Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin’in, Sabah’tan Tuba Kalçık’a verdiği röportajda, FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk’e yönelik iddiaları vardı. Şentürk, sosyal medya hesabından Şahin’i yalanladı: “RTÜK Başkanı Sayın Ebubekir Şahin, bir gazeteye verdiği röportajında kendisini tehdit ettiğimi belirtmiştir. Tehdit olarak algıladığı konuşmamı FOX Ana Haber!de değil, 30 Ağustos Pazartesi günü ‘İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat’ programında yaptım. ‘Sayın RTÜK Başkanı çifte standartlar ve adil olmayan cezalar karşısında vicdanın rahat mı?’ dedim. Yayın kaydı RTÜK’te ve YouTube’da da mevcut. İzlemesini öneriyorum. Sözlerimi tehdit olarak algılıyorsa, neden suç duyurusunda bulunmadığını da merak ediyorum.”
Açıklamada Şahin’in, “Şentürk, ortak bir dostumuz aracılığıyla şahsımı ve kurumumu tehdit etmiştir” iddiasına yanıt olmaması gibi RTÜK Başkanı’nın bu tehdidi niye yargıya taşımadığı da merak konusu...
İki konuyu sorduğum Şahin’in yanıtı şu oldu: “Yayınlardaki hedefe koyma ve haksız ithamlardan bahsetmiyorum. Hâlâ pişkin pişkin ‘Yayınlar ortada madem tehdit etmişim, neden mahkemeye gitmedi’ diyor. Şark kurnazlığı... Yayınları kastetmiyorum ki, o yayınlarda ince ince aba altından sopa göstermektedir, hiçbirini kabul etmiyorum. Asıl konu bir arkadaşımız üzerinden gönderdiği tehdit mesajıdır. Bütün idari ve hukuki haklarımı saklı tutmaktayım.”
‘SEX/LIFE’ İZLEYİCİSİNİN DOYAMADIĞI SAHNE!
Netflix, ‘Sex/Life’ dizisinin üçüncü bölümünde yer alan duş sahnesinin 20 milyon kullanıcısı tarafından tekrar tekrar izlenildiğini açıkladı. Toplamda 67 milyonun izlediği bir dizideki bir erkeğin duş alan başka bir erkeği röntgenlediği sahneyi üç seyirciden biri seyretmeye doyamamışsa demek ki amaç hasıl oldu. Neden mi? Çünkü Netflix, dizilerinde eş cinsel ilişkilerin en yaygın olduğu bir dijital platform.
21 MÜZİSYEN İÇİN ADALET ÇAĞRISI
Bülent Ersoy’a konserinde eşlik edecek müzisyenler, KKTC’ye girişte beyan ettikleri sahte PCR testleri yüzünden bir aylık gözetim süreleri sonunda çıkarıldıkları mahkemece tutuklanınca sosyal medyada şöyle bir kampanya başladı: “Kıbrıs’a konser vermek için giden 21 müzisyenin eline tutuşturulan sahte PCR testi raporlarını düzenleyen ‘KKTC vatandaşı’ otel yöneticileri, sahte belgeleri düzenleyen ‘KKTC vatandaşı’ hastane yetkilisi, doktor ve hemşire serbest, T. C. vatandaşı müzisyenler tutuklu. Suçun övülecek bir yanı olamaz, ama KKTC’deki adalet anlayışı ve ayrımcılık hepimizi endişelendiriyor.”
Şov dünyasının #müzisyenlerimiziçinadalet istemesi güzel. Aynı suça ortak olanlardan bir kısmı serbest, bir kısmı hapisteyse “Adalet bunun neresinde?” diye sorgulamak en doğal hak. Ancak bunu diyebilmek için KKTC Kanunlarını bilmek ve o dosyalara hakim olmak şart... 2016’dan bu yana KKTC’ye ayak basmamış müzisyenlerin gitmedikleri ülkede PCR yaptırdıklarını da unutmamak lazım. Onlar tutuklanırken o sahte belgeleri hazırlayanların serbest kalması adil değil, ama bunu eleştirirken KKTC’yi küçümsemek, yargıçlarını ırkçılıkla suçlamak da yanlış. Ersoy, müzisyenlerinin hapse girmesine sebep olanlara dava açacağını bu amaçla, “Türkiye’nin en büyük avukatlarını görevlendirdiğini” açıkladı. İsabetli bir karar. “Diva”, işin peşini bırakmayıp konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar götüreceğini de duyurdu. Keşke o avukatlardan biri, “Bülent Hanım, AİHM, KKTC’yi tanımıyor. O yüzden KKTC’deki hukuk ihlallerinden Türkiye Cumhuriyeti’ni sorumlu tutuyor” diye uyarsaydı.
GÜNÜN SÖZÜ
“Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür.” (Tolstoy)