Hazır giyim koleksiyonlarında dahi couture dokunuşlara yer veren bir marka o. Hele de
tam manasıyla couture koleksiyonlar söz konusu olunca, modayı sanat olarak gören bir marka. İşte tam da bu yüzden, bu sanatın yaratıcılarını desteklemek için kurduğu bir zanaat akademisi var.
1982 yılından beri birlikte çalıştığı Sartaria Massoli’yi Massoli Akademi’ye dönüştürerek, yetenekli gençleri geleneksel yöntemlerle ve büyük bir titizlikle houte couture koleksiyonlar yapmaları için eğitiyor.
İlk Missoli Akademi mezunları
18 yetenekli ve tutkulu gençten oluşuyor. Ekim 2015’te başlayan eğitim;
kıyafet dizaynı, prototipler, kalıp çıkarma, moda tarihi, pazarlama ve yönetimi gibi alanları kapsıyor. Ardından altı aylık bir staj geliyor ve ortaya yeni nesil İtalyan tasarımcıları çıkıyor. İşte tam da eğitime, el işçiliğine verdiği önem; mirasını
ve DNA’sını korumaktaki titizlik sebebiyle
90 yıldır ayakta olan bir dünya markası o.
Geçtiğimiz hafta Roma Trevi Çeşmesi’nin görkemli ortamında, Karl Lagerfeld’in başrolünde yer aldığı, her detayıyla görkemli bir şovla 90’ıncı yılını kutladı Fendi.
Daha nice 90 yılları olacağından şüphemiz yok!
MODANIN SANAT HALİ
Karl Lagerfeld deyince Chanel’den bahsetmemek olmaz. Geçtiğimiz hafta Sonbahar - Kış 2016 / 2017 Couture Moda Haftası kapsamında Paris’te defile sunumu yapan Chanel’in vurgusu da el işçiliğiydi. Defile ve şovlarında yarattığı hikayeler ve oluşturduğu atmosferlerle her seferinde olay yaratan Chanel, bu kez de atölye konseptiyle karşımızdaydı.
Podyum, Chanel’in Paris’te yer alan atölyesinin birebir aynısı haline getirilmişti. Modeller yürürken, arka planda Chanel’in efsanevi terzileri ve atölyesi yer alıyordu. Aslında arka planda diyemeyiz, çünkü başroldeydiler.
Art Nouveau akımının ressamı Aubrey Beardsley’in tarzından ilham alınarak tasarlanmış, omuz detayları ve müthiş bir işçiliğin ön planda olduğu bu koleksiyona ve couture’un, terziliğin önemine uygun bu konseptin yaratıcısı, tabii ki sanatın ve zanaatın önemini her seferinde vurgulayan, siyah camın arkasından bakan bir çift göz!
EN ŞIK PİKNİK: CENA IN BIANCO
Güzel yemekler, uzun masalar, beyaz bir şıklık; üstelik yaş sınırı ve bir ödeme olmadan… Cena In Bianco’dan bahsediyorum. Hem şehri keşfetmek, hem de kalabalık yemek masalarından oluşan İtalyan geleneğini devam ettirmek ve bunu olabilecek en şık şekilde yapmak için bir araya gelen topluluğun kurucusu Antonello Bentivoglio.
İlk kez 2012’de düzenlenen etkinlik bugün 6 bin kişiye ulaşıyor. 50’lerin dansı, 60’ların plaj eventleri ve 90’ların ‘aperativo’ları ilham kaynağı. Etkinlik listesindeki şehirlerin başında Milano ve Torino geliyor. Fakat lokasyon her seferinde son geceye kadar sürpriz!
Kuzeyin şıklığına, güneyin sıcaklığını taşıyan Cena In Bianco’nun, bir sonraki etkinliğinde buluşmaya ne dersiniz? Ayrıca kendi özel piknik - yemek etkinliğimizi yaratmak için de çok güzel bir örnek...
Haftanın Moda Kitabı: FENDI ROMA, Assouline