“Anılarımla ilgili ‘Sürç-ü Lisan Ettikse’, ‘Antrakt’, ‘İkinci Perde’ ve ‘Nerede Kalmıştık’ adlı koca hem de koskoca dört otobiyografi yazdım.
Artık söyleyebilecek bir şeyim kalmış olabilir miydi?
Bu da yetmiyormuş gibi bir yayınevinin ısrarıyla, genç tiyatro oyuncularına yönelik, işe nasıl başlamaları gerektiğini anlatmaya çalışan ‘Olmak ya da Olmak’ adlı bir kitap kaleme almıştım.
Kitaplarımın yayınlanmasından bu yana öyle şeyler görmüş, öyle şeyler yaşamıştım ki sanki bir dış güç, ‘Al eline kalemi de yaz. Sende daha çok kitaplık malzeme var. Özellikle de gençlere yönelik’ diye başımın etini yiyordu.”
Koronavirüse yakalandığı için acil şifalar dilediğim Haldun Dormen’in, ‘Yaşlanmaya Vaktim Yok’ adlı kitabındandı bu satırlar. Sanatçı, Mona’dan çıkan kitabını yazma amacını şöyle açıkladı:
“Bu kitabı yazmaktaki asıl maksadım, yaşadıklarımı gençlerle paylaşmak ve kapattıkları umut kapılarını onlara yeniden açtırmaktır. Umut varsa, hele biraz da azim olursa her şey yoluna girecektir. Umutsuz yaşamın hiçbir anlamı, hiçbir rengi yoktur. İnsan umutsuzluk girdabına kapılırsa yok olup gitmesi işten bile değildir. Güler yüzlü umut, her an kapının arkasında sizi beklemektedir.”
FOTOĞRAF ÇEKTİRİRKEN EN SİNİRLENDİĞİ ŞEY NE?
Haldun Dormen’in kitabında hayranlarıyla fotoğraf çektirirken yaşadığı ilginç anılar da var. Sanatçının aktardığı o anılardan ikisi şöyle:
“İstanbul Açıkhava Tiyatrosu’nda eski dostum, çok sevdiğim Erol Evgin’in konserine gitmiştik. Yanımda oturan sempatik bir hanım, öteki yanımdaki genç hanımla fotoğrafımızı çektirdikten sonra, ‘Şimdi birlikte bir tane çekelim’ deyip telefonunu genç bir hanıma verdikten sonra onu işaret edip şöyle dedi:
‘Kızım... Altı yaşındayken sizinle bir fotoğraf çektirmişti. Hatırlıyorsunuz değil mi? Şimdi onun altı yaşında kızı var.’
Fotoğraf çektirirken en çok sinirlendiğim şey, elime bir bebek tutuşturup, ‘Sizi çok seviyor. Hayranınız. Sizi birlikte çekebilir miyiz?’ diyenler. Çaresiz gülümseyip, beni çok seven hayranımı, nasıl tutulacağını bilmeden elime alıyorum. Aynı anda histerik bir kadın çığlığı duyduğum da oluyor: ‘Öyle değil, düşüreceksiniz çocuğu.’
Telaşla nasıl yapmam gerektiğini bilmeden pozisyonumu düzeltmeye çalışıyorum. İş bittikten sonra da hayranımı sahibine geri fırlatıyorum.”
ÜNLÜLERİN TEDAVİ YERİNİ TEŞHİR ETTİ
92 yaşındaki Haldun Dormen’in ‘Yaşlanmaya Vaktim Yok’ kitabı sayesinde birçok ünlünün vücutlarının herhangi bir yerinde ağrı olunca soluğu nerede aldıklarını da öğrenmiş oldum.
İşte sanatçının ‘Ertuğrul’un Yeri’ adlı bölümde yazdıkları:
“Nişantaşı’nın tam göbeğinde hepimizin vazgeçemediği bir mekan var. Fazıl Say, Tarkan, Mustafa Alabora, Filiz Ali, Gülben Ergen, Ajda Pekkan, Şener Şen, Azra Akın, Halit Ergenç, gelinim Ayşe Arman gibi yüzlerce tanınmış kişi orayı bir çeşit uğrak yeri haline getirmiştir. Popüler bir gece kulübü ya da günlük kahvenizi keyifle yudumlayacağınız bir yer değil burası. Aksine tam anlamıyla bir tedavi merkezi. Her türlü kırık ve çıkığa, kemik ağrısına, vücuttaki garip sızılara burada çare bulunur. 1996’da kurulan bu işin başındaki kişi fizyoterapist Ertuğrul Ural’dır.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Her gün yüzlerce hayal kurarsın ve hiçbiri gerçek olmaz; ama bir gün bir gerçek yaşarsın hiçbir hayale sığmaz.” (Paul Auster)