Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Acayip hayal kırıklığı yaşadığımı da itiraf edeyim. O yazıyı, belki Ece Erken canlı yayında adımdan bahseder de şöhret olurum, bir yığın program, dizi, film, albüm, konser ve reklam teklifi alırım diye yazmıştım. Dakikalarca hakkımda konuştular, ama adımı, soyadımı vermediler
2010’un son günleriydi. Ece Erken, Mehmet Ali Erbil’e, “O paralı karıları üstüme salma” diye mesaj atınca, ortalık karıştı.
Çünkü ‘paralı karılar’la kastettikleri Demet Akalın’la Elif Güvendik’ti.
Önce Akalın ve Güvendik, Erken’i mahkemeye verdi.
Sonra Ece Erken ve “Ben nereye düştüm?” diyen Erbil de dava açacağını söyleyince, “Yargıyı boş yere meşgul etmeyin” diye yazdım 31 Aralık 2010 tarihinde.
O sabah telefonuma gelen mesaj şuydu:
“O ‘paralı karı’ lafını yiyip yutacağımı düşünmeniz korkunç! Yargıyı meşgul etmeyeceğim. Ece’nin kariyerini bitireceğim Ali Bey! Herkes namusu için yaşıyor! Ben rahmetli babamdan kalan soyadım için yaşıyorum. Siz benim kariyerimi tek başıma yaptığımı daha iyi bilirsiniz. Boşuna Ece tarafında olmayın. Saygılar. Demet Akalın.”
Aradan aylar geçti.
Tarih; 25 Şubat 2011.
Ece Erken’in kulisten canlı yayına yansıyan ‘karı’ gafı üzerine bir yazı yazdım.
“Ece Erken’in öteki yüzü” başlıklı yazımın çıktığı gün cep telefonuma şu mesajlar geldi: “Güzeeeel bir dava geliyor! Hayatımda gördüğüm en taraflı, en kötü insansınız. Hadi bakalım Mehmet Ali’ye yazdığınız yazılarla bir karşılaştıralım bugün yayında. Adınızdan bahsedilecek mutlu olun.” Ardından bir mesaj daha:
“Aaa bu arada ben Ece Erken.”

Haberin Devamı

Karı’yı diline pelesenk etti!
Ben de, “İşte Ece Erken bu! Hakaret, tehdit gırla. Elinden geleni ardına koyma. Kadına ‘karı’ demek iyi, eleştirmek kötü öyle mi?” diye bir cevap verince ona, ekranların ‘şirinlik muskası’ bakın neler yazdı bana:
“Bizde tehdit olmaz. Uygulama olur. Doğrular olur. Avukata verildiniz. Yayında da savunmamızı yapacağız Ali. Gereken her şey yapılacak. Tehditse, tehdit bu.”
“Yayında edilen bir laf değil birincisi. İkincisi küfür değil. Üçüncüsü kanal ve seyirci asla kızmadı bana. Dördüncüsü gereken cevabı yayında vereceğiz. Kötü ruhlu insanlardan Allah beni korusun. Mehmet Ali ‘iş kazası’ bana ‘argo konuşan kadın’. Senin gibilere inat çok daha başarılı olacağım. Dava sonunda paralarınızı bağışlayacağım.”
Bak sen!
Ekranların ‘şirinlik muskası’nın maskesi bir yazıyla nasıl düştü gördünüz mü?
‘Karı’ lafının yayına yansıması teknik olarak bir iş kazası olabilir.
Kadına ‘karı’ demeyi alışkanlık haline getirmesine ne demeli peki?
O da mı ‘iş kazası’?

Haberin Devamı

Kanal ve seyirci benim arkamda’
Düne kadar, “Ali Abi, yeni bir işe başlıyorum, senin yorumların çok önemli, desteğini bekliyorum” diyen Ece Erken’in, bir eleştiri yazısından sonra ‘Ali’ demeye başlaması, “Kanal ve seyirci benim arkamda. İki TV projem daha var.
O zaman bakalım ne yapacaklar?” diye hava atması, ne denli büyüdüğünün göstergesi.
Canlı yayında hakkımda söylediklerini Ece Erken’e, fanlarının hakkımdaki tweet’lerini de hem onlara hem ablalarına aynen iade ediyor, onları seviyesizlikleriyle baş başa bırakıyorum.
Erken’i o gün kuliste tabakları kıracak kadar sinirlendiren ‘karı’yı merak edenler varsa, onun da kokusu çıkar yakında.
Bu arada acayip hayal kırıklığı yaşadığımı da itiraf edeyim.
O yazıyı ben, belki Ece Erken canlı yayında adımdan bahseder de şöhret olurum, bir yığın program, dizi, film, albüm, konser ve reklam teklifi alırım diye yazmıştım.
Tüh be.
Dakikalarca hakkımda konuştular, ama adımı, soyadımı vermediler.
Yine kaçırdık şöhreti!
Allah’ım sen kurtar beni.


‘ALTIN ÇİLEK’ REKLAMLARINA DİKKAT!
Son günlerde ‘Altın Çilek’in öyle reklamı yapılıyor ki, sanırsın her derde deva bir şey bu.
Manavların ya da aktarların, “İşte Erdoğan’ın formunu borçlu olduğu meyve” diye kilosunu 40- 50 TL’den pazarlamalarını anlarım.
Çünkü aktarların tezgahı, gücünü ‘şehir efsaneleri’nden alan otlarla dolu. Bu ürünlerin TV ve radyolarda reklamına sıra gelince, ‘şehir efsaneleri’nin yerini tıbbın, bilimin alması gerekiyor haliyle.
Ancak ‘Altın Çilek’in radyo ve TV ilanlarında böyle bir özenin gösterildiğini söylemek zor.
Sanırsınız her derde deva mucize bir ürün bu.
Hiçbir rejim yapmadan sadece günde iki kapsül yutanlar, ayda ortalama dokuz kilo zayıflayacakmış.
Türkiye teröre her yıl üç bin şehit veriyormuş.
Türkiye’de yılda kalp krizinden ölen insan sayısı da üç binmiş.
Vücuttaki fazla yağları eriten, damarları açan ‘Altın Çilek’ hapları sayesinde kalp krizinden ölenlerin sayısı azalacakmış.
Türkiye’nin PKK terörü nedeniyle 30 yılda verdiği şehit sayısı belli.
Nereden çıkarıyorsunuz yılda üç bin şehidi?
Onu bile doğru bilmeyenlerin ‘Altın Çilek’in mucizesi konusunda söylediklerine itibar edilir mi?
Bu ülkede bu reklamları denetleyen bir Allah’ın kulu yok mu?