TV8’de Serap Paköz’ün sunduğu ‘Gerçeğin Peşinde’de otomobilde kendini yakarak intihar ettiği sanılan, otopside kalbinde yedi bıçak darbesi saptanan Fehmi Özcan konusu aydınlatılmaya çalışılıyor. Ekranda, ‘Feride’nin Nizip’ten komşusu’ yazan bir kadın bağlandı yayına...
İzleyici: Mahkemenin delil olarak kabul etmediği bir ses kaydından yola çıkıp, iki çocuk annesi bir kadının bu kadar mahrem şeylerinin ortaya dökülmesi izleyici olarak
beni rahatsız etti.
Serap Paköz: Mahkemenin bu ses kaydını delil kabul etmediğini nereden biliyorsunuz? O ses kaydına henüz ulaşılamadı ki?
İzleyici: Bunu bilmeyecek bir şey yok! İnternete giren herkes ses kaydının mahkemede delil kabul edilmediğini bilir. Bunun için bir bilgiye gerek yok.
S. P. : Ses kaydının mahkemede delil olarak kabul edilmediği doğrudur. Ancak o kişinin ruh hali hakkında aileye fikir verecektir.
Sonrasında Fehmi Özcan’ın yakınlarıyla, telefonla bağlanan kadın arasında tartışma sürdü ve bir ara Paköz devreye girdi:
“Bir avukattan bize mesaj geldi. ‘Ses kaydı mahkemede delildir. Bu dosya da bir ceza yargılaması. Ortadaki de bir cinayettir. Katili bulmak için ses kaydından kesinlikle yararlanılır’ diyor Ayşe Hanım.”
Buyurun buradan yakın... Kriminal program sunucusu, bir ses kaydının mahkemede delil olup olmadığı konusunda birkaç dakikada fikir değiştirirse ve stüdyoda “Yasalar şöyle diyor bu hususta” diyen bir avukat yoksa, ‘gerçek’leri nasıl öğrenecek seyirci?
Şekeri nasıl dize getirdim?
Türkiye’de bilinen altı milyon şeker hastasından biriyim. ‘Tip 2 Diyabet’ olduğumu öğreneli 10 yıl oldu. Teşhisin konulduğu gün şeker, tatlı ve unlu mamülleri unutmama rağmen, şekeri bir türlü istenen seviyeye indirememiştim. Bugün anlıyorum ki iki ana sebebi varmış bunun. Birincisi sporsuz hayat ve fazla kilolar. İkincisi ara öğünlerde ölçüsünü kaçırdığım meyveler ve içlerinde şeker yok diye sıkça tükettiğim diyabetik ürünler.
Mart 2017’de yaptırdığım tahlillerde 4.5 ile 6 arasında olması gereken hemoglobin A1c yani üç aylık kan şekeri ortalaması 9.6 çıktı. Doktor, “Kullandığın onca ilaca rağmen şeker bu noktaya gelmişse insüline başlaman şart” deyince, kafama dank etti. Hastaneden çıkarken kesin kararlıydım; insülin kullanmak yerine sıkı bir diyete
ve spora başlamaya...
8 ayda 8 kilo
Başarılı bir diyet için sağlam bir irade ve iyi bir beslenme uzmanı şart. Önceki başarısız deneyimlerimden sonra bu kez işi sıkıya almak için iki diyetisyenden yardım aldım. Diyetisyenler Müge Özyurt Şafak ve Gülşen Altın’ın yazdığı beslenme programlarıyla HbA1c’yi bir ayda 8.8’e düşürebildim. İki beslenme uzmanı da, “İnsüline başlamadan şekeri düşürmek istiyorsan sıkı diyete ve düzenli yürüyüşe devam” deyince iş başa düştü!
Sıkça çıktığım seyahatlerde bile yürümeyi ve diyeti ihmal etmedim. Sekiz ayda sadece sekiz kilo vermedim, şekerle baş etmeyi de öğrendim. Yıllardır; sabah, öğle ve akşam bir sürü ilaç kullanmama rağmen düşüremediğim şekeri nihayet, sınırlar içine çekebildim.
Günde 10 bin adım
Nasıl mı başardım bunu?
Yediğim her şeyin fotoğrafını çekip, paylaştığım diyetisyenlerin önerilerini dikkate alıp porsiyonlarımı azalttım. Her gün 10 bin adım atmak için 1-1.5 saat yürüdüm. Ara öğünlerde erik, hünnap ve çilek dışında meyve yemedim. Bugün geldiğim nokta şu:
Üç aylık kan şeker ortalamam 5.8’e inince, her gün kullandığım beş ilacı doktorum bire düşürdü. Beş kilo daha verdim mi, yeniden tahlil yaptıracağım ve belki onu da bırakacağım...
GÜNÜN SÖZÜ
Kadından meleklik bekliyorsan, ona cennetini sunacaksın.
(Can Yücel)