Atv’nin yeni dönem dizisi ‘Bir Zamanlar Çukurova’nın çekildiği yedi odalı 450 m2 konak, misafir evi, müştemilat, ahırlar, garaj, kış bahçesi ve yapay gölü, 450 kişi sekiz ayda yaptı. Dizi bittikten sökülecek prefabrik köşkün içi, 1970’li yıllara göre dekore edildi. Dizideki mücevherleri özel olarak tasarlatan Tims&B Productions, oyuncular için 2 bin parça kostüm ve aksesuar yaptırdı.
Senaryosunu Yıldız Tunç’un yazdığı, üçüncü bölümden itibaren Murat Saraçoğlu’nun yönettiği dizinin setine gittim.
18 projesinden sekizini İstanbul dışında çeken Murat Ünalmış ve ‘Karagül’den sonra ‘Bir Zamanlar Çukurova’yla ilk başrolünü oynayan Hilal Altınbilek’le konuştum.
MURAT ÜNALMIŞ: ‘HAYALİMİZ GERÇEKLEŞTİ’
- Kaç aydır buradasınız?
Mart başından beri.
- Haftada kaç gün çalışıyorsunuz?
Altı günü.
- Tatil gününde ne yapıyorsunuz?
Burada şöyle bir planım var. Annem ve babam Kayseri’de. Orası, buraya 300 km uzakta. Ailemi ziyaret ederek geçiriyorum. Şehir dışı işleri bu yüzden tercih ediyorum. 2011’de Nevşehir Göreme’de peri bacası almıştım. Oraya bir ev ya da seneye bir butik otel yapma niyetim var.
- Ne kadarlık bir yatırım bu?
Yaklaşık 500 bin euro civarında.
- Hayranlarınız merak ediyor, hayatınızda biri var mı diye?
Yok. Altı yıldır böyle.
- Murat Ünalmış’a göre ‘Bir Zamanlar Çukurova’ neyin dizisi?
Toprak, yani Anadolu hikayesi. ‘Bir Zamanlar Çukurova’yı diğer dizilerden farklı kılan şey, bir yalanın birçok insanın hayatında nelere mal olabileceğini anlatması.
- Perşembe günlerinin en çok izleneni dizisi için sokakta insanlar ne diyor?
Açıkçası tam bir yıl önce bunu hayal etmiştik. Bu işe insanların ilgisini çekecek, iyi reyting alacak güzel bir şey olacağına inanarak başlamıştık. Hayalimiz gerçekleşti. Seyirciden ve profesyonel gözlerden iyi tepkiler alıyoruz.
- Adana sıcağı zayıflattı mı?
Kolay kilo alan biri değilim, ama çabuk veririm. Spor yapmadığımda zayıflayan türdenim. 2-3 hafta spor yapmazsam beş kilo veririm. Otelde spor yaparak kilomu korumaya çalışıyorum.
HİLAL ALTINBİLEK : ‘REKLAM TEKLİFİ GELDİ DEĞERLENDİRİYORUM’
- 1991 doğumlusunuz, 1970’lerin Züleyha’sına nasıl hazırlandınız?
Züleyha için iki ay 1970’lerde yaşadım diyebilirim. Ulaşabildiğim dergileri, yayınları, o dönemin modasını, konuşma şekillerini ve tavırlarını inceledim. Bunları Züleyha’nın naif ve samimi karakteriyle harmanladım. Onun çok sevilmesinde büyük payı oldu. Özenilen bir dönemden naif ve sıcak bir karakter.
- ‘Karagül’den sonra bu ikinci diziniz. İlkinin castında alt sıralardaydı isminiz, şimdi başroldesiniz. Aradaki farkı anlatır mısınız?
‘Karagül’de dikkat çeken bir karakteri canlandırdım. Sonrasını doğru yönetmem gerekiyordu. Spor yaptım, sağlıklı beslendim ve yurt dışında çeşitli eğitimlerle kendimi geliştirdim.
- İlk başrol teklifi gelip, rolünüzü okuduğunuzda neler hissettiniz?
Senaryonun ilk sayfasını bitirdiğimde kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. “Bu işi istiyorum, Züleyha benim” dedim. Tıpkı Hollywood yapımlarında olduğu gibi dekorlu, kostümlü bir set ortamında ilk deneme çekimimizi yaptık. O gün bu işin bambaşka olduğunu anladım. Bütün gün çekim yaptık. Akşam eve gidip uyurken Züleyha olduğumu hissediyordum.
- Kariyer planınız ne?
Önümüzdeki beş yılım ve hedeflerim şu an planlı. Sapmalar, değişiklikler olacaktır ama şu an her şey tam istediğimiz, planladığımız gibi gidiyor. Yaza güzel bir sinema filmi projem var. Şimdiden senaryoları okumaya başladık. Reklam teklifi geldi, değerlendiriyoruz.
GÜNÜN SÖZÜ
“Dışı melek, içi şeytan olmayı nasıl da beceriyor insan!” (Shakespeare)