Berlin’e giderken seyahat kitaplarımdan biri Leon Z. Surmelian’ın “Soruyorum Size Hanımlar ve Beyler”iydi.
Bu kitabı satın almamın tek nedeni vardı.
Çünkü, 1905 yılında Trabzon’da doğup 1995’te Los Angeles’ta ölen Surmelian’ın Trabzon anıları vardı bu kitapta. Enpati kurmak istedim, Trabzon’da yaşayan azınlıklarla…
Surmelian’ın çocukluk anıları, memleketimin 100 yıl öncesine götürdü beni adeta…
Biz Karadenizlilere özgü sandığım bazı şeylerin, o yıllarda Trabzon’da yaşayan Ermenilerin de alışkanlığı olduğunu öğrendim kitap sayesinde.
Örneğin, köylerde telefonun olmadığı yıllarda gurbetten ya da askerden gelenler, evleri görüş menziline girdiğinde silahlarıyla havaya ateş açarak geldiklerini haber verirdi. Köylüler de karşı atışla ona “Hoşgeldin” derdi.
Ramazan ve Kurban Bayramı’nda namaz için camiye gidenler çıkışta, tabancalarında ne kadar mermi varsa, onları havaya sıkıp, bayramın başladığını müjdelerdi köye…
Düğünlerde ve horonlarda da silahla havaya ateş modaydı.
Kadınların, ölen yakınlarının ardından ağıt yakarak gözyaşı dökmesi de sadece bize özgü değilmiş meğer…
Kim, kimden etkilendi bilmiyorum, Surmelian’ın yazdıklarına göre, 100 yıl önce Trabzon’da yaşayan Ermenilerde varmış ritüellerimizin aynısı…
Bunların dışında ilginç tarihi gerçekler de var Surmelian’ın kitabında.
O yıllarda Ermenilerin erkek çocuklarını, günün birinde Osmanlı’ya başkaldırmak için nasıl eğittikleri mesela…
Bir kız çocuğunu yaralayan Surmelian’a annesinin, “Kürt! Barbar!” dediği, Yahudilerin İsa’ya yaptıklarını anlatan filmi izleyen Ermeni çocukların, Yahudi bir çocuğu döverek intikam aldıkları gibi ilginç ayrıntılar da var Leon Z. Surmelian’ın kitabında…
BERLİN’DEKİ TÜRKLERİN AKLI FİKRİ TÜRKİYE’DE
Berlin Havalimanı’ndaki pasaport kontrolünü aşıp, yolcu salonuna geldiğimde gördüğüm ilk manzara şuydu:
Uçağımızın yolcularında üç bebek annesi ve onu karşılamaya gelen kadın, alevli bir tartışma içindeydi özel güvenlik görevlisi kadınla.
Bizi almaya gelen Türk, “İki ülke arasındaki gerilim sokağa böyle yansıyor” dedi.
Dört gün kaldığım Berlin’de gördüğüm tabloyla başkaydı.
Berlin’deki ilk akşam, Titanic Chaussee Hotel’in birinci yıl partisindeyiz. Davet sahipleri Berlin’de 3, 4 ve 5 yıldızlı üç oteli, sahibi bir dizi restoranı olan Aygün ailesinden Saim Aygün, Ahmet Aygün ve eşi Sedef Aygün, ama salondakilerin ezici çoğunluğu Alman…
Üç gün boyunca Berlin’de gittiğimiz Türk restoranlarda Türklerden çok Alman vardı.
Berlin’de konuştuğum Türkler arasında Alman vatandaşı olanların bile aklı fikri, pazar günü yapılacak referandumdaydı.
DUVARIN ÖNÜNDE BERLİN İSTANBUL GRAFFİTİ SHOW
Berlin’deki Mauepark’ı (Duvar Parkı) dolaşırken tanıdık bir görüntü çıktı karşımıza…
Yunus Emre Enstitüsü’nün davetiyle Berlin’e gelen graffiti sanatçısı Tunç Dindaş, sanatını icra ediyordu Berlin Duvarı’ndan kalan bölümün önünde…
Berlin’deki Yunus Emre Enstitüsü’nün başkanı Prof. Dr. Faruk Akyol, Kız Kulesi, Galata, Branderburg Kapısı ve Berlin’in TV Kulesi’ni bir arada çizen “Turbo”nun “İstanbul Berlin Grafiti Show” adlı çalışmasını merkezlerinde sergileyeceklerini söyledi.
GÜNÜN SÖZÜ
Adalete hükmeden tilki olduğunda piliçler daima suçlu bulunacaktır. (Cad Farmer)