Ünlü senarist ve dizi yapımcısı Birol Güven’le diziler üzerine sohbet ediyorduk.
Güven, reytingleri belirleyen dizi izleyicilerindeki değişim üzerine ilginç saptamalar yaptı.
Güven’in anlattıkları aslında “dizi çılgınlığı”nın nasıl bir izleyici profili yarattığını da gözler önüne seriyor.
Şimdiye kadar reyting rekorları kıran ya da beklenen reytingi alamadığı için yayından kaldırılan birçok yapıma imza atan Güven’in bu konuda söyledikleri şunlar:
“Türkiye’de reytingleri belirleyen izleyici, skandal seyreder hale geldi. Sert gerçeklerden hoşlanan bir denek grubu oluştu. O nedenle bundan böyle ekranlarda naif işlerin şansı kalmadı. Zaten biz de komik, naif, hayat kadar küçük işler yapan son nesiliz. Neslimiz de tükeniyor yavaş yavaş…
Biz sekiz yıl önce aynı ‘Çocuklar Duymasın’ı yapıyorduk. 2003’te aldığımız share 60 civarındaydık. Bugün 15’i geçmiyor share’miz… (İzlenme payı, yani o an ekran karşısındaki izleyiciden yüzde kaçının o yapımı izlediğine dair veri)
Türkiye’de sekiz yılda böyle bir değişim olduğunu zannetmiyorum. Değişen tek şey, Nielsen’in deneklerinde…
Dizi yerine reality show
Dizi izleyicisi o kadar çok şey izledi ki, gerçeğe yakın kurguya da doydu.
Bu gidişle, senaristlerin yazdığı gerçeğe yakın öyküler de kesmeyecek bu izleyiciyi… Skandal dizilerin yerini de reality showlar alacak. Nihat Doğan’ın ağlamasına bu denli ilgi olmasının sebebi, gerçek olması…
Bugün bir milletvekili ile bir öğretmenin ilişkisini çeksek, kimse izlemez.
Ama bir milletvekilinin gizli kamerayla çekilmiş bir ilişkisinin kaseti deli gibi izleniyor. Çünkü gerçek.
Ekrana geldikleri yıllarda olay yaratan ‘Bizimkiler’, ‘Mahallenin Muhtarları’, ‘Süper Baba’ ve ‘Perihan Abla’ gibi diziler bugün yayınlansa, mümkün değil, günümüz izleyicisinden aynı reytingi alamaz.”
Birol Güven’e madem reytingleri belirleyen izleyici profilinin bu denli değiştiğinin farkındasınız, neden siz de onlara ayak uydurup değişmiyorsunuz diye sordum, yanıtı şu oldu:
“Tercih meselesi… Yüzde 15’e bile razıyız demek ki! Ayrıca şunu da ilave edeyim:
Televizyonlar için her zaman sığınacak, güvenli bir limanız. Lodostan bunalanları bekleriz.”
Suzan Kardeş TRT Müzik’te
Hafta içinde Suzan Kardeş’in yeni albümü “Bal ve Kan- Bekriya 3” albümünün tanıtım konseri vardı Beyoğlu’ndaki Hayal Kahvesi’nde…
Çıkardığı ilk albüm hakkındaki ilk yazıyı yazmış biri olarak Hayal Kahvesi’ne gidip, konserine kalamasam bile Suzan Kardeş’e başarılar dileyeyim istedim.
Suzan Kardeş’in ilk albümünü çıkardığında 2008’di…
Aradan üç yıl geçti, bu sürede albüm sayısını kaça çıkardı biliyor musunuz?
5’e…
Albümlerin satmadığı bir devirde, üç yılda beş albüm yapmak büyük bir cesaret ve başarı bana göre…
Kuliste sohbet ederken Suzan Kardeş, yakında TRT Müzik’te “Kıpır Kıpır Rumeli” adlı bir müzik ve sohbet programına başlayacağını söyledi.
Fabrika Medya’nın yapımcılığını üstlendiği programda her hafta ünlü bir şarkıcıyı konuk edip Rumeli türküleri söyleyeceklerini anlatan Suzan Kardeş, “Serkan Çağrı’yı misafir ettiğimiz ilk programımızın çekimini yaptık. Projemiz denetimden geçti ve kabul edildi” dedi.
Suzan Kardeş’in yeni albümünün tanıtım konserine kalamadım, ancak Taksim’den Ataşehir’e gelinceye kadar yeni şarkılarını dinledim.
