Evet, bugün tam anlamıyla uçacağız. Ayrıca enfes yemeklerin tadına bakacak, pahalı kafe ve restoranları turlayacağız. Buyrun Budapeşte gezimizin ikinci bölümüne.
İlk gece müthiş rehberimiz Barbaros Şansal’ın otel resepsiyonundan elde ettiği bilgiler doğrultusunda Rezkakas adlı bir restorana gittik.
1053 Budapeşte Veres Palne U.3’de.
Telefon numarası (0318) 0038 267-0349. Muhteşem bir yer. 12.00-24.00 arası servis var. Hemen bir hatırlatma yapayım; Barcelona, Brüksel ve Almanya’da restoranlar çok erken kapandığı için aç kalmıştık ama Budapeşte’de böyle bir sorun yaşamıyorsunuz. Müzikli olan Rezkakas’a biraz şık gidin. Bir et yemeği 28 milyondan başlıyor. Budapeşte’de av etleri, kaz ciğeri ve gulaş çorbası yöresel yemekler. Rezkakas’da garsonlar çok şık. Sizi kapıda iki güzel hanım karşılıyor.
Biri paltonuzu alıyor, diğeri masanıza oturtuyor. Biz ön
yemek olarak kaz ciğeri ve karışık mantar ızgara söyledik. Herkes birbirinin tabağına sulandı. Ana yemekte Barbaros tavşan, ben ördek, Yıldırım ise küçük dana eti parçacıklarından yapılmış, içinde soğan, patates ve havuç bulunan özel bir yemek tattık. Yıldırım, Paris’deki restoranların bile bu kadar lezzetli yemek yapmadığını söyledi. Üç kişi toplam 200 milyon ödedik. Yıldırım ve ben perşembe olduğu için alkol almadık. Barbaros ise 4 duble viski içti. Keman, kontrbas ve iki sopayla çalınıp piyano gibi ses çıkaran ‘kselofon’ denilen enstrümanla müzik yapan üç kişilik grup harikaydı. Yorgun olduğumuz için geceyi kısa kestik. Zaten ertesi gün de sabahın köründe Margrit Adası’na tekne turumuz vardı, o nedenle otele dönüp mışıl mışıl uyuduk. Sabah 08.50’de kalkıp kahvaltımızı yaptık. Otel dört yıldızlı ama kahvaltı çok lükstü. Yıldırım da beğendi. Margrit Adası’nın efsanevi bir öyküsü var.
4. Bela’nın iki çocuğu Tatar işgalinde ölüyor. Ve 4. Bela, Tatarlar’ın işgalinden kurtuldukları zaman doğacak çocuklarını Tanrı’ya bağışlamaya karar veriyor. Ama kızı Margrit’i öldürmeye kıyamıyor ve 10 yaşına gelince bu adaya götürüyor. Fakat iyi kalpli, yardımsever prenses 28 yaşında adada veremden ölüyor. Anıt mezarı orada. Osmanlılar zamanında buranın adı Kızlar Adası’ymış. Burada St. Michael Kilisesi, 60 heykelin bulunduğu sanatçılar parkı, 180 yaşında bir çınar ağacı ile muhteşem bir yüzme havuzu var. Yazın çok farklı oluyormuş buraları. Oğuzhan’ın annesi Sevda Tavman söyledi. Sevda Hanım, Taksim’deki Andon ve bizim Göksel Sunter’in sahibi olduğu Ortaköy’deki Bekri Şarabevi’ndeki şarap imbiklerini yapmış. Çok kültürlü bir kadın.
Annesi Macar Martika Arbatlı, Budapeşte’nin en eski rehberlerinden. Sevda Hanım’ın şarap imbikleri Macaristan’daki şarapevlerinde de çok meşhur. İlgilenenler için telefon numarası (0216) 416 54 32. Bu arada Oğuzhan görüntüde cool ama dünya şekeri bir çocuk. Çok bilgili, ekonomi okuyor. Tek başınıza bile gezerken onu bulmanızı öneririm, size Budapeşte’yi çok güzel gezdirir. Fakat benim yazacağım restoranları ve marjinal lokalleri yaşı gereği bilmiyor tabii. Onu da şimdi Şenay Ablası’ndan öğrenecek. Oğuzhan’ın cep numarası 003630 223 31 51. Dönüşte Zincirli Köprü’den geçtik. Kral Istwan’ın rüyası olan Buda ile Peşte’yi birleştiren köprü. İskoç mimarı Klerk Adan köprünün kusursuz olduğunu iddia etmiş, kusur bulunursa da kendisini köprüden atacağını söylemiş.
