Necip* Türk basını ikiye ayrılmış durumda. (* Bkz. yazı sonu)
a- Ahmet Hakan ile polemik yaşayanlar
b- Ahmet Hakan ile 'henüz' polemik yaşamayanlar!
B şıkkını temsil ediyordum, anladım. A şıkkına terfi etmeden A klas bir yazar olamayacağım. O halde bu ülkenin kurallarına göre oynayacağım!
Ne yapmalı? Polemik yaratmalı veya bu konuda mahir bir isim bulunmalı.
Topluyorum topumu, tüfeğimi, pardon topumu, kramponumu, spor aksesuvarlarımı, Ahmet Hakan'ın evine gidiyorum. İlk polemik denememi deplasmanda yaşayacağım!
Ahmet Hakan beni kapıda karşılıyor. Nazik ve sevgi dolu davranarak psikolojimi bozmaya çalışıyor. O bilmiyor ama ben çok iyi biliyorum ki başaramayacak! Bu buluşmadan kesin polemik çıkacak!
Barış Kuyucu: Camiada bileğinizi büken pek yokmuş öyle mi?
Ahmet Hakan: Öyle diyorlar ama...
Barış Kuyucu: Aması maması yok! Burası 10 A 10 oyun alanı. Oyun da konuşacağız, oyun da oynayacağız. Kim kimin bileğini bükecek şimdi göreceğiz!
Bileğinin sakat olduğunu araştırmalarım sonucu biliyorum. Yani rakibimi zayıf yönünden yakalıyorum. Sonuç mu? Fotoğraflarda da kanıtladığım üzere malum. Zafer benim, polemik benim, yeni yıldız benim! Ama bu Ahmet Hakan yazısından sonra hâlâ bir işim var mı bundan emin değilim! :)
* Necip: Soylu, soyu temiz.
“YETENEKLİ BAY RIPLEY EDASIYLA KONUŞUYORUM”
Hayat hikayenizde ‘oyun’un yerini merak ediyorum.
Spor, ailemizde etkin ve önemli bir konu değildi. Futbol takımı taraftarlığı kimliği pek oluşmadı bizde. Tuhaf bir biçimde, başka alanlardaki kimliklere önem verdiğimiz için belki bilemiyorum, bu kimliği yaşamadım.
Bunun eksikliğini hissettiniz mi? ‘Takım tutmak’ ülkemizde ikinci, hatta bazen birinci kimlik gibi!
Çok çektim. ‘Blöfçünün rehberi’ yöntemiyle idare ediyorum. ‘Yetenekli Bay Ripley’ edasıyla anlıyormuş gibi yapıp, futbol sohbetlerine girebiliyorum. ‘Kova Rüştü’ derler bazen değil mi? O tür genel jargonu, futbol esprilerini biliyorum.
Çocuk Ahmet Hakan ne oynardı?
Futbol oynardım boş arsalarda. İyi bir oyuncu değildim. Hatta kötüydüm. Kaleye atarlardı beni. Bilirsiniz sokak aralarındaki maçlarda iyi oynamayanları kaleye koyarlar.
Büyüdükçe halı sahalar çıktı. Birkaç kez gittim ama ondan da memnun kalmadım. Beni keyiflendirmedi.
Yakın çevrenizde futbola ‘mekruh’ bir bakış açısı var mıydı? Din merkezli yaşayan ailelerde futbol biraz ardıldır.
Doğru, eskiden tam dediğiniz gibiydi. Top oynamaya “Hz. Hüseyin'in kafasına vuruluyor” diye bakılırdı. 70'lerde aileler içe kapalıydı. Toplumun genelinden soyutlayarak farklı bir yaşam tarzına sahip olduklarını göstermek için daha radikaldiler. Futbol mekruh, harama yakın, en iyimser yorumuyla boş işti.
70'li yıllarda ya sağcı olacaktınız ya solcu ikisinden biri değilseniz futbolcuydunuz. Aşağılanırdınız. Politik bilinç olarak solda futbolun karşılığı toplumları uyuşturan bir oyun oluşuydu. Bunun İslami bakış açısında da karşılığı vardı. Bu tezler yıkıldı. Artık herkes takım tutuyor, futbol oynuyor, halı saha maçlarına en fazla muhafazakarlar gidiyor. Erdoğan'ın eski futbolcu olması İslami kesime rol model oluşturdu.
Futbol oynadınız olmadı. Peki deneme şansınızın olduğu başka sporlar oldu mu sonrasında?
Uzun yürüyüşler yaparım. Kolum kırıldığı için son zamanlarda pek yürüyemiyorum. Biraz da kilo aldığım için spor yapamıyorum. Tercihim açık havada yapılan sporlar ama sokaklar son zamanlarda tehlikeli. Bazen yürüyüş bandımı kullanıyorum.
Hayranlık duyduğunuz bir oyuncu var mı?
Maradona'nın hayranıydım. Futbol takım oyunu olmasına rağmen yine de bireysel başarılara, zaferlere yatkın oluyoruz. Maradona, bireysel kahramanlığıyla göze çarpan bir isimdi.
Çocukken ona karşı hayranlığımda bir politik içerik yoktu. Yıllar geçtikçe kavradım ki bu kadar çok sevilmesinde o politik nedenlerin de payı var.
Takip ettiğiniz başka oyuncular var mı?
Politik dinin egemen olduğu bakış açısı, çocukluğumda iki ismi daha ön plana çıkarmıştı. Birisi Muhammed Ali birisi de Cemal Kamacı. İki boksör de çok değerliydi. Cemal Kamacı daha sonra Refah Partisi'ne de girmişti.
Şimdiki futbolcuların çoğunu beğenmiyorum. İtici geliyorlar. Çünkü çok çabuk şımartılıp, çok çabuk yerin dibine geçiriliyorlar. Arda'nın magazin basınında yeralmasını çok sevmiyorum. Metin, Ali, Feyyaz kalitesinde futbolcular ve onların olgunluğu da kalmadı.
‘Seyircilik’ tarafında neye kayıtsız kalamıyorsunuz?
Sporun çok meraklısı değilim ama kapalı da değilim. Derbi maç izleme davetlerine hayır demem. Kış sporlarını izlemeyi seviyorum. Özellikle kayağı estetik ve keyifli buluyorum.
HAYALİNDEKİ FOTOĞRAF