Müziğin yeni yıldızlarından İrem Derici’yle Aleyna Tilki’nin yaşları farklı, ama kafaları aynı…İkisi de nev-i şahsına münhasır... Şarkıları, klipleri, özel hayatları, sosyal medya paylaşımları ve açıklamalarıyla da gösteriyorlar bunu…
Sevgilisi yok, ama ‘Sevgililer Günü’ne özel çıkardığı ‘Hadi Gel’ adlı single’ına çektiği hamile klibiyle gündem yaratan şarkıcıyla ‘İrem Derici kafası’nı, iç dünyasını ve hedeflerini konuştum. Karşımda 10 kilo almış, eğlenceli görüntüsüne rağmen, korkularının esiri olmuş bir kadın buldum.
Zararsız, tatlı, kendi halinde, kimseyle bir derdi olmayan, işine aşık, gariban bir kızcağız.
-Zaafları ve korkuları var mı?
İrem Derici’nin yalnızlık korkusu var. Neyin korkusuysa bu, daha çözemedim ama… Başarısız olma, ah beni unutacaklar korkusu... O yüzden iki haftada bir yeni bir kliple, şarkıyla milletin önüne çıkıyorum. Zaten kendimi bildim bileli kompleksli bir tipim. Zaafın biri bin para bende, saysam Migros listesi gibi uzar gider…
-Bunun için hiç destek almadın mı?
Psikolog, psikiyatrist gibi mi?
-Evet…
Benimle konuşurken saatine bakan insanların samimiyetine inanmıyorum ya da bir saatlik zaman dilimindeki tedaviye. Çocukken ailem çok götürdü. Büyüyüp, bilinçlenince kendim de çok gittim. Son gittiğimde dedim ki, ‘Hocam dört seanstır geliyorum, hep gülüyorsun, bari parayı kırışalım.’ Olmuyor, bana olmuyor. Çarenin kendimde olduğuna inanıyorum.
‘MÜZİĞE ADIMI KAZIYACAĞIM’
-Hedefin ne?
90’lar denince Yonca Evcimik, Tarkan, Burak Kut ve Çelik diyoruz. 2000’ler deyince Demet Akalın, Hande Yener, Murat Boz... 2010-2020 denince, ilk benim ismimi söylensinler istiyorum. İyisiyle kötüsüyle müzik piyasasında kalıcı olayım diyorum. O yüzden bu kadar manyak gibi bir şeyler üretmeye, yapmaya çalışıyorum. Hastaneden çıktıktan bir gün sonra Berkay’la Harbiye’ye çıktım diye canıma okudular, ‘Ne işin vardı?’ diye… Doktora laf anlatamadım. ‘Bana 30 günde verdiğiniz ilaç, benim orada bir kuble şarkı söylemem kadar etki etmez, iyi gelmez. İstediğiniz yasağı koyun, ben çıkacağım’ dedim. Bu kadar hırslıyken bir şekilde adımı kazıyacağım müzik dünyasına…
‘HİÇ SEVİLMEDİĞİMİ SANIYORDUM’
-Kısa bir süre önce gittin, geldin. Ne gibi dersler çıkardın? Hayata bakışın değişti mi, hedeflerini küçülttün mü?
Hedeflerimi küçültmedim, tam tersi büyüttüm. Çünkü pamuk ipliğine bağlı yaşıyoruz, onu gördüm. Annemi, babamı ve arkadaşlarımı üzdüm. Bir de ben hiç sevilmediğimi zannediyordum. ‘Ölsem cenazeme kaç kişi gelir ki?’ diyordum, bayağı gelecek olan varmış, onu gördüm. Vefanın önemini kavradım. Karakterim çok değişti. Mutsuz bir insan oldum. Dün, ‘Sen mutsuzsan, asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlar ne yapsın?’ dedin ya, haklısın, ama elimde değil ki! İnsanlara onu anlatmaya çalıştım o dönemde. İnsanlar ‘Zayıflıktan öleceksin’ derken onları duymuyordum ki... İskelete döndüğüm fotoğraflarıma bakamıyorum şimdi, içim sızlıyor.
‘NE RUHUMU DOYURABİLDİM NE DE EGOMU YENEBİLDİM’
-Seni bu denli dış dünyaya kapatan neydi?
Ego herhalde… Parmağımda bir dövme var, ‘Egonu açlıktan öldür de ruhun doysun’ diye, ama ruhumu da doyuramadım, egomu da öldüremedim. Egomu öldürdüğümü sandım, ama meğer ikiye katlamışım. İnsanlar beni uyarıyordu, ‘İrem kötü gidiyor’ diye, ama kabul etmiyordum. Size mi soracağım, bu yaşa kadar tırnaklarımla kazıyarak geldim. Size ne? En iyisini ben bilirim diyordum, meğer o kadar bilmiyormuşum ki… Onu fark ettim ve artık tavsiyelere kulak veriyorum. Bir bildikleri varmış insanların. Bu da iyice yalnızlaştırıp, içime kapattı beni… Hep böyle başıma bir şey gelecek korkusu, bir ürkeklik var… Evin aynı yerinde, aynı koltukta oturmayı tercih ediyorum. Kurtarılmış bölgeye atıyorum kendimi.