Demet Akalın, Işın Karaca ve Cenk Eren’in koronavirüsün ekonomik etkileri üzerine Tülay Demir Oktay’a yaptıkları açıklamalarla başlayan tartışma birden bireyselleşip, irtifa kaybetti. Korona yüzünden işsiz kalan ve ekonomik sıkıntı yaşayan milyonlar varken, onların bir yılda kazandığının birkaç mislini tek konserden elde edenlerin “Dardayız” demesine tepki gösterilmesi normal. Ancak üç şarkıcının neler söylediklerini okumadan, başlıklara bakıp tepki gösterenler arasında meslektaşlarının olması ilginç.
Çünkü, binlerce müzik emekçisi ve eğlence sektörü çalışanının derdine çözüm üretmek zor, ama işi kişiselleştirip, geniş kitlelerin gazını almak için birkaç ünlüyü dövmek kolay!
Hürriyet’in siyaset yazarı Abdulkadir Selvi bile, “Demet Akalın ne zaman şarkı söyleyecek?” diye makale yazdı ve devletin planladığı konser takvimini açıkladı: “Başta Demet Akalın olmak üzere, sanatçılarımıza bir iyi, bir de kötü haberim var. Önce iyi haberden başlayayım.
1 Haziran’da oturma düzeni olan konserler başlıyor. Kötü haber ise, oturma düzeni olmayan yerlerdeki konserler için 1 Temmuz’u bekleyecekler.”
Binlerce insanın evine ekmek götürdüğü eğlence sektöründe ‘sosyal mesafe’yi korumak şartıyla çarkların dönmesini isteyenlere, “Bu kadar mı aç kaldınız?”, “Kudurdunuz mu?” diyenlerden biri, “Haziranda, temmuzda konser mi? Ayıptır. Daha korona bitmedi” dedi mi?
Bu satırları yazdığım saate kadar planlanan konser takvimine ilişkin tepkilerini ne okudum, ne de duydum. Abdulkadir Selvi’yi okumamış olabilirler, o yüzden konuyu şimdilik şöyle noktalayayım. Sizce bu şarkıcılar haziran veya temmuz ayına konser teklifi alsa “Hayır” mı der yoksa, “Korona yüzünden her şey pahalılaşmışken konser ücretinden indirim yapmam” diye itiraz mı eder?
COVID-19 MALİYETİ YEMEK FATURASINDA
Başlık sizi şaşırtmış olabilir, ama gerçek... “Nasıl yani?” diyebilirsiniz. Haklısınız... ABD’nin ünlü TV programı ‘Today Show’un Instagram hesabında paylaşılan yemek fişini görüp, altındaki, “Bazı restoranlar neden hesap faturalarına Covid-19 ücreti ekledi?” anonsunu okuduğumda aynısını ben de yaşadım.
Paylaşımda belirtilen profil linkine gidip, serbest gazeteci Chrissy Callahan’ın Today’de yazdıklarını okuyunca anladım işin aslını. Dünyayı esir alan koronavirüs salgını yüzünden birçok ülke bir dizi pandemi kuralı ve yasağı getirdi. Birçok yerde olduğu gibi ABD’nin Missouri eyaletinde de aynı durum söz konusu. Yiyecek malzemelerinin teminindeki aksamalar beraberinde fiyat artışlarını da getirdi. Eyaletin ünlü restoranları, her hafta değişen fiyatları direkt menüye yansıtmak yerine, maliyet artışlarını faturalara ‘Covid-19 surcharge’ olarak yansıtmaya başladı.
Amerikalılar buna tepki gösterse de, restoran sahipleri, sürekli artan maliyetleri menü fiyatlarını değiştirmek yerine, Covid-19 adıyla hesaplara yansıtmakta kararlı...
SOSYAL MEDYADA UNUTULAN AHLAK
İnsanlar arasındaki kutuplaşma öyle bir noktaya geldi ki sosyal medyada, birileri çıkıp Hitler aleyhinde birkaç tweet atsa, çok geçmeden şöyle hasthag’ler TT olur: #hitleryalnızdeğildir, #hitleriyedirmeyiz.
Yayında olduğunun farkına varmadan kız öğrenciler hakkındaki yakışıksız sözleri yüzünden istifa etmek zorunda kalan dekana bile sahip çıkanlar var. Sırf siyasi görüşlerini beğenmediği üç kadının adını alt alta yazıp, “Bunlar benim. Bu kadını istemem, isteyen alsın” diye tweet atanlar, diğer kadın için, “Tamam o bende” diye yazanları gördük. Yazık...
Ahlakın erozyona uğradığı sosyal medya için yakında TBMM’den ‘Sosyal Medyaya Etik Kuralları’ kanunu çıkarsa kimse şaşırmasın.
GÜNÜN SÖZÜ
“Kusursuz bir insan ararsan, dört dörtlük bir yalnızlık yaşarsın.” (Aldous Huxley)