Rapçi Ezhel (Sercan İpekçioğlu), bazı şarkılarında, uyuşturucu kullanımını özendirdiği gerekçesiyle tutuklanınca, ‘Söylemezsem Olmaz’da ele almıştık bu konuyu. Her türlü şiddete ve uyuşturucuya karşıyım. Buna rağmen bir şarkıcının, ‘Söyledikleriyle uyuşturucuyu özendiriyor’ iddiasıyla tutuklanmasının, ağır bir karar olduğunu vurgulayıp, şöyle demiştim:
Bu tür davalarda zanlının delilleri karartma ihtimali yoksa, mağduriyet yaratmamak için mahkeme sonuçlanana kadar tutuklama olmamalı. Sanık, yargılandıktan sonra ceza alırsa hapse atılmalı.
24 Mayıs 2018 tarihinde tutuklanan ve savcının 10 yıla kadar hapsini istediği Ezhel, 19 Haziran 2018’de çıktığı ilk duruşmada beraat etti.
Çünkü Ezhel, “Suç işlemek kastıyla hareket etmedim. ‘Yarınımız Yok’ şarkısında uyuşturucunun zararlarını anlattım. Eserlerim hayal ürünüdür. Suçsuzum, beraatimi ve tahliyemi istiyorum” dedi.
Hakim Dilber Atalay, savcıya değil, Ezhel’e inandı ve kararını verdi:
“Suç işleme kastıyla hareket etmediğine inandım. Sanat eseri olduğunu düşünerek beraatine karar verdim.”
Müzisyenin tutuklanması gibi yargılanması da hızlı oldu. Savcının 10 yıl ceza istediği Ezhel’e, hakim ilk duruşmada beraat verdi. Rapçi, savcıyla hakim arasındaki sanata bakış farkının faturasını ödedi ve boş yere 27 gün hapis yattı.
DÖRT BAĞIŞ KUTUSU VE İNSANLARIN TERCİHİ
Yazılarımı ve sosyal medya paylaşımlarımı takip eden İclal Aydın Yılmaz, Brüksel Havalimanı’nda çektiği bu fotoğrafı yollayıp, altına şunları yazdı:
“Bir gazeteci olarak bu fotoğrafla ilgili düşüncenizi merak ediyorum”
Yoruma gerek yok, üzerinde ‘Your gift can change world’ (Bağışınız dünyayı değiştirebilir) yazan fotoğraf kendini anlatıyor aslında…
Dört kutudan en fakiri ‘SOS Children’s Village’ (SOS Çocuklar Köyü)…
Belgian Red Cross’a (Belçika Kızıl Haçı) oranla UNICEF’in kumbarası biraz daha dolu gibi.
Bağış kutularından en zengini ise üzerinde panda fotoğrafı olan WWF…
Kutuların içleri farklı zamanlarda boşaltılmış da olabilir. Ancak bu kareye bakınca, keşke her bağışçı, her kutuya eşit ölçüde para atsa diye geçti içimden. Sizin fikriniz ne?
SEKİZ YIL SONRA UYGULANAN CEZA
Pazartesi akşamı Show TV’nin prime time kuşağında peş peşe iki belgesel yayınlandı. Bunun sebebi, kanalın 2010’da ekrana getirdiği ‘Türk Malı’ dizisine verdiği ‘yayın durdurma cezası’ydı…
2010’da verilen bir ceza niye sekiz yıl sonra uygulandı? Çünkü Show TV, haksız gördüğü bu cezaya itiraz etti. Yerel mahkeme, temyiz ve Danıştay derken, yargı süreci sekiz yıl sürdü.
Türkiye’de hukuk sürecinin bu kadar uzun sürmesi işin acı yanı, ama güzel olan şu:
Show TV’de yayınlanan RTÜK belgesellerini, bayağı izleyen oldu ve alt sıralardan da olsa hepsi reyting listesine girdi.
UYDU KANALLARINDA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
Hükümetin, Olağanüstü Hal kapsamında çıkardığı Kanun Hükmündeki Kararnamelerden (KHK) biri, kanunlara aykırı yayın yapan uydu kanallarının kapatılmasına ilişkindi.
Epeydir uydu kanallarını izlemiyordum. Bayramda izleyince gördüm ki, uydudan yayın yapan kanalların isimleri değişti ama eylemleri değişmedi.
Yine telif ödemeden çoğunluğu Kemal Sunal’ınkiler olmak üzere, Türk filmi yayınlıyor. Yine her derde deva kremler, ilaçlar ve cinsel takviye ürünleri pazarlıyorlar. Devletin, “Televizyonlar aracılığıyla bunları yapmak yasak” dediği kurallar, bunları bağlamıyor mu? Yayınladıkları filmlere dikkat ettim, alkol ve sigara sahnelerinde bolca sansür söz konusu.
RTÜK’ü kızdırmamak için olsa gerek sadece görüntülere değil, küfür ve argoya da izin vermiyorlar. RTÜK’e saygıları var ama eser sahiplerine, emeğe saygıları yok...
GÜNÜN SÖZÜ
Yaşadığın yeri cennet yapmadığın sürece, kaçtığın her yer cehennemdir. (Hz. Ali)