Bir ana-oğul köprüden geçerken çocuk köprüdeki aslanların dilinin olmadığını söylemiş annesine. Bu eleştiri Adan’ın kulağına gidince kendisini köprüden atarak intihar etmiş. Hazin bir öykü yani. Daha sonra kaldığımız otelin çevresini turladık. Burada çok ucuz lokantalar var. Her gün kurulan pazarda çeşitli hediyelik eşyalar, Macar kadınlarının evde yaptığı kurabiyeler ve yemekler satılıyor. Porsiyonları 2 ila 5 milyon arasında değişiyor. Yani ille de karnınızı 300-500 milyona doyurmak zorunda değilsiniz. Biz biraz öğrenmek, biraz da farklı yerleri tanıtmak için pahalı yerlere gittik. Akşamüstü Budapeşte’nin en pahalı oteli olarak bilinen, asilzadelerin, bürokratların kaldığı Gellert Hotel’e bir şeyler içmek için uğradık. Termali ile ünlü Gellert Hotel’de oda fiyatları 225 milyondan başlıyor. Bunun neresi ‘en pahalı’ anlamadım. Bizim kaldığımız otelde tek kişilik oda daha pahalıydı; 230 milyon. Çift kişilik odalar bile 300 milyondu. Üstelik Gellert şehir merkezinden uzak. Barı ter kokuyor, lobisi küçücük. Olan taksi parasına oldu, 20 milyon verdik. Ama ilgilenenler için telefon numarası (+36) 1385 22 00. Yine şehir merkezine yakın ve üç yıldızlı olan ekonomik otel ise City Hotel Matyas. Altında ünlü Matyas Pince adlı turistik restoran da var. Telefon numarası (+36) 1318 16 93. İkinci gece için 1885 yılından kalan Muzeum Kavehaz’ı ve otelin karşısında yer alan Duo ile Premier’i önerdiler. Barbo (Şansal) üçünü de beğenmedi. Sonunda yürüme mesafesindeki Karpatia’ya gittik. Aslında Premier Terasz da buranın bir başka şubesiymiş, sonradan öğrendik. Neyse, Karpatia’da 7 salon var. Bu salonlarda 40 ila 180 kişi yemek yiyor. Müzikli. Fakat biz müziksiz olan 80 kişilik özel salonda yemeyi tercih ettik. Rezervasyon sırasında zorluk çekildiği için mekanın sahibi Dr. Niklai Akos yanımıza geldi. Otel resepsiyonundan, Yıldırım Mayruk’un Türkiye’nin sayılı modacılarından, benim de tanınmış gazetecilerinden olduğumuz söylendi. Adam merakla geldi ama ihale Barbaros’a kaldı. Çocuk üç lisan konuşuyor. Bir muhabbet, anlatamam. Dr. Niklai Akos, Macar Turizm Bakanlığı tarafından turizme gösterdiği katkılardan dolayı liyakat madalyasıyla ödüllendirilmiş. Yıllarca Intercontinental Hotel, New York ve Dubai’deki beş yıldızlı otellerde genel müdür olarak çalışmış. Ekonomi Üniversitesi’nde de ders veren Dr. Niklai’yi mutlaka tanıyın. Yemek seçimini de ona bırakın. Biz öyle yaptık. Ön yemek olarak ben kurutulmuş geyik eti aldım. Barbaros kaz ciğeri, Yıldırım da kurutulmuş ördek eti yediler. Ana yemekte hepimiz geyik eti ızgara istedik. Yanında patates ekmeği vardı. Yumurtaya bulamışlar ama hiç koku yoktu. Hardal ve özel bir sos eşliğinde geldi. Kusursuzdu. Finali sıcak kiraz soslu ve konyaklı parfeyle yaptık. O akşam Macarların özel içkisi olan Baraks Polenko’yu tattım. Sakın sek içmeyin, iki dublede kafayı bulursunuz. Ben içine tonik ve bol buz kattım, valla daha hoş oldu. Siz de bir böyle deneyin bakalım. Karpatia’nın telefon numarası (+36) 1317 3596. Yemek o kadar güzeldi ki Yıldırım başka yerlere uğrayıp ağzının tadını bozmamak için otele dönmeyi tercih etti. Ama bir gece önce gezemediğimiz için Barbaros ile benim içim kıpır kıpırdı. Zaten Barbaros’un elinde çarşaf kadar bir liste... Attık kendimizi caddelere.
