Titanic Chaussee Berlin’in kuruluş yıldönümü daveti için Berlin’e geldiğim ilk günün akşamında oyuncu Orhan Kılıç çıktı karşıma...
Yedi ay önce İstanbul’dan ayrılıp Berlin’e yerleştiklerini anlatan Kılıç, eşinin evde 6 yaşındaki oğulları Aras’la ilgilendiğini söyledi.
O yüzden Kılıç, toprağım olduğu kadar magazin medyasından kız aldığı için de damat sayılır. Evlendiği Sema Denker, çok eski bir meslektaşım. Eve gidip, Sema’yı alıp gelmen ne kadar sürer diye sorduğum Kılıç, “40 dakika” deyince, o zaman yap bir güzellik dedim.
Bir saat sürmedi, Orhan Kılıç’ın eşi ve oğluyla otele gelmesi.
Kenan Doğulu’nun vokalisti Duygu Soylu, Titanic Chaussee Berlin’in balo salonunu dolduran Almanlar ve Türklere, Türkçe ve İngilizce şarkılar söylerken lobiye geçip, geç saatlere kadar sohbet ettik Sema Denker - Orhan Kılıç çiftiyle.
Berlin’e yerleşen oyuncu Kılıç’a burada ne yaptığını sordum.
Vatandaşı olduğu Almanya’da konservatuvar eğitimi alan Kılıç, oyunculuk yapmaya devam ettiğini söyledi ve ekledi:
“Türkiye’de dizilerde oynamadığım bir dönemde ZDF kanalı için çekilecek filmden başrol teklif gelince, buraya yerleşme kararı aldık. Güney Kıbrıs’ta çektiğimiz ‘Kıbrıs’ta Bir Yaz’ adlı film 25 Mayıs’ta yayınlanacak. Tiyatroya devam ediyorum. Kosta Kortidis’in ‘Ted Bunty’ adlı eserini Almanca olarak sahneye koyacağız. Almanya’nın en ünlü cast direktörü Simone Bär var. Kendisiyle tanışmıyorum bile. O, oynadığım işleri seyretmiş ve ünlü yönetmen Sven Taddicken’in çekeceği ‘En Güzel Çift’ filminin başrolü için beni önermiş. Onda oynayacağım.
Kültür Bakanlığı, Beyoğlu Belediyesi ve Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Berlin’deki Yunus Emre Enstitüsü’yle birlikte 3 - 5 Mayıs tarihlerinde Mevlana Günleri düzenleyecek Berlin’de... Beyoğlu Belediyesi, Türkiye adına işin organizasyonunu bana verdi. Oyunculuğun yanı sıra o işle ilgileniyorum şu aralar.”
BİR İFTİRAYLA 20 YIL HAPİS!
18 yaşındaki genç kız, kendisini taciz etmekle suçladığı annesinin sevgilisi 20 yıl hapse çarptırılınca itiraz etmiş:
“Durun, iftira attım. Amacım, annemin sanıkla ilişkisine son vermekti. Ancak bu, suçsuz bir adamın 20 yıl ceza almasına sebep oldu. Söz konusu yıllarda İstanbul’da bile değildim. Sanık, bana ne yaklaştı ne de dokundu.”
Şayet B.N.A., annesinin baskısıyla ifade değiştirmemişse, bu demektir ki mahkeme, şikâyetçinin beyanını yüzde 100 gerçek kabul etti ve “Çocuğa cinsel istismar, cinsel taciz ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak”tan 20 yıl verdi sanığa.
Çeşitli sebeplerle yalan ve iftiraya başvurabilir.
Yalanla gerçeği ayırmak değil midir yargının görevi?
Yargının tek dayanağı “kuru iftira”ysa, adaletin tecelli eder mi orada?
Hayır...
Yalanları yargıyı yanıltan, yalanlarıyla sanık Y. A.’ya hayatı zehir eden B.N.E., elini kolunu sallayıp geziyor şimdi iyi mi?
Gel de bu yargıya güven şimdi?
Avukat Hande Var, “Böyle bir iftira atan kişi 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası alır” diyor ama nerede o yargı?
GÜNÜN SÖZÜ
Yapmacık olup sevilmektense, kendi olup nefret edilmeyi tercih ederim. (Tom Robbins)