Alice’yi takip edenler hatırlayacaktır; tarihimize “Menemen Olayı” ya da “Kubilay Olayı” olarak geçen ikinci irtica hadisesinin sinema filmi yapılacağını yazmıştım... Senarist ve yönetmen Faik Ahmet Akıncı, rötarlı da olsa “Kubilay”ın çekimlerine başladı.
23 Aralık 1930 tarihinde İzmir’in Menemen ilçesinde askerliğini yedek subay olarak yapan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın, şeriat isteyen bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan olayın filmini çeken Akıncı, şunları söyledi:
“Kurulduğu günden beri Cumhuriyetimiz hep tehdit altında olmuştur. Nasturi ayaklanmaları, Şeyh Sait isyanı, Menemen olayları Cumhuriyete isyanların belli başlıları. Bu filmle şeriat düzeni isteyen gericilerin gerçek yüzünü kamuoyuna anlatıp, Cumhuriyet’in vazgeçilmez bir yönetim biçimi olduğunu kamuoyuna sunacağız.”
Eren Talu’ya yakışmadı
Defne Samyeli-Eren Talu çiftinin boşanma sürecini şaşkınlıkla izliyorum. Daha doğrusu Talu’nun mahkemeye verdiği dilekçede dile getirdiği görüşlerini... Samyeli’nin “psikolojik şiddet görüyorum” diyerek açtığı boşanma davasında Talu’nun mahkemeye sunduğu savunmasındaki şu vurguya bakar mısınız?
“Eşim, çocuklarımın velayetini bana vermezse ve 1.5 milyon liralık tazminat talebini geri çekmezse, evliliğimize olan sadakatsizliğini delilleriyle birlikte mahkemeye sunacağım...”
Bu sözlerin sahibi “ne dediğini bilmeyen cahil biri” değil, Türkiye’nin en ünlü mimarlarından biri... Bir insan, 14 yıllık eşi ve çocukların annesi hakkında böyle bir laf eder mi?
Ederse de ona, “Madem eşin seni aldatıyordu, niye boşanma davası açan taraf sen olmadın? Şimdiye kadar nasıl içine sindirdin bu ihaneti? Eşin çocuklarının velayetini ve 1.5 milyon lira tazminat istemese, onun sadakatsizliğini içine sindirmeye devam edecek miydin?” diye sormazlar mı?
Sorarlar sormasına da, yanıt bulamazlar...
Varsayalım ki Talu’nun iddiası doğru...
Öyle olsa dahi Talu’nun, medyaya yansıyacağını bile bile eşine böylesine bir suçlamada bulunurken çocuklarını da düşünmesi gerekmez mi? İnsan, bu haberleri çocuklarının veya arkadaşlarının da okuyacağını hesap etmez mi?
1.5 milyon lira tazminattan kurtulmak için buna değer mi?
Galatasaray’ın yeni stadyum inşaatında taahhüdünü yerine getiremediği için TOKİ’nin sözleşmesini feshedip milyonlarca dolar zarara soktuğunda bile çamura yatmadan dik durmayı becerebilen Talu, nasıl oldu da böyle bir hata yaptı, aklım almadı!
Demek ki bazıları için para, itibardan, onurdan daha kıymetli!
Hande Yener bu kez herkesi mutlu edecek
Çoğunluğu gazeteci sekiz arkadaşla Beyoğlu’nda yemek yiyorduk... Sonradan Hande Yener’in eşi Kadir Doğulu da katıldı aramıza... Muhabbetin ilerleyen bölümlerinde konu Yener’in poptan vazgeçip, bizim kuşağın pek de hoşlanmadığı elektronik müzik yapmasına geldi.
Masadakilerin çoğu Yener’i poptan uzaklaştıranın Doğulu olduğunda birleşince o da mecburen isyan bayrağını çekti:
“Bütün magazinciler gibi siz de yanlış biliyorsunuz. Ben Hande’yle tanışmadan önce çoktan o yola girmiş, ‘Biraz Özgürlük’ adlı single’lıyla elektronik müzik yapmaya başlamıştı. Benden sonra ‘Romeo’yu yapınca herkes elektronik müzik yapmasının sebebi olarak beni gösterdi, ama bu yanlış bir bilgi. ‘Romeo’nun klibini kardeşim Kemal Doğulu çekti. Kemal, ‘Klipte öpüşme, sarılma sahneleri var. Ya sen oyna, ya da yakışıklı birini bulmamız lazım’ dedi. Öyle bir rolde başkasını oynatmak işime gelmedi, mecburen ben oynadım. O yüzden de iş benim üstümde kaldı.”
Doğulu, bu açıklamanın ardından eşinin herkesi mutlu edecek bir albüm hazırlığında olduğunu açıkladı. Eşinin söylediğini göre Yener, yılbaşına doğru bir single, nisan ayında da, elektronik müzikçileri ve popçuları memnun edecek bir albüm çıkaracak.