Suzan Kardeş’in Türkçe dışında okuduğu Arnavutça, Boşnakça, Makedonca ve Sırpça şarkılardan bir şey anlamadım, ama ilk dinleyişte 4-5 tanesini sevdim.
‘Asis Yapım, duy sesimizi’
Hafta içinde isimleri ve mail adresleri farklı, ama içeriği aynı birçok e-posta aldım. Anlaşılan o ki “Asi” dizisi çoktan bitti, ama izleyicilerinin diziye olan bağımlılığı geçmedi.
“Monte Carlo Festivali”nde “En İyi Pembe Dizi” dalında finale kalan üç diziden birinin Türk dizisi “Asi” olması harekete geçirdi dizi tutkunlarını…
İstiyorlar ki, “Asi”yi çeken Asis Yapım, dizinin başrol oyuncularını Monte Carlo’ya götürsün.
İşte birçok okurdan gelen o ortak dilek:
“Ali Bey, size bu maili atmamın sebebi okurlarınızın isteklerini ve şikayetlerini köşenize taşımanız ve onların sesine kulak vermeniz.
Ben de bu durumdan cesaret bularak atıyorum bu maili.
Ali Bey, Tuba Büyüküstün, Murat Yıldırım, Çetin Tekindor, Nur Sürer, Selma Ergeç, Cemal Hünal ve Tuncel Kurtiz'in önemli rollerde olduğu Kanal D'de yayınlanan ‘Asi’ dizisi bir ilki gerçekleştirerek dünyaca ünlü dizilerin yarıştığı Monte Carlo Festivali’nde ‘En İyi Pembe Dizi’ dalında ilk üç aday arasına girdi.
Bu durum biz “Asi”severleri çok mutlu etti, bir Türk olarak da gururlandırdı. Türk dizilerin dünyaca ünlü dizilerle yarışabilecek duruma gelmesi büyük bir mutluluk. Türkiye'de yayınlandığı dönemdede gereken ilgiyi görmeyen dizimize şimdi sahip çıkılmasını istiyoruz.
10 Haziran'daki ödül töreninde başrol oyuncularımızı görmek istiyoruz. Bunun için de sizden köşenizde bu isteğimizi paylaşmanızı bekliyoruz.
Belki köşenizi okuyan Asis Yapım, ‘Asi’ dizisi oyuncularına davette bulunur.
Bu hem Türkiye ve Türk dizileri adına da büyük bir tanıtım olacaktır.
Ali Bey umarım sesimizin duyulmasına vesile olursunuz.”
Ben istenileni yaptım, gerisi Asis Yapım’a kaldı.
“Bugün ne giysem de fırça yemesem!”
Show TV’de kadınları ilgilendiren ilginç bir yarışma var.
“Bugün Ne Giysem?” adlı yarışmada modacı Nur Yerlitaş, moda tasarımcısı Ivana Sert ile Hakan Akkaya jüri üyesi, Uğurkan Erez de koreograf olarak görev yapıyor.
Adı “Bugün Ne Giysem?” olan bir yarışmanın, kadınlara eldeki imkanlarla nasıl daha şık olmaları gerektiği konusunda rehberlik eden bir program olması gerekmez mi?
Ancak jüride görev yapan Hakan Akkaya, izlediği yarışmaların adayları fırçalamak, aşağılamaktan başka bir misyonu olmayan jüri üyelerinden öylesine etkilenmiş olacak ki, o da aynı rolü üstlendi.
Hiçbir şeyi beğenmiyor beyefendi…
“O olmadı, bu olmadı.”
O zaman neyin olacağını söyle…
Allah’tan izlediğim bölümlerde Nur Yerlitaş yapıyor bunu… Asıl Nur Yerlitaş’tan beklerdim daha “acımasız” bir jüri üyesi olmasını…
Nur Yerlitaş, yarışmanın adına yakışır şekilde adayları aydınlatıyor, Hakan Akkaya ise ha bire fırça atıp yarışmacıların ruhunu karartıyor.
Uğurkan Erez, yarışmadan yeni “İkoncan”lar çıkaracaklarını iddia ederken Ivana Sert, “Türkiye’ye dört ikoncan yeter” diye düşünüyor olacak ki, “İkoncan olmalarına gerek yok. İyi giyinsinler yeter” diyor.