Senaryosunu Gani Müjde’nin yazdığı, Star TV’nin yeni dizisi ‘Hayat Bazen Tatlıdır’, kısa sürede pazar akşamlarının gözdesi oldu. Süreç Film-Ali Gündoğdu’nun çektiği dizinin yönetmeniyse Hamdi Alkan… Daha önce yönetmenliğinde beş sezon süren okul dizisi ‘Arka Sıradakiler’in benzeri işle iyi bir reyting yakalayan Alkan, bu başarıyı hayli zaman yönettiği eski dizisi ‘O Hayat Benim’ karşısında elde etti.
Hamdi Alkan’ın ‘Arka Sıradakiler’i çekerken küçük rollerde oynayan 18 yaşındaki kızı Zeynep, ‘Hayat Bazen Tatlıdır’da önemli bir rolde. Cağaloğlu Anadolu Lisesi’ndeki çekimlerde Alkan, Bahçeşehir Üniversitesi’nde reklamcılık okuyan kızının sadece babası ve yönetmeni değil; oyuncu koçu gibiydi. Her sahne öncesinde dizide ‘Emoji Emel’i oynayan kızına, nasıl rol yapması gerektiğini tarif etti.
İlerleyen saatlerde Selen Görgüzel de eşini ziyaret için sete ziyarete geldi. Alkan için ‘Hayat Bazen Tatlıdır’ın seti o akşam tam bir aile saadeti gibiydi. Bu dizinin de ‘Arka Sıradakiler’ gibi uzun soluklu olacağını söyleyen Alkan, “Gençlerle çalışmanın
en iyi yönü, enerjilerinin yüksek, samimi, doğal ve kapristen uzak olmaları” dedi. Bıraktığı
‘O Hayat Benim’le yeni dizisinin seyirci profillerindeki farklılık nedeniyle rakip olmadığını vurguladı. Sette konuştuğum başrol oyuncuları Birce Akalay ile Ufuk Özkan da dizileri ve sektörü anlattı.
‘HALEP’iN HALiNi GÖRÜNCE HER SEFERiNDE AĞLIYORUM’
Daha önce öğretmeni oynadın mı?
Hayır.
Reaksiyonlar nasıl?
Güzel, keyifli. İnsanlar benimsemişler, öyle hissediyorum. Yolda ‘Hayat Hoca’ diye çeviriyorlar.
Evlilik nasıl gidiyor?
Çok şükür…
Evde yemek yapıyor musun?
Sizce? (Gülüyor.) Haftanın altı günü bazen 18 saat çalışıyorum. Çok zor.
Eşinle görüşebiliyor musun bu yoğunlukta?
Aralarda, derelerde… Fırsat buldukça… Maalesef bizim meslekte böyle.
Çalışmadığın zaman neler yaparsın? Kendini nasıl beslersin?
Bir gün boşum, onda da yapacak işler oluyor. Dizi çekmediğim dönemdeyse kendimi doğaya bırakırım. İnsan içine karışırım. Resim yaparım, bir şeyler yazarım kendimce…
Dokuz yıl önce Özcan Deniz’le oynadığın ‘Kader’ dizisinin setinde beraberdik Halep’te.
Savaşın harabeye çevirdiği Halep’i gördükçe neler hissediyorsun?
Ağlıyorum her seferinde… Savaşla yerle bir olan sadece kentler değil; aynı zamanda insanların hayatları…
‘DiZi iŞiNDE GÖZE BATMAMAK LAZIM!’
Dizi oyunculuğuyla birlikte sunuculuk da sürüyor. Zor olmuyor mu?
Haftada ortalama 3-4 gün dizideyim. Yarışma için bu aralar stok yapıyoruz, o yüzden hafta içi üç gün çekiyoruz. Kanal D, 15 Aralık’tan itibaren yayınlamaya başlayacak çektiğimiz ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’leri…
Reyting birincisi olmanın da riskleri var. 10 hafta birinci, sonra ikinci, üçüncü oldu mu sorgulamalar başlar.
Doğru. Birinci olmak yetmiyor, istikrar da şart. Hep iyi olmak zorundasın. Çünkü şunu çok iyi biliyorsun. Eğer en çok izlenen 100 program listesinde ilk 10’un altına düşersen arkadan gelen bir sürü yeni iş ve hali hazırda çekilen, yayın bekleyen diziler de var.
Sıkça set ziyaretleri yapan biriyim. Oyuncular ve çalışanlar, “Dizilerin pat diye bitmesi yüzünden borçlanarak bir şey alamıyoruz artık” diyor. Bu senin için de geçerli mi?
Oyuncu arkadaşlarım, abim, kardeşim ve annem de böyle düşünüyordur. Yanlış anlaşılmasın; ‘Hayat Bazen Tatlıdır’la ilgili değil söyleyeceklerim, sektörün geneliyle ilgili…
Birinci olduğunuz zaman ertesi bölüm, ikinci, üçüncü olduğunuzda bu işe para yatıranlar haklı olarak, “Birinciydik niye ikinci, üçüncü olduk?” diyebiliyor. Bence çok ortalarda olmalı dizi… İlk beşin içinde bir yerlerde. İkinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci. Çok göze batmadan, sağdan sağdan ilerlemek lazım. Birinci olmak sıkıntı. Gerçek bu. Sorumluluğu çok daha zor herkes için.
Atıyorum diziniz altıncı, yedinciyken, üçüncü olmuşsa bir bölümü bayram havası olur sette. Pastalar kesilir, tebrikler gelir. Ama birinciyken reyting kaybederse, “Niye böyle oldu?” diye toplantılar başlar. Senaryo revizyonları olur. Zor bir sektördeyiz.
Dizi oyuncusunun başka bir kanalda sunucu olarak da ekrana geliyor olması dezavantaj değil mi?
TRT 1’de iki sene ‘Aileler Yarışıyor’u sundum. Dizide veri-len rolü oynuyorsun, yarışmadaysa kendinsin. O yüzden de yarışmaları daha çok seviyorum.