Milano’daki son günüm iki önemli defile ile heyecan ve merak doluydu. Sabah Armani
Teatro’da gerçekleşen Giorgio Armani defilesi jilet gibi, tiril tiril erkek modeller ve tabii ki lacivertin başrolde olduğu bir yüz yıkama efekti sundu adeta. Işıklar, müzikler, birbirinden cool modeller ve her zamanki klasıyla Armani… Moda haftasının en önem verilen ve merakla beklenen show’larından Giorgio Armani defilesine moda dünyasının ve İtalya basınının da ilgisi büyüktü. Gerek defile girişinde gerekse çıkışında defileyi izlemeye gelen ünlü isimleri görmeye gelen hayranlar adeta bir konserdeymiş gibi çığlıklar içerisindeydi. Giorgio Armani ise kendi sahnesinde notalarını konuşturdu. Askılı ve farklı bağlama şekline sahip pantolonları, kırmızı parçaları benim favorilerimdendi. Çanta ve ayakkabılarda yansıtılan rahat ve asi duruş takım elbiselerle dahi vurgulanmak istenen cool görüntüyü destekliyordu.
Desenin gücü
Özellikle son birkaç sezondur koleksiyonlarını en çok merak ettiğim markaların başında Gucci geliyor. Milano Erkek moda haftası kapsamında harika bir dekor eşliğinde izlediğim defileyi incelemek, aynı anda fotoğraf çekmek gerçekten çok zordu. Çünkü her bir kombin birbirinden çok farklı detayları barındırıyordu. Geçen haftaki yazımda bahsettiğim Prada defilesi ile ilgili verdiğim cinsiyetsizliğe doğru evrilen çizgi Gucci’de de kendini gösteriyordu. Giorgio Armani defilesinde ‘erkek’ figürünü vurgulayan modellerin yerini Gucci’de daha silik, cinsiyetin geri planda kaldığı modellere bırakıyordu. Aynı zamanda erkek kombinleri dışında birçok kadın kombini de kadın modeller tarafından sunuldu. Yine ayakkabılar, çantalar, valizler, aksesuarlar, baş döndürücüydü. Ve desenler başroldeydi. Önümüzdeki yaz sokak modasının olmazsa olmaz parçaları arasında yine çokça Gucci göreceğiz.
Mandarina gezginleri
Milano’dan güzel bir haberim daha var. Ünlü çanta markası Mandarina Duck hali hazırda süren ve eylül sonuna kadar sürecek bir dijital proje içerisinde. Sekiz farklı ismin farklı lokasyonlara gerçekleştireceği seyahati konu alan projede yer alan isimlerden biri de benim. Birçok görsel ve video ile yansımalarını göreceğimiz proje kapsamında benim seyahatim eylül ayında. Nereye olacağı ise şimdilik sürpriz olsun! Köklü markaların ayakta kalması ve globalleşme başarıları işte böyle global projeler sayesinde oluyor. Hele ki dijitalin öneminin doruk noktalarına ulaştığı günümüzde…Bu şekilde yeni, yaratıcı, sınırları aşan projelerin tüm markalara ilham olması dileğiyle...
Efsanenin belgeseli: Bill Cunnigham
Sosyal medyanın da etkisiyle, sokak modasında yaratıcı olan isimlerin de onları fotoğraflayan fotoğrafçıların da bir anda binlerce takipçiye ulaştığı; sektörün celebrityleri haline geldiği bir dönemdeyiz. Zara gömlekle Gucci eteği kombinleyerek mix&match konusunda fikir veren, ilham olan moda insanları çoğu zaman defilelerden daha çok ilgi görüyor. Benim de yurt dışında moda haftaları süresince bizzat tanık olduğum ‘street style’ fotoğrafçılıkta işler biraz tuhaf gidiyor. Fotoğrafçılar deklanşöre, gerçekten beğendiği için değil, fotoğraflayacağı kişi tanınır olduğu, takipçi sayısı yüz binleri bulduğu için basıyor. Tabiİ ki istisnaları var fakat asıl hedef, ünlü birini fotoğraflayıp takipçi sayısını katlamak. Hatta birçok fotoğrafçı sosyal medyadaki bu gücünü farklı
ilişkiler kurmak için kullanıyor...
Bunları düşününce geçen hafta kaybettiğimiz efsane isim Bill Cunnigham geliyor akla... New York Times’ın fotoğrafçılarından olan, birçok farklı alanda eğitimli Cunnigham, tüm centilmenliğiyle gerçekten hikaye yaratmayı hedefledi hep! Onu daha tanınır kılan Greta Garbo’yu fotoğrafladığında dahi onun kim olduğunu bilmiyordu, dikkatini çeken sadece güzel bir elbiseydi. Gerçek yüz binlerin, gönülleriyle takip ettiği bu efsane ismin 2010 yapımı ‘Bill Cunnigham New York’ belgeselini mutlaka izleyin.
Hepimize, özellikle de günümüzün
‘çok takipçili’ fotoğrafçılarına ilham
olması dileğiyle...