Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, popüler dizileri borsaya açmak için çalışmalar yaptıklarını açıkladıktan birkaç ay sonra Endemol Shine Türkiye, teslim bayrağını çekti.
Her işte bir hayır vardır. O yüzen Endemol Shine Türkiye’nin başına gelenlerden sektörün gereken dersleri almasını dilerim.
Dizi yapımcısı olmak zor iş değil. Hasbelkader yapımcı olmak, bir dizi tutturmak da mümkün. Bir yapımcının sektörün önemli oyuncularından biri olabilmesi, bu başarıyı sürdürmesiyle orantılı... Sadece senaryodan anlamak, iyi cast yapmak yetmez, marka bir yapım şirketi olabilmenin yolu işin muhasebesini de iyi bilmekten geçer... Bir dizi için harcadığınızdan daha fazlasını kazanamadığınızda deniz biter. Endemol Shine Türkiye’nin başına gelen de budur...
Hedef büyüktü ama...
Bir format şirketi olan Endemol, format tutturamadığı Türkiye’de büyük iddialarla dizi işine girdi. Hatırlarsanız, ilk günlerde Hollywood’da ortak film bile çekeceklerini açıklamışlardı.
Profesyonellere teslim edilen Endemol Shine Türkiye, gelir - gider dengesini gözetmeden, sırf kısa sürede sektörün cazip şirketlerinden biri olabilmek adına yükselttiği oyuncu ücretlerinde boğuldu.
Sonuç ortada.
Endemol Shine Türkiye, Haziran 2014’te “Paramparça” ile girdiği dizi sektöründen Mayıs 2017’de çekildi.
Yeni kurallar gelmeli
Geçmişten aldığı dersle, parasını peşin almadan iş kabul etmeyen Ece Uslu ve birkaç isim dışında bildiğim kadarıyla Endemol Shine Türkiye’nin kanallardan alacağı yok, ama o dizilerde çalışanların alacağı çok...
Türkiye’de ilk kez mi oluyor bu?
Hayır...
Endemol Shine Türkiye bu konudaki son kötü örnek...
Endemol Shine Group, kuru kuru özür dileyeceğine, bir an önce bu insanların paralarını ödemeli. Türkiye, popüler dizileri borsaya açmadan önce, yapımcıların insanları mağdur etmemesi için gerekli yasal güvenceleri sağlamalı.
Örneğin, aldığı maddi risk kadar teminat gösteremeyenlere “Yapımcı sertifikası” verilmemeli.
‘HASTA YAKINI’NDA İLYAS TÜFEKÇİ VAR
Bazı hastalıklar vardır, sadece hastayı değil hastanın yakınlarını da mağdur eder... Uzun soluklu tedavi ve bakım isteyen hastalıklarda daha da ağırlaşır tablo... Yakınları, biraz doktor, biraz hemşire olamazsa zordur o hastanın işi...
Başa bela hastalıkları hep başkalarının başına gelecek sanırız. O hastalık gelip bizi veya birinci derece yakınımızı bulduğunda da tedbirsiz yakalanırız.
TRT Haber’de cumartesi günleri ekrana gelen “Dr. Cankurtaran ile Hasta Yakını” tam da bu konuları anlatan bir yapım.
Kemik hastalığı onu koltuk değneklerine mahkûm edinceye kadar Türkiye’nin sayılı kadın akciğer cerrahlarından biri olan, nörolojik rahatsızlık geçiren eşi Cüneyt Cankurtaran’a 15 yıldır hemşirelik yapan Özlem Cankurtaran’ın bu haftaki konukları, ALS hastası eski futbolcu İlyas Tüfekçi ve oyuncu kızı İlkim Tüfekçi.
Cankurtaran’ın yaşadıklarını anlattığı ilk program gibi, Tüfekçi’yi ağırladığı bölümü merakla izleyeceğim.
GÜNÜN SÖZÜ
İyi bir yara izi, en iyi nasihatten daha değerlidir. (Paulo Coelho)