Oyuncu Özlem Conker’i tanıdığımda 20’li yaşların sonundaydı… 2002-2004 yılları arasında her bölümü reyting rekorları kıran ‘Kınalı Kar’ dizisinde oynuyordu...
Sonrasında da birçok projede yer aldı. Bunlar arasında en uzun soluklu olanları ‘Karagül’ ve ‘Payitaht Abdülhamid’di... 2013-2016 arasında Gaziantep’te çekilen ‘Karagül’de Narin Mercan’ı oynadı, 2017’de girdiği ‘Payitaht Abdülhamid’de 2020’ye kadar Bidar Kadınefendi rolündeydi.
TRT 1’de yayınlanan diziden bu yana ekranlarda olmayan Özlem Conker’le karşılaşınca yeni bir projesi olup olmadığını sordum.
“Artık başka bir projenin içindeyim, ama dizi ve film sektörüyle ilgili değil bu”
dedi...
Oyuncu böyle bir yanıt verince gel de, ‘neymiş o?’ diye merak etme.
Merakımı gidermek için sorunca bu kez şöyle dedi:
“Önce ‘Karagül’, ardından ‘Payitaht Abdülhamid’ gibi yıllarca süren uzun soluklu dizilerle ekranda olunca, biraz yüzümü dinlendirmek istedim. O yüzden ‘Payitaht Abdülhamid’de işim bitince bir dinlenme süresi verdim kendime. Oyunculuk anlamında dinlenirken boş durmak istemedim. İç mimarlık okumak istiyordum. Üniversite sınavlarına girip, Bilgi Üniversitesi Mimari Restorasyon bölümünü kazandım. Girdiğim bölüm iki yıllık. İlk yılım olmasına rağmen, bayağı yoğun geçiyor.
Mimari restorasyon; Türkiye’deki tarihi kültür varlıklarını korumayı ve gerekirse restore etmeyi öğreten bir bölüm. Nesneleri değil; sadece mimari varlıkları kapsar. Ayrıca uluslararası alanda da çalışma imkanı sunar. O nedenle tarihi kültür varlıklarımızda geçiyor derslerin çoğu. Buram buram tarih kokan binalarda olmayı ve konunun uzmanlarından bilgi almayı çok sevdim. Gördüğüm eğitimden keyif alıyorum. Bölümümü bitirmek ve sonrasında oyunculukla birlikte bu mesleği yapmak istiyorum.”
Onun gibi genç yaşta şöhret ve para sahibi olan bir oyuncunun 40’lı yaşlarının sonunda da olsa üniversite öğrencisi olması takdir edilesi değil mi?
Kutluyorum Özlem Conker’i...
YILDIZ TİLBE EKRANDA HANGİ İSMİ ARADI?
Yıldız Tilbe, merak ettiği bir sorunun yanıtını öğrenmek için Demet Akalın’ı arayıp, “Sen bilirsin bu işleri” diye sormak yerine 8 Nisan saat 04.49’da attığı şu tweet’le takipçilerinden yardım istedi:
“Geçen sene Ramazan’da TRT’de Mevlana kıssaları okuyan biri vardı, çok güzeldi, bu yıl yok mu?”
Takipçilerinden biri, Bahadır Yenişehirlioğlu’nun fotoğrafı eşliğinde ismini zikretmeden, “Bu kişiden söz ediyorsun değil mi Yıldız’ım” diye yazınca şarkıcının yanıtı “Evet” oldu.
Takipçileri arasından Tilbe’ye başka programlar önerenler de oldu, “Yok ablam be kalmadı ondan. Şey var Mustafa Karataş muadili. Ondan vereyim”, “Köpeklere zehirli et vermeye gitmiştir belki” ve “Yıldız’ım git uyu, gözaltların çöküyor sonra biz üzülüyoruz” diye dalga geçen de...
Takipçilerinden biri de, “Aç YouTube’dan izle” diye akıl verdi Tilbe’ye:
Yazıp bestelediği onlarca şarkıyı milyonların diline pelesenk eden Yıldız Tilbe’de bunu hesap edecek kadar akıl yok mu?
Var, ama mesele şu:
Televizyonla YouTube aynı şey değil...
Evet; belli bir yaşın altındakiler televizyon yerine interneti ve sosyal medyayı tercih ediyor. Yıldız Tilbe ve yaşıtlarının bir kumandayla kanallar arasında zaping yapıp, istediğini izlemek varken, reklam ve tanıtım yağmuru altında internetten video seyretmek, yılların alışkanlığını bir kalemde silip atmak demek. O yüzden televizyon kolay kolay çıkmaz insanların hayatından...
GÜNÜN SÖZÜ
“Dost gerçekleri, düşman işine geleni, deli ağzına geleni, aşık içinden geçeni söylermiş.” (Özdemir Asaf)