Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) şimdiye kadar yaptığı ihalelerin hiçbirinde alıcı bulup satamadığı Cine 5, 31 Ocak’ta yeniden ihale edilecek.
Bir ihalenin nasıl sonuçlanacağı önceden belli olur mu?
Olmaz...
Çünkü ihalede kimin, ne teklif vereceği belli değildir...
Aksi taktirde o ihaleye “fesat” karışmış olur.
Ama Cine 5’in özel bir durumu söz konusu...
Bu haliyle Cine 5, her ay TMSF’nin hanesine “zarar” yazıyor çünkü...
O yüzden TMSF yönetimi, çıkacak ilk ciddi talipliye verecek televizyonu...
Öğrendiğim kadarıyla 31 Ocak’ta yapılacak ihalede Cine 5’in en ciddi taliplisi Al Jazeera olacak.
Malum Al Jazeera, yakında Al Jazeera Türk adıyla bir kanal açacak.
Türkiye’de yeni bir televizyonun ulusal yayın yapabilmesi için elinde frekansı olan bir televizyonu alması şart...
Gerçi, Al Jazeera, bu amaçla TVNet’i satın aldı, ama bu kanalın yayın ağı, ulusal yayın için yeterli değil.
O nedenle Cine 5, onlar için biçilmiş kaftan...
İçeriden aldığım bilgiye göre, TMSF yönetimi ile Al Jazeera arasında gayr-i resmi olarak anlaşma sağlandı.
İş, 31 Aralık’taki ihaleye kaldı.
Al Jazeera, Cine 5’i alıp Al Jazeera Türk yapacak.
Peki, bu durumda Cine 5’in ve çalışanlarının durumu ne olacak?
Hele bir ihale olsun, sonrasını hep birlikte göreceğiz...
Dokunmayın dizilerimize!
“Dizi sürelerinde gelinen son nokta” yazıma Yusuf Aydın adlı okurumuzdan itiraz geldi.
Okurumuzun itirazı aslında yazdıklarıma değil, yerli dizilerin sürelerinin kısaltılmasına...
Dizi sürelerinin 90 dakikadan 45 dakikaya inmesini isteyenler “Yerli Dizi Yersiz Uzun” adlı bir kampanya başlattı.
Peki yerli dizi izleyenlerin hepsi onlarla aynı görüşte mi?
Tabii ki değil...
“Dokunmayın dizilerimize” diyenler de var bu ülkede...
Yusuf Aydın da onlardan biri işte... Okurumuzun yazdıklarına gelince:
“Sayın Eyüboğlu,
Pek yazar bir kişi değilimdir. Özellikle bir gazetecinin kelime haznesine kesinlikle sahip değilim ama yine de korkumu yenip bu yazıyı yazıyorum.
‘RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun bile dizi sürelerinin azaltılması gerektiğini söyledi. Dursun, bu amaçla bir çalışma yaptıklarını, rapor ellerine geldikten sonra alacakları kararı açıklayacaklarını duyurdu’ diye yazmışsınız.
Ve anladığım kadarıyla siz de bu uzun sürelere karşısınız.
Normalde pek dizi izleyen birisi değilimdir ama ‘Ezel’ dizisinin konusu ilgimi çektiğinden takip ediyorum. ‘Ezel’, ‘Kurtlar Vadisi’ (yazınızdan) vb. gibi süreleri uzun ve reyting alan diziler bence cezalandırılmamalı. Konusu 45 - 50 dakikada anlatılacak diziler vardır, bu süreye sığmayan konulu diziler vardır. Türkiye’de bu yıllarda hem sinema, hem dizi sektörü başarılı işler çıkarıyor.
Danışmak istediğim; yaşım 25, siz ise güngörmüş, deneyimli birisiniz. Bu demek oluyor ki, benim gördüğümü siz de görüyorsunuz. Peki benim görmediğim ne? Neden dizi süreleri kısaltılmalı?
Aynı yazınızın “reklam” kısmı da çok doğru. İnsanın damarına göre ayarlanan reklam araları, reklam süresinin uzunluğu ve reklam çeşitliliği (ki burası gerçekten çok ilginç - reklamın reklamı var - yazınızdan - ‘advertorial’, ‘tanıtıcı reklam’, ‘sanal reklam’, ‘altyazı’ ve ‘reklam’), asıl ekran kirliliği bu!”
O ağacı tam bir ay aramış
“Yaprak Dökümü” dizisi sevenlerini ağlatarak bitti... Dizi bitmeden önce “Yaprak Dökümü”nün simgesi olan o ağaçla ilgili bir yazı yazmıştım. Bilgi kaynağım, ağacın olduğu Pehlivanköy’dekilerdi...
O yazımla ilgili dizinin Yapım Sorumlusu Ali Demir, bir bilgi notu gönderdi...
Yazımın üstünden günler geçti, “Yaprak Dökümü” bitti, ama olsun...
O ağacı bulmak için bir ay uğraşan Ali Demir’in hakkını teslim etmek gerektiğini düşündüğüm için gönderdiği açıklamaya yer vermek istedim: Eyüboğlu;
Yaprak Dökümü ağacının nasıl bulunduğuyla ilgili yazınızda TCDD makinistlerinin ağacı bulup Ay Yapım’a haber verdiğini yazmışsınız. Evet, arkadaşları arayıp bu konuda yardım istedim. Onların söylediği demiryolu üzerindeki bütün ağaçlara gittim. Fakat istenilen şartlarda (etrafında hiç bir ev, telefon direği, yaşam belirtisi olmayan, demiryolunu gören asırlık ve yalnız bir ağaç) ağaç bulamadım. Bir ay boyunca İstanbul- Ankara, İstanbul - Edirne arasında demiryolu etrafındaki bütün köylere gittim. ‘Şurada öyle bir ağaç var’ diyen herkesin dediği ağaca gittim ve sonunda Pehlivanköy’de gezerken rastladığım Doğan ve arkadaşları bana yardımcı oldular. Beni etrafta bildikleri ağaçlara götürdüler. Sonunda Pehlivanköylü Doğan’ın babası Davut Türkyılmaz Bey’le tanıştım ve beni ve o da beni bu ağaca götürdü. Sizin yazınızı okuduktan sonra arayıp, bana sitem ettiler. Ağacı makinistlerin değil, bir aylık emekle benim ve Türkyılmaz ailesinin yardımıyla bulduğumu bilmenizi isterim ve iyi çalışmalar dilerim.”
Muhteşem şikayetler!
Televizyon izleyicilerinin bir kısmında yeni bir alışkanlık başladı...
Serengil’le evlenilir mi?
Anlaşılan o ki, RTÜK Başkanı’nın evlilik programlarına yaptığı müdahale faydadan çok zarar getirdi.
O toplantıdan önce ekranlarda dört tane evlilik programı vardı.
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun’un çektiği ayardan sonra altıya çıktı...
Show TV, Seren Serengil’in programını iddia edildiği gibi askıya almadı, aksine ha bire tanıtımlarını yapmaya başladı.
Programın adına bakar mısınız?
“Seren Serengil ile Evlenir misiniz?”
Sanırsınız ki insanlar, eş bulmak için programa katılanlarla değil de Seren Serengil ile evlenmek için yarışacak.
Varsayalım ki, öyle...
Seren Serengil ile evlenenlerin durumu ortada?
Hal böyleyken hangi erkek boşanacağını bile bile Seren Serengil’le evlenmeye cesaret edebilir bu saatten sonra?
Adaylar, Seren Serengil’in tecrübelerinden yararlanacaksa o başka!