15.01.2012 - 11:44 | Son Güncellenme:
Leyla ile Mecnun dizisinde Erdal Bakkal’ı oynayan Cengiz Bozkurt son günlerde gündemden düşmeyen dizi ile ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. İşte Erdal Bakkal'ın diziye dahil olma süreci ve son günlerdeki tartışmalara yorumları...
“Gardiyan Ekrem’den sonra çok teklif geldi ama doğru seçim için reddettim. Risk ve kahramanlıktı. Sezonu kaçırdık derken Onur Ünlü’den davet aldım. Okur okumaz ‘Beklediğim bu’ dedim. ‘Senin için küçük bir rol değil mi’ deseler ‘Erdal Bakkal’ı istiyorum’ dedim çünkü kendime güveniyordum.”
Erdal Bakkal, yiğidi öldürüp hakkını da veriyor: “Dilin yaratılmasındaki en büyük pay Ali Atay’ındır (Mecnun) Soru eklerini ortaya almalar, düşük cümleler kurmalar; hacılar, hafızlar... Serkan Keskin’in ‘İsmail abi’ karakterini hayranlıkla izliyorum. Keza Yavuz’u oynayan Osman Sonant ve İskender’i oynayan Ahmet Mümtaz Taylan....”
“Biz absürd değiliz vallahi. Kaybedenlerin sesi olduk. Anti-depresan hap; ilaç gibi olduk. Birçok arkadaşımız depresyona girdiğinde bizi tavsiye ediyor. Demek ki insanların acıklı hikâyeler yerine biraz gülmeye de ihtiyacı varmış. Vallahi bizim dramalara göre ayağımız daha fazla yere basıyor.” Hayat bile daha absürd ki buna şahitlik ediyorum: Çekim sırasında bir yaşlı amca Erdal Bakkal’ın yanına gelip “Yahu bir kamyon toprağı getirip kaynak suyunun üzerine dökmüşler” diyerek dert yanıyor!
“Son TRT payı sahnesi de ‘mantıklı’ değildi. Kovulmak mı istiyorsunuz?” Şen bir kahkahayla alıyor sözü: “Bu bölüm aldı gitti başını. TRT yöneticilerinin de güldükleri duyumunu alıyoruz. TRT bizi kovsun diye yapmadık ama espriler yaptık. Onur’a ‘Eceli gelen köpek ne yaparmış biliyorsun değil mi’ diye söyleyip güldük. Çekerken gülüyorduk ama bir yandan da birbirimize bakıp ‘Ne yapıyoruz biz’ dedik. Ama TRT büyük bir olgunlukla karşıladı. Galiba resim dışardan göründüğü gibi değil.”
‘Erdal Bakkal sallama çay’
“Peki biz bu kazıkçı Erdal Bakkal’ı niye seviyoruz?” “Çünkü çevrenizdeki tanıdık birine benziyor! Ayrıca ben hiç hacı, hafız olaylarına girmeyerek onu farklılaştırmaya gittim. Olan bitenlere şaşıran durumuna geçirdim. Her şey ‘Ya oğlum burası bakkal, çay nereden çıktı’ diye başladı ve yürüdü.”
“Erdal Bakkal’ın patentini aldınız mı?” soruma da bir ağız dolusu kahkaha atıyor önce: “Almadık valla. ‘Erdal Bakkal salma çayı’na biri uyansa başta yurtlarda olmak üzere tutar herhalde.” Ama bakkallar onu çok tutmuş: “İnegöl Bakkallar Kooperatifi, yarattığım istihdamdan ötürü bana bir plaket gönderip ironi yapmış.”
Şöhret budalası olacak kadar ‘toy’ değil fakat yine de tadını çıkartıyor. Her şeyin başladığı ODTÜ’de ve Gazi’deki söyleşiler bakın neler söyletiyor: “Alkış, kıyamet. Hani Beatles elemanları salona, stadyuma girince çığlıklar atılır ya bizim de ODTÜ ve Gazi’deki söyleşilerimizde böyle şeyler olunca arkadaşalara ‘Beatles olmuşuz’ esprisini yaptım. Ama tabii öyle değil, Beatles kim, biz kim. Yine de insanların hayatında olumlu değişikliklere karşılık gelmişiz...”
The Independent’a nasıl kapak oldu?
Mayıs 2000’in 1Mayıs’ında kitlesel gösterilere sahne olmuştu. Bir ara tam teçhizatlı bir sürü polis kitleye saldırırken elimde küçük bir su şişesiyle en önde kalmıştım. Çekilen fotoğraf ertesi gün The Independent’a kapak olmuştu. Sonra da ‘Togo’ adlı bir plastik firmasının reklam fotoğrafı olmuş ama benim haberim yok!