Aziz Kedi

Aziz Kedi

azizkedi@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Duymuş olabilirsiniz, Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay “Devlet opera, bale ve tiyatroya destek veriyorsa, bu sanatları halka sevdirecek yerli eserlerin evrensel boyutta sahnelenmesi gerekiyor” şeklinde bir açıklama yaptı. Günay, sözlerine “Madem ki devlet bunlara kaynak ayırıyor, biz de bunları halklaştırmalı, kitleselleştirmeliyiz” diye devam etti. Ertuğrul Günay evli ve iki çocuk babasıdır. Şimdi ben de fikrimi maddeler halinde belirteyim:
1- Kimse durup dururken opera yazmaz. Opera ‘destek’le değil, siparişle yazılır. Devlet, besteciye eşek yüküyle para verir. 2- Opera, barda, pavyonda, voleybol sahasında, sinema salonu ya da müzikholde sergilenmez. Türkiye’nin büyük şehirlerinde bildiğiniz opera salonlarını sayınız. Süreniz bitti. Şimdi Google’a ‘Sydney Opera House’ yazınız. 3- Hiçbir sanat, sırf devlet yardım yapıyor diye halklaşmaz. Devlet zoruyla yapılan opera ölümcül derecede sıkıcı olur. 4- Yaklaşık 400 yılını ıskaladığın bir kültürden ötürü kimseye “Neden yerelleşmiyorsun, o kadar da para veriyoruz!!!” diye kızılmaz. 5- Hepsi.

PARA VERiYORUZ, YEREL OLUNUZ


MAHMUT TUNCER VE İŞTE OPERA
Türk izleyicisinin geneli, operayı Çetin Alp’le tanıdı ve belki de bu yüzden artık tanımazdan geliyor. Ancak hakkı yenerek inzivaya itilen rahmetli Alp’ten başkaları da var. Bu yüzden, bakanın sözlerini duyar duymaz memleketin gölgede kalmış en büyük opera sanatçılarından Mahmut Tuncer’e gittim. Bilenler bilir, usta yorumcunun bir grup İtalyan operacıya ayarların en büyüğünü vermişliği vardır. Tuncer’i ‘Artis Neo Ararre Lâ Bazarda?’ eserinin provalarında yakaladım.

Kültür bakanının açıklamasına ne diyorsun?
Kültür bakanımız başını kaldırıp baksa, bizler gibi çok büyük sanatçılar var. Bizlerle bu tür konuları konuşsa, kendisine çok fikirler veririz.

Operadan şarkı söyleme teklifi alsan sıcak bakar mıydın?
Valla seve seve söyleriz. Çünkü biz sanatçıyız. Onların sesi varsa bizim de var. Onların aryaları varsa, bizim de aryalarımız olmalıdır.

Yerel değerlerimizden hangilerini opera için uygun buluyorsun?
Türkiye bu konuda çok orijinalliğe sahip. Nazım’dan Pir Sultan’a, Nasreddin Hoca’dan Mevlana’ya, ne bileyim Neyzen Tevfik’e kadar bildiğimiz bilmediğimiz binlerce insan, hikaye... Yapılsa dünyada da büyük ses getirir ha.

Toparlarsak?
Biz hayvanları çok seviyoruz. Hayvanları koruma dernekleri var. Fakat maalesef sanatçıları hiç sevmiyormuşuz gibi sanatçıları koruma derneği diye bir şey yok. Biz istiyoruz ki böyle bir dernek
PARA VERiYORUZ, YEREL OLUNUZ
kurulsun, sanatçılarımız sokak köşelerinde, parklarda yatmasınlar, zayıf düşmesinler.

YERELLİK DOST MU DÜŞMAN?MI?
Operaya katkım bununla sınırlı değil. Ertuğrul Günay’ın danışmanlarının birkaç opera projesi sunuyorum. Bastırın parayı, giydirin perukayı. Yerelden evrensele:
- Yerelması: Yerel, elmas ve yerelması (Ipomoea batata) temalarından oluşan üç perdelik bir eser. Başrollerde yerel değer Tamer Karadağlı.
- Kenan Evren (La Dictatorio): Yerelden evrensele, evrenden yerlere, yerli. Bizden. Tek perde. Kenan Evren rolünde Osman Pamukoğlu. Amerika rolünde Kobe Bryant.
- Emine S. Beder: Başrol oyuncusu kendinden kostümlü. Yerel. Dolmalar, börekler. Dünyada ses getirir.
- Popi: “Herkesin bir popisi vardır” sloganıyla yerelden yerele koşuyoruz. Altı perde. Çok uzun. Herkesin değişimlikleri farklıdır.
- Ankara Berberi: İnanılmaz yerellikte bir dekor şöleni. Dev fıskiyeler, zincirler, alt ve üst geçitler. Libretto Uğur Işılak’a yazdırılacak. Bir libret tablosu.
-Yangından Mal Kaçırma: Bunu izah etmeye gerek yok. Başrol Levent Kırca. Konu “Başımızda bu yöneticiler oldukça daha çoook....”