Angel Privat Club, Darling, Action Bar, sokaklar fahişe kaynıyorPrag gibi Budapeşte’de de sokak başı fahişelerine sık rastlayabilirsiniz.
Gay kulüpler ise bizimkileri geçmiş durumda. Gay barların bulunduğu özel bir sokak var. Rahatça giriyorsunuz. Yine lezbiyenlerin, travestilerin ve transeksüellerin gittiği özel kulüpler mevcut ama buralara özellikle turist eşler gidip program izleyebiliyorlar.
Biz ilk olarak Elizabeth Köprüsü’nden geçip Szep Utca 1’deki Darling’e girdik. Minik bir gay bar. İki katlı. Alt katta bar, üst kat ve arka bölümde de dark-room (karanlık odalar) mevcut. Buraya gelen gayler arkadaş oluyorlar. İsteyen karanlık odalarda ilişkiye girebiliyor ya da porno filmler izliyor. Buradaki barmen çok komik bir adamdı, bir zamanlar Ahu Tuğba’nın yardımcısı olan rahmetli Şakir’e benziyordu. Herkesi dansa kaldırıyor, üzerindeki Noel elbisesinden minik şekerler çıkararak dağıtıyor. Giriş ücreti yok. Bir içki 7 milyon lira. Telefon numarası (+36) 1267 3315. Ardından A ve B sınıfının gittiği Magyar Utca 42’deki Action Bar’a takıldık. Burada karanlık odalar yerine iç içe geçmiş iki salon var. Tertemiz. Giriş 15 milyon.
Aman ha, sakın size verilen biletleri kaybetmeyin, çünkü 150 milyon lira ödemek zorunda kalırsınız. Burada da çok transseksüel vardı. Ardından ailelerin de gittiği bir eğlence yerinde aldık soluğu; Angel Privat Club. Saat 22.00’de açılıyor, 05.00’e kadar eğlence devam ediyor. 23.45’de travesti şov başlıyor. Önde masalar, arkada kocaman bir bar. Büyük kaseler içinde kabuklu fıstık veriyorlar. Giriş aynı; 15 milyon lira. İçkinizden ayrıca para alıyorlar. İçerisi tıklım tıklımdı. Biz gittiğimizde bir travesti, Madonna kılığında dans ediyordu. Ardından bir başkası Michael Jackson gibi çıktı. Eğlenceli. Ama ben ne yazık ki elle sarkıntılığa maruz kaldım. Tam adamın kafasına elimdeki bardağı fırlatacaktım ki zararsız bir gay olduğunu ve güldüğünü farkettim. Sakinleştim tabii. Telefon numarası (061) 1413.6558. Sabahın köründe otelin yolunu tuttuk. Bu sefer de otelin köşebaşında Table-Dance adlı kulübe takıldık. Burada kızlar striptiz yapıyor. Kapıda da bir p....... durmuş, gelenlere içerdeki kızlarla 50, 100, 150
dolar karşılığında keyifli bir gece vaat ediyor. Burada da giriş 15 milyon. Yanılıp da masaya oturmayın, 200 milyon liradan aşağıya kalkamazsınız. Sokak başında en az 50-60 fahişe çapkın erkekleri bekliyor. Bu konuda da dikkatli olun. Çünkü otele aldığınız bir fahişe içkinize koyacağı bir hap ile kredi kartlarınıza ve paranıza el koyabilir. Siz en iyisi Dolce Vita gibi belirli kulüp ve kataloglardan seçiminizi yapın.
