Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

'Lale Devri'nin yapımcısı Şükrü Avşar’ın, dün HT Magazin’den Mehmet Çalışkan’a dizisinin eski başrol oyuncusu Emina Sandal’la ilgili yaptığı açıklamayı okuyunca şaşırıp kaldım.
Niye bu denli şaşırdığımı açıklayacağım, ama önce Avşar’ın söylediklerine bir göz atalım:
“Herkes Emina’nın oyunculuğunu kötüledi. Hatta oyunculuğunu beğenmediğim için diziden gönderdiğim bile iddia edildi.
Daha ilk deneyiminde Emina’dan süper bir performans beklemek hayalcilik olurdu. Yılların yapımcısı olarak, kimin ne ölçüde oyunculuk sergileyeceğini bilirim. Emina’da ışık olduğunu fark ettim ve oyunculuk yeteneğinin gelişeceğini öngördüm.
Ne var ki Emina, oyunculuğun bu kadar zaman alacağını sete girmeden önce bilmiyordu. Oğlu Yaman’a yeterince vakit ayıramadığı için diziden ayrıldı. Kalsaydı, oyunculuğunu oldukça geliştirmiş olacaktı.
Bence Emina’nın hakkı yendi. Oyunculuğunu eleştirenlerin Emina’ya özür borcu var.”
Şimdi, “Eee, ne var bunda bu kadar şaşıracak? Şükrü Avşar, mantıklı şeyler söylemiş” diyebilirsiniz haklı olarak.

Haberin Devamı
İLK ÖZÜRÜ KİM DİLESİN EMİNA

“Emina’yı hiç istemedim”
O zaman sizi 'Lale Devri'nin ilk günlerine götürüp, Avşar’ın 28 Eylül 2010 tarihinde Emina için Günaydın’a söyledikleriyle baş başa bırakayım.
“Başta Emina'nın oynamasını istemedim. Emina'ya çok soğuk bakıyordum. Hatta önüne çok ciddi yokuşlar sürüp vazgeçmesi için elimden geleni yaptım. Ama ondaki heves benim fikrimi değiştirdi. Sonra konuştuğumda gayretini çok beğendim. Bence Türk dizi sektörü iyi bir oyuncu kazanacak. Düşünsenize Türkçe'yi yarım yamalak konuşan bir kız, neredeyse Türkçe'yi söktü. 15'inci bölümde dublaja bile gerek kalmadan kendisi seslendirebilecek duruma gelecek."
Şükrü Avşar gibi 42 yıllık tecrübeli bir yapımcı, sinema ve dizi sektörünün önemli şirketlerinden Avşar Film’in sahibi bile böyle yaparsa, gerisini artık varın siz hesap edin.
O yüzden mevzuyu daha fazla uzatmadan, elinizi vicdanınıza koyup, karar vermenizi istiyorum: Emina Sandal’dan ilk özürü kim dilemeli?

İSTANBUL’UN İÇİ BİZİ, DIŞI ONLARI YAKIYOR
Financial Times gazetesinin internette yaptığı ankette İstanbul 'Dünyanın en yaşanılır kenti' çıktı.
Bu anketten İstanbul’un birinci, Londra’nın ikinci, New York’un üçüncü, San Francisco’nun dördüncü, Paris’in de beşinci çıkması şaşırttı bizi.
Çünkü, “İçi seni, dışı beni yakar” durumu söz konusu.
İstanbul’un 'Dünyanın en yaşanılır kenti' seçilmesine 'içten' gelen tepkiler şöyle:
TMMOB ve Mimar Odaları Birliği Genel Başkanı Eyüp Muhçu: "İstanbul bu birinciliği hak etmiyor, yaşanılır bir kent değil."
Yüksek mühendis, mimar, kentbilimci Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp: "İstanbul’un yüzde 25’i cennet, gerisi cehennem."
İstanbul, 'dışarıdan' nasıl görülüyor peki?
Financial Times yazarlarından Edwin Heatcote: "Karşısında durduğu her şeyi onaylayan bir şehir. Kozmopolit, meşgul, nüfusu genç, ama tarihi eski, gelir düzeyleri farklı insanların oluşturduğu, ulaşım sorunu olmayan yer. Köprüleri sadece iki kıtayı değil, medeniyeti, fikirleri, dinleri ve insanları da ayırıyor."
Demek ki içinde yaşayanlar olarak, bir biz bilmiyoruz İstanbul’un kıymetini.
Dışarıdan bakanların, 'Dünyanın en yaşanılabilir şehri' olarak gördüğü İstanbul, insanı yoran bir şehir olarak geliyor içinde yaşayan bizlere.
İstanbul’u özel kılan tarihi dokusunu, içinden deniz geçen ve iki kıtayı birleştiren tek şehir olmasını unutun.
Allah aşkına, çiçek, su, muz, dondurma ve simit gibi o an lazım olabilecek şeylerin yanı sıra motorlu testere satıcıların ekmek peşinde koştuğu çevre yoluna sahip bir başka şehir var mı dünyada?
Financial Times yazarının da dediği gibi gerçekten de, “Karşısında durduğu her şeyi onaylayan bir şehir” İstanbul.

SİZE KÖTÜ BİR HABERİM VAR, ŞİMDİ REKLAMLAR!
Başlığa çıkardığım bu sözü kim söyledi biliyor musunuz?
Fox’un başarılı ekran yüzlerinden Fatih Portakal.
'Fatih Portakal ile Çalar Saat'in sunucusu, dün sabah reklamlara pas atarken aynen böyle dedi.
Reklam almayan bir programın yaşaması mümkün mü?
Değil.
Reklamcı, izlenmeyen bir programa reklam verir mi?
Vermez.
'Fatih Portakal ile Çalar Saat', o saat diliminde iyi reyting alan programlardan, çok reklam almasının sebebi de bu. Portakal, esprili, samimi ve doğal bir sunucu.
Kanaatim o ki, reklamlara pas atarken o sözü espri amacıyla söyledi, ama ekrandan yansıması öyle olmadı.