Güney Kore'yle Kuzey Kore, aslında bir elmanın iki yarısı gibi. Irkları, dilleri, dinleri aynı, ama kader bir şekilde ayırmış onları. Şimdi ülkeleri ve rejimleri farklı. Güney Kore’de demokrasi, Kuzey Kore’de kapalı bir rejim var. İki ülke arasında sadece sınırlar değil, aynı zamanda dört kilometre genişliğinde tampon bölge mevcut.
O tampon bölgelerin birindeki tünel, iki ülke arasındaki farkı açıkça ortaya koyan türden.
Güney Kore’nin, Kuzey Kore’nin açtığı tüneli bulmak için kazdığı tünel, eğimli, geniş, ama ip gibi. Her boydaki insanın başını eğmeden yürümesi mümkün içinde.
İş makinesiyle açılmış, sıvanmış, boyanmış, ışıklandırılmış. Devamında Kuzey Korelilerin açtığı tünelse daracık, eğri büğrü. Dinamitle patlattıkları kayalar nasıl izin vermişse, öyle yol bulmuşlar kendilerine.
Şimdi bu tüneller turizmin hizmetinde.
Tarihleri boyunca hep savaşın çirkin yüzünü görmeye alışık Güney Koreliler, “Gezin de görün ne çektiğimizi” dercesine, bu tünelleri gösteriyor ülkelerine gelenlere.
Sınırdaki bu tüneli yılda beş milyon kişi geliyor ziyaret etmeye. Güney Korelilerin çok iyi pazarladığı yerlerden biri de 2005’te APEC’in yapıldığı bina. Koreliler, Pasifik Denizi’ne komşu 20 ülke liderinin katıldığı toplantı binasını bile biletle girilip, ziyaret edilen bir yer haline getirdi.
Türk Şehitliği’ndeki isimler
Busan’daki bir diğer durağımız Kore’de şehit düşen askerlerimizin yattığı şehitlik oldu.
Anlamlı bir günde gittik şehitliğe.
Çünkü 25 Haziran, 1950’de başlayıp üç yıl süren ve 40 bin 896 kişinin hayatını kaybettiği Kore Savaşı’nın başladığı gün.
Güney Korelilerin gözü gibi baktıkları mezarlıktaki anma töreninde, devletin davet ettiği ‘Kore gazisi’ Türkler de vardı.
Biz gittiğimizde onlar şehitlikten ayrılmıştı.
Korean Air Genel Müdür Yardımcısı Erdal Yazıcı, “Dönüşte aynı uçakta olacağız gazilerle. Güney Kore, her yıl ‘Kore gazisi’ 80 Türk’ü misafir ediyor. Ölenlerin yerine oğulları, torunları geliyor” dedi. Kore Savaşı’nda hayatlarını kaybeden insanların adlarının kazındığı kaidenin Türkiye’ye ayrılan bölümdeki şehitleri okurken şu isimler dikkatimi çekti:
Kirkor Şamdiyan. Koço Boğodaki.
Etnik kimliği ne olursa olsun Türkiye’yi vatan bellemiş insanlarla düne kadar sadece vatan savunmasında çarpışmamışız omuz omuza. Yeri gelmiş koşmuşuz başka milletlerin yardımına. Ya bugün geldiğimiz nokta?
Maraş dondurması Busan’da
Busan’da dolaşırken baktım Maraş dondurmacısı. Yağmurda dondurma satmaya çalışan Türk girişimcilerden biri Üzeyir Dağ, diğeriyse Murat Göl. Dağ, restoranda çalışan bir arkadaşının tavsiyesiyle dört yıl önce gelmiş Busan’a, Maraşlı dondurmacı Göl ise üç ay önce. Göl, Korece’yi sökebilmek için en çok kullanılan kelimeleri yazmış tezgahının üstüne. Yazın dondurma, kışın döner satıyorlar sokaklarda.
Hava iyi olduğunda günde ortalama 50-60 kilo dondurma satıyorlar Busan’da.
Busan’da Maraş dondurması imalathanesi kuransa Samsunlu bir girişimci.
Samsunlu dondurmacının ürettiği dondurmayı satanlardan Göl ve Dağ gibi birkaçı Türk, diğerleriyse Güney Koreli.
UNESCO koruma altına aldı
Güney Kore’deki son durağımız UNESCO tarafından koruma altına alınan M.Ö. 57 ile M.S. 935 arasında Silla Krallığı’na başkentlik yapan Gyeonguju oldu.
Nüfusu 270 bin olan tarihi şehire her yıl gelen turist sayısı beş milyon.
İrili ufaklı, her yanı çimle kaplı 550 tarihi mezarın bulunduğu Gyeongju‘nun nüfusu 270 bin, ama her yıl ağırladığı turist sayısı 5 milyon civarında. Tarihi kenti ziyarete gelenlerin 2 milyonu yabancı, 3 milyonuysa yerli.
Güney Koreliler, Hunlara ve Moğollara dayanan köklerini göstermek için çocuklarını mutlaka getirdikleri bir yer burası.