Aziz Kedi

Aziz Kedi

azizkedi@gmail.com

Tüm Yazıları

SEVİL ATASOY’LA KARANLIK İŞLER



Türkiye’nin ‘Kay Scarpetta’sı Sevil Atasoy, Türkiye’nin en ücra köşesinde bile bir cinayeti çözmeye çalışan gizli kahramanlar olduğunu söylüyor. Ona göre her insan hikayesi ilginç. Adli bilimler uzmanı Atasoy’la ‘karanlık işlere’ daldım



Deri giysileri, topuklu ayakkabıları, konuşması ve tavırlarıyla karizmanın tecessüm etmiş hali. Onun için Türkiye’nin ‘Kay Scarpetta’sı deniyor. Biyokimya ve adli bilimler uzmanı Sevil Atasoy geçtiğimiz günlerde üçüncü kitabını yayımladı. Kendisini bir seyahat dönüşü uçaktan iner inmez yakaladım ve aklıma takılan her şeyi sordum. Uzun sorularıma kısa ve net yanıtlar verdi. Aksini beklemiyordum. Müsterihim...

Üçüncü kitabınız ‘Karanlığa Yolculuk’ çıktı, hayırlı olsun. Alt başlığı da “Gerçek Suç Öyküleri ve Başka Karanlık İşler”.
Teşekkür ederim, evet.

Bu suç öykülerini nereden buluyorsunuz Allah aşkına?
Bu hikayelerin hepsi gerçek. O haftalarda, ya da geçmiş birkaç ay içerisinde yaşanmış bu olayları hemen dağarcığıma alıyorum. Kimisi genel, kimisi sadece yerel olarak bulunduğu ülkenin gündemini işgal etmiş oluyor. Bunları zaten rutin olarak izliyorum. Kısmen tuttuğum küçük notlarla, kısmen de o sırada yakınımda bulunanlara “Biliyor musun bilmem nerede ne olmuş” diye anlatarak, bu olayları biriktiriyorum. Sonra içlerinden bir tanesini seçip yazıyorum. Bununla ilgili tabii çok ciddi kaynak taraması da yapıyorum. Her ayrıntısını olabildiğince iyi bilmeye çalışıyorum.

İnsanın “Bir cinayet bu kadar ilginç olamaz, bu kadın öykülerin bazılarını kafadan atıyordur” diyeceği geliyor. Acaba 10 bin tane sıradan vakanın içinden en ilginç kırk tanesini mi seçiyorsunuz, yoksa tüm suç öyküleri bu kadar sürükleyicidir de bunu biz mi atlıyoruz?
Evet, siz atlıyorsunuz. Ben bütün insan öykülerinin çok değerli ve ilginç olduğuna inanıyorum. Mesele, nasıl ve ne kadar derinine baktığınızdadır. Her insan çok değerli. Mağdur da olsa, fail de olsa, orada çalışan basit, genç bir polis memuru da olsa; hepsinin hikayesi var.

Bizim memleketten neden böyle çok akılda kalıcı, herkesin bildiği, eksantrik Sherlock Holmes’ler, Hercule Poirot’lar, Auguste Dupin’ler çıkmıyor?
Saydığın bu isimler hep dedektifler. Bizim memlekette, ne yazık ki gerçek hayattaki adamların adı olmadığı için, kurgu dünyasına da yansımıyor belki. Yani bu insanların kim olduğu hiçbir zaman bilinmez.

Hah! Gerçekte var mı bu adamlar?
Mutlaka var! Ama bunlar isimsiz kahramanlar. Yani biz kendi değerlerini öne çıkartıp, onlarla gurur duyan bir toplum değiliz maalesef. Çok var, olmaz mı? Olmasa bunca olay nasıl çözülecek? Türkiye’nin her yerinde, en ücra köşesinde bile bir cinayeti aydınlatmak, bir kayıp çocuğu bulabilmek için parçalanan ve orada hakikaten mucizeler yaratan insanlarımız var.

Doktorlara, mühendislere falan çok rica gelir, “Ya başım ağrıyor, bir muayene etsene?” ya da “Bilgisayarıma bir format atar mısın?” gibi. Size de geliyor mu, “Sevil Hanım şu bizim cinayete bir baksanız” ricaları?
Evet, evet çok oluyor. Ve ben hep yardım etmeye çalışıyorum.

Nasıl baş ediyorsunuz? Çünkü son derece vicdani bir durum söz konusu.
Etmemek mümkün değil bir kere. Bunlar öyle olaylar ki, sizi birisi aradığı ve akıl sorduğu zaman muhakkak bir şey söylersiniz. Kendinizde tutmanız mümkün değil.

Yani sizin mesleğin raconunda muhakkak yardım etmek var?
Bir mağduriyet oluşmuştur ve siz de bunu çözmeye çalışıyorsunuz. Burada rekabet olmaz, burada kıskançlık olmaz. Burada sadece dayanışma vardır. Meslektaşlar birbirlerini ararlar ve sorarlar.

Resmen dahil olmadığınız halde dışarıdan müdahale ile seyrini değiştirdiğiniz vakalar var mı gerçekten?
Tabii. Mesela banyoda ölü bulunan bir kadının öldürülmüş olduğu iddia edilmişti. Vücudundaki bir kırık yüzünden olayın cinayet olduğu düşünülmüştü.

Kaburga falan mı, hangi kemik?
Hayır söylemiyorum neresi olduğunu. Polisler beni aradılar. Olay yeri inceleme dedi ki böyle bir iddia var, ne arayalım? Ben o kırığın belli bir biçimde ve belli bir yönde düşmeyle de olabileceğini düşündüm. Ve bu düşmenin belli bir şey soluyarak şuurunu kaybetme sonucu olabileceğini belirttim. “O banyoda çamaşır yıkanmış mı? Ortada çamaşır suyu, açıkta kova var mı?” diye sordum. Hakikaten varmış. Olay böylece çözüldü.

Belki günahsız biri tutuklanacaktı.
Olabilir. En azından herkes çok rahatsız olacaktı, özellikle de aile... Katil bulunamadı zannedeceklerdi.

Haberin Devamı

Size bakınca siyah pelerinini giyip elinde kırbaçla suçlu avlayan bir insan olduğunuzdan şüpheleniyorum. Sizi pijama ve ponpon terliklerle görmüş biri var mıdır?
Hayır, beni öyle ponpon terlikle filan göremezsin.

Haberin Devamı
SEVİL ATASOY’LA KARANLIK İŞLER


KISA KISA...
Türk Ceza Kanunu?
İyidir.

Cem Garipoğlu?
Bilmiyorum.

Adli Tıp Kurumu
Daha iyi olabilir.

CSI Miami?
Biraz hayal ama çok güzel.

Topuklu ayakkabı?
Çok güzeldir.

LGBTT?
Seviyorum.

Telefon dinleme?
Sevmiyorum.

DNA?
Bayılıyorum.

Parmak izi?
İdare eder.

Sherlock Holmes?
Pirimiz.


Fotoğraflar: Bünyamin Aygün