktörlere bağlı olarak meydana gelir. Kadın olmak ve ileri yaş, meme kanseri için en önemli risk faktörleridir. Vücudun östrojene maruz kalmasını artıran durumlar; erken adet görmek, geç menopoz, doğum yapmamış olmak, östrojen ağırlıklı doğum kontrol haplarını uzun süre kullanmak da temel faktörlerdendir. Obezite, alkol, sigara ve yetersiz fiziksel aktivite de meme kanseri gelişiminde risk faktörlerindendir.

BU EKİM FARKINDALIK EKELİM VE SAĞLIK BİÇELİM

Meme kanseri teşhisi

Memede bir kitle fark edilmesi durumunda; kitlenin, memenin özelliklerine ve hastanın yaşına göre ultrasonografi, mamografi, tomosentez ya da meme MR’ı çekilebilir ve şüpheli bir durum fark edilmesi halinde MR ile işaretleme yaparak biyopsi yapılabilir.

Haberin Devamı

Tedavi

Meme kanseri artık birbirinden farklı alt grupları olan bir hastalık olarak değerlendirilmekte. Bu sebeple herkese aynı tedavi değil, tümörün ve hastanın özelliklerine göre kişiselleştirilmiş tedaviler uygulanmaktadır. Seçilecek tedavi; kanserin evresine, memenin şekli ve boyutuna, hastanın beklentilerine ve tümörün son yıllardaki biyolojisine göre değişebilir. Ancak, genel olarak ilk uygulanan yöntem cerrahi müdahaledir. Eğer kanser, koltuk altı lenf nodlarına ulaşmışsa ya da vücuda yayılmışsa, bu durumda cerrahiden önce kemoterapi, hormon tedavisi veya hedefe yönelik tedaviler gündeme gelebilir.

Günümüzde, cerrahideki teknik gelişmelerle artık hastanın hayat kalitesini bozmayacak sınırlı cerrahiler yapılmakta ve sadece tümör çıkarılmaktadır, böylece meme korunmaktadır. Eğer meme içinde yaygın tümör bulunuyorsa ve memenin birçok noktasında varsa, daha önce aynı göğüs duvarına radyoterapi alınmış veya memenin şekli ve büyüklüğü tümörü çıkarmaya uygun değilse meme mutlaka alınmalıdır. Meme koruyucu cerrahi yapılması durumunda, hastalara cerrahi sonrasında mutlaka radyoterapi uygulanmalıdır. Ancak hasta, aynı bölgeye daha önce radyoterapi almışsa meme koruyucu cerrahiden ziyade mastektomi dediğimiz, tüm memenin alınması işlemi yapılmalıdır.

Haberin Devamı

Mastektomi yapılmış vakalarda, tümörün özelliklerine ve koltuk altı lenf nodlarına yayılma durumuna bakılarak radyoterapi uygulanabilir. Cerrahi sonrası patoloji raporunda belirtilen tümörün morfolojik ve biyolojik özelliklerine göre kemoterapi, hormonoterapi veya hedefe yönelik ilaçlardan bir ya da birkaçı uygulanır.

Son yıllarda gelişen teknoloji ve yeni ilaçlarla, neredeyse her evresinde büyük bir başarıyla tedavi edilen meme kanserinde tam kür istiyorsak ya da yaygın etkileri sebebiyle kemoterapi almadan sadece cerrahi ve radyoterapi ile tedavimizin tamamlanmasını istiyorsak, odaklanmamız gereken yegane şey erken tanı.

Meme kanseri tanısı aldığımızda ilk refleksimiz memeyi aldırıp, hastalıktan kurtulmak yönünde oluyor. Ancak tedavi süreci bitip normal hayatımıza döndüğümüzde bu eksiklik bizim normal hayata uyumumuzu güçleştirebiliyor. Tavsiyem; mümkün olduğunca sınırlı cerrahiler yapılmasını istemeniz. Tedavi alternatiflerine, doktorunuzla ve mümkünse bir doktor ekibiyle tartışarak kara vermeniz. Yine hep önerdiğim gibi, tanı alıp tedavi için yola çıkmadan önce görüşeceğiniz bu ekibe, bir cerrahın yanı sıra bir onkolog dahil etmeniz... Ne tanısı aldığınız kadar nasıl tedavi edileceğiniz ve bu yolda hissedeceğiniz konforun da önemli olduğunu unutmayın.

Sevgili hanımlar, bugün bir aynanın karşısında kendinize sakin bir 10 dakika ayırmanızı, özenli, sağlıklı, maskeli ve mutlu kalmanızı diliyorum…