Merkez üssü İzmir’in Seferihisar ilçesi olan deprem, niye en büyük yıkımı 80 km. uzaktaki Bayraklı ilçesinde yaptı? Çünkü zemin kötü, yıkılan binalar çürüktü, o yüzden kimi yan yattı, kimi çöktü. Yine deprem değil, ihmal öldürdü.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer açıkladı: “Depremde yıkılan binaların tamamı 1999 yılından önce ruhsat almış, deniz kumu kullanılmış, demir donatısı zayıf yapılar.”
Depremden sonra ortaya çıktı ki, çöken binalar arasında market veya spor salonu yapmak için kolonları kesilenler, ‘çürük’ raporu verilenler bile var.
Yıkılan Doğanlar ve Rıza Bey Apartmanları için ilçe belediyesi 2012 ve 2018 yıllarında deprem riski uyarısında bulundu.
Zeminindeki üçüncü derece sıvılaşma nedeniyle ‘çürük’ raporu verilen Doğanlar Apartmanı’nın eski yöneticisi Mine Serin’in anlattıkları, insanımıza özgü çıplak bir gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.
Daire sahipleri; zemin ve apartmanın depreme dayanıklı olup olmadığına dair rapor için Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne başvurma konusunda bile anlaşamadı.
Kimi dairesini sattı, kimi kiraya verdi ve sonuç ortada.
Yazık değil mi bu para hırsı ve ihmaller yüzünden o binaların altında kalıp, ölenlere?
Bunların hepsi ‘kötü’lerin eseri!
Sadece çürük binalar mı?
Hayır... Keşke sadece onlar olsa! İzmir depreminden sonra olan-bitene göz atınca acı gerçek bir kez daha çıkıyor ortaya.
Depremi zina ve içkiye bağlayanlar, sosyal medyadan zehir saçanlar, yağma ve hırsızlık için İzmir’e gidenler, yardım malzemelerini çalıp satanlar, hakkından fazlasını alanlar...
İşte size içimizdeki ‘çürük elmalar’ ve maalesef bir hayli fazlalar...
TOPLUMUN ACISINI UMURSAMAYANLAR
Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen yardım ekiplerinin, İzmir’dekilerle birlikte çöken binaların içinden canlı kurtarmak için cansiperane çalıştığı saatlerde Twitter Türkiye’nin gündemine bakar mısınız?
#izmirinyanındayız
#tekbaşına
#KorayŞener
#MenajerimiAra
#İyikivarsınAFAD
Türkiye’de üstüne en çok tweet atılan beş konudan ikisi depremle ilgili.
FB’liler, iki yıl önce Türk Telekom Stadı’nda kalp krizinden ölen taraftarı ölüm yıl dönümünde andıkları için Koray Şener, TT oldu.
İkinci ve dördüncü sıradaki hashtag’ler Star TV’de yayınlanan dizi izleyicilerinin marifeti...
Depremde hayatlarını kaybedenler toprağa verilmeden, çöken binaların enkazlarındaki depremzede aramaları bitmeden Aleyna Tilki’nin Instagram hesabında kendi fotoğrafını paylaşmasını eleştirelim.
Haber kanallarının naklen yayınladığı arama-kurtarma ekiplerinin deprem enkazından canlı insan çıkarmasını Türkiye soluksuz izlerken Şeyma Subaşı’nın ‘Cadılar Bayramı’nı kutlamasına tepki gösterelim.
Bir taraftan deprem, diğer yandan koronadan onlarca insanımızın öldüğü günlerde acılara duyarsız kalan ünlülere insanlığı hatırlatmak elbette ki toplumsal bir görev.
Türkiye nefesini tutup depremden 58 saat sonra 14 yaşındaki İdil Şirin’in enkazdan çıkarılmasını izlediği saatlerde fanlarının ‘Menajerimi Ara’ dizisini Twitter Türkiye Gündemi’ne soktu.
Acılara duyarsız kalan ünlüleri eleştirirken buna ne diyeceğiz peki?
Elbette ki ölenle ölünmüyor. Doğanın kanunu bu, her şeye rağmen hayat devam ediyor; etmeli de... Herkes istediğini yapmakta özgür.
Peki sorun nerede?
Sorun; böyle acılar yaşanırken sosyal medya aracılığıyla bu umursamazlığın insanların gözüne sokulmasında...
Toplumun tepki gösterdiği bu insanlardan beklentisi şu:
İstediğin diziyi, filmi izle, ye, iç, gez, toz, eğlen, ama insanların yaşadıkları acıya bir nebze de olsa saygı adına bunları paylaşma!
‘Topluma saygı’ bu kadar zor mu?
GÜNÜN SÖZÜ
“Korkuyorum bir gün biri çıkıp, ‘Ey insanoğlu’ diyecek ve kimse üzerine alınmayacak.” (İlhan Berk)