Mehmet Aslantuğ, şiirle başlayıp, şiirle biten bir mektup yazmış. Her cümlesinde farklı bir sitem olan oyuncu, 'Alice'yi, Londra'daki Hyde Park'ın kürsüsü gibi görmüş olmalı
Mehmet Aslantuğ’dan ilginç bir e-posta aldım. Şiirle başlayıp, şiirle biten, ama içi sitem dolu bir mektup bu.
Her cümlesinde farklı bir konuya dair sitem var.
Belli ki hakkında çıkan haberler bir hayli üzmüş, kırmış onu ve oturmuş yazmış bu mektubu.
Aslantuğ’un sitem ettiklerinden biri değilim.
Çünkü söz konusu olaylar hakkında tek kelime yazmışlığım yok.
“Peki Aslantuğ, bu mektubu niye sana gönderdi?” diyenler olabilir.
İnsanların fikirlerini özgürce dile getirdiği Londra’daki Hyde Park’ın kürsüsü gibi görmüş demek ki 'Alice'yi. O nedenle de görevim, Aslantuğ’un gönderdiği 'selam'ı üzerine alacaklara ulaştırmak.
“Elçiye zeval olmaz” derler.
Ben Mehmet Aslantuğ’un gönderdiklerini ortaya koyuyorum, isteyen istediğini alsın.
İşte Aslantuğ’un “Para için çalım atar mıyım?” başlıklı yazısı:
“Ne vakit bir yaşamak düşünsem,
Bu kurtlar sofrasında belki zor,
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden”
“Vicdanı olmayan sözler, incitmek üzere şakırdayan kalemler.
‘Ödül alamadı da, ondan’ diye yazıyorlar!
Vallahi mesele ben değilim, burada ahlaki bir sorun var diyorsun, İsmail Cem’in ailesi, merhumun adını geri çekiyor, gıklarını çıkarmıyorlar! Yıllarca daha nitelikli bir işte olmak için, ‘kazanmadığım para, kaybettiğim para değildir’ diyerek namusunla bekliyorsun, umurlarında olmuyor!
Tutmuş bir diziden, çocuğunun huzuru, projenin sağlığı için ayrılarak, her aktörün kolay göze alamayacağı bir şey yapıyor; üstelik 26’ncı bölümden sonraki bütün kazançlarından vazgeçip, adının ve resminin jeneriklerde kalmasını sual bile etmiyorsun, yetmeyebiliyor!
Filmin için kimseden beş kuruş destek talep etmeyecek kadar onurunla iş yapıyor, açıklarını kapatmak için kullandığın banka kredilerini ahlaklıca geri ödeyebilmek adına kimsenin gönlünü kırmadan, açık açık konuşarak kararlar alıyorsun, çok görüyorlar!”
“Ne vakit bir yaşamak düşünsem,
Bu kurtlar sofrasında belki zor,
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden”
ATİYE’NİN 'HALİ HALİ HAL'İ!Atiye’nin yeni albümü 'Budur'daki en sevdiğim şarkının adı ve nakaratı bu.
Ne anlama geldiğini bilmiyorum.
Bildiğim bir şey var, o da ilk dinleyişte insanı kavrayan, içini ısıtan, kıpır kıpır bir şarkı olduğu.
Her yıl acaba bu yaza hangi şarkı damgasını vuracak diye merak ederiz ya. Şimdiden buraya yazıyorum.
Yaza damgasını vuracak şarkılardan biri olacak 'Hali Hali Hal'.
Türkçe sözler de yazılan şarkıya Mustafa Özşamlı ve Gökhan Sürer’in yaptığı düzenleme, Atiye’nin yorumu süper. Altı pop, üstü oryantal.
Bir türlü gelmeyen yaza inat, çal çal dinle. Ben öyle yapıyorum trafiğe çıkınca. Albümde beğendiğim bir şarkı da 'Baba'. Atiye, belli ki bu şarkıyı, bugünlere gelmesinde büyük payı olan babasına vefa adına yazdı.
ŞÜKÜR, SEÇiMiNi YAPTI, AMA GEREĞiNi YAPMADI'Doğan Yayın İlkeleri' gereği, siyasete atılan yazarlar, köşelerine veda ederler.
Çünkü 'tarafsızlık ilkesi' zorunlu kılar bunu. Özel sektörde durum buyken AK Parti’den milletvekili aday adayı olan Hakan Şükür’ün TRT’de yorumculuğa devam etmesi normal mi?
Bunun 'etik' olmadığını yazınca yapımcısı, “Stadyum dış yapım. Hakan Şükür de TRT çalışanı değil” minvalinde bir açıklama göndermiş bana.
'Stadyum'un 'iç' ya da 'dış yapım”' olması değil mesele.
Mesele Şükür’ün tercihinde ve çıktığı ekranın kamu yayıncılığı yapan bir kurum olmasında.
Şükür, düne kadar 'futbol yorumcusu'ydu, bugün artık 'siyasetçi'.
Dün de Sina Koloğlu yazdı.
Bugün de ben yineliyorum; Hakan Şükür, 12 Haziran’ı beklemeden TRT’ye veda etmeli.
Basının iş ahlakı bunu gerektiriyor çünkü.
ESPRi EŞiĞiM ARIZA MI YAPTI?Nihat Doğan hesapta Türkiye’den binlerce kilometre uzakta 'Survivor'da. “Benden uzak Allah’a yakın olsun” denir ya, aynen o durumda.
Güya kendisi gitti, ama ruhu hâlâ burada. Televizyonu açıyorsun Nihat Doğan orada.
Televizyonu kapatıp Twitter’a kaçıyorsun, o da ne? Oranın ahalisi de, “Nihat Doğan... Nihat Doğan” diye cıvıldamakta.
Gazetelere bakıyorsun yine Nihat Doğan karşında. 'Survivor'a giderken, Türkiye’yi Türk halkına emanet eden Nihat Doğan, bu kez adadan “Survivor bizim namusumuzdur" diye bağırmakta.
"Nihat Doğan’ın koparan Survivor sözleri" diye lanse edilen cümlelere bakıyorum, hiçbirine gülemiyorum.
Onca Nihat Doğan geyiği arasında beni 'koparan' bir şey bulamadığıma göre demek ki espri eşiğim arıza yaptı, çıta biraz yukarıda kaldı!