Sabahın köründe Yıldırım ile Barbaros, Antikacılar Çarşısı’na gittiler ama onların tabiriyle çöp bulamadılar. Burada en çok Herend porselenleri ve tahtadan yapılmış hediyelik eşyalar revaçta. Bir de kumarhaneler. En ünlüleri Hyatt Regency’nin altında olan Las Vegas, Casino Varkert, Tropicana Casino ve Hilton’un içinde bulunan casino. Antika ve iyi resme meraklıysanız bizim de gezdiğimiz Vaci Utca 66’da Antiguities’i öneririm. Alışverişe hiç heveslenmeyin, çünkü tekstil, triko, ayakkabı hem çok kötü hem de çok pahalı. Duna Plaza ise en büyük alışveriş merkezi. Vaci Utca 178’de. Pazartesi ve cuma 09.00-21.00, cumartesi ve pazar 10.00-19.00 saatleri arasında açık. Metroyla ulaşım kolay. İçinde sinema ve bowling salonu da mevcut. Ayrıca Flavius Center da var. Rakoczi utca 36’da. Pazartesi ve cuma 10.00-19.00, cumartesi 10.00-14.00 arasında açık. Trendy kıyafet ve ayakkabıların satıldığı, fazla pahalı olmayan bir mağazası var. Akşamüstleri otelin barında yaptığımız grup sohbetleri çok keyifliydi. Bu sohbetlerde bakın kimlerle tanıştım; Sultanahmet’de çok şık bir otel olan Accura’nın genç patroniçesi Hande Çele, yine Sultanahmet’de olan Seven Hills Hotel’in genç Genel Müdürü Okan Duyar, Türkiye, Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Makedonya’da çok sayıda resital veren, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda araştırma görevlisi olarak akademik kariyerini sürdüren genç piyanist Gülden Göksen ve ailesi.
Son gecemizi Budapeşte’nin adı gibi kral restoranı Kiraly’de yedik. Önce muhteşem gulaş’ın tadına baktık. Bu arada dostluğun insan yaşamında ne kadar önemli olduğunu konuştuk Yıldırım’la ve mutluluk gözyaşları döktük. Restoranda servis, sunum, müzik ihtişamlıydı. Müzisyenler Listz Okulu’ndan mezun. Bir tenor ve soprano çıktı. Dört tane de dansçı. Muhteşem bir şov yaptılar. Aldıkları paralar çok komik. Yıldırım ile bizim sanatçılarımızı düşündük, çoğu ilkokul mezunu, milyarlar kazanıyorlar. Neyse. Ön yemek olarak ben kurbağa bacağı istedim. Barbaros salyangoz, Yıldırım yine kaz ciğeri yediler. Ana yemek olarak Tuna balığından yana yaptım seçimimi. Yıldırım ve Barbaros ise tatlı su balığını tercih ettiler. Ama
balık özel soslu ve şampanyalıydı. Tatlı olarak da ortaya haşhaş tohumlarıyla doldurulmuş, rom soslu kek ve viskili parfe söyledik. Buradaki hesap da kabarıktı. 550 milyon lira tuttu. Taksi parası da 30 milyon. Çıkışta, Mambo’ya kapıdan baktık. Striptiz kulübü. Oğuzhan burası için bizi uyarmıştı.
İki sene önce bir Arap arkadaşlarıyla gelmiş ve iki şişe şampanya için 5 milyar lira hesap getirmişler. Arap da burayı bombalamış. Şaka değil, gerçek. Yani dikkat edin. O akşam finali Club Seven diye bir dans salonunda yaptık. Gruptan da bize katılanlar oldu. Her tarafta kocaman pencereler var. Gençlik ağırlıktaydı. Budapeşte’deki diskoteklerde genellikle bayanlardan para almıyorlar, erkekler 14 milyon lira ödüyor. Gece yarısı Club Seven’da canlı müzik ve şov var. Telefon numarası (36) 1478 90 35. Gündüz kafeterya olarak da çalışıyor. Evet, bu pazar da bu kadar, kalın sağlıcakla. Kısmetse çarşamba günü İstanbul eğlence yaşamında buluşmak üzere... Güzel günler sizin, artanlar benim olsun.
Yazara e-mail: