Türkiye 20 yıl sonra da coğrafi bir enerji hub’ı olur
Türkiye, Ortadoğu ile Avrupa, Rusya ile Avrupa arasında bulunduğu coğrafya sayesinde, her zaman önemli bir üçüncü taraf oyuncusu oldu. Ne olursa olsun 20 yıl sonrasında baktığınızda bile, Türkiye’nin tek bir yerde olacağını söyleyebilirim. O da coğrafi bir enerji hub’ı noktasında...
Cyril Widdershoven - Enerji Risk Danışmanlık Firması VEROCY kurucusu, Kıdemli Jeopolitik ve Ülke Riski Danışmanı
Sizce Türkiye’nin bölgesel enerji politikaları anlamında hangi fırsatları bulunuyor?
Enerji ve emtia konularında ders verdiğimde öğrencilerime her zaman Robert D. Kaplan’ın Coğrafyanın İntikamı kitabını okumalarını tavsiye ederim. Yaptığımız her şey doğduğumuz, bulunduğumuz yerle bağlantılı. Haritaya bakın ve uluslararası ticaretin nasıl ve ne yönde ilerlediğini görürsünüz. Ve deniz ticareti, uluslararası ticaretin büyük çoğunluğunu oluşturuyor, enerji dahil küresel ticaretin yüzde 85’I gemilerle su üzerinden yapılıyor. Hollanda bu alanda ünlüydü, Türkler ise kesinlikle her zaman deniz ve boğazların önemini anladı. Süez Kanalı da Türkiye için önemli, Boğazlar da veya yapılması düşünülen yeni Kanal İstanbul da. Coğrafi olarak, Türkiye son derece önemli iyi bir lokasyonda ve evet Bay Erdoğan bunu anlıyor, ondan önceki yöneticiler de bunu anlıyordu, sonrakiler de Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasında önemli bir yeri olduğunu, Afrika ve Rusya ile bağlantılı olduğunu anlayacaklar. Bu durum bu kadar basit. 3-4 yıl öncesine kadar, Türkiye enerjide büyük oranda ithalata bağımlıydı, evet bazen petrol bazen de gaz buldu fakat bu denklemi değiştirecek büyüklükte değildi. Ancak Ortadoğu ile Avrupa, Rusya ile Avrupa arasında bulunduğunuz coğrafya sayesinde, her zaman önemli bir üçüncü taraf oyuncusu oldu. Bakü Ceyhan boru hattı, Türk Akım, Mavi Akım, hangi boru hattı projesiyle hepsi bir şekilde Türkiye ile ilgili oldu. Türkiye’nin sahip olduğu bölgesel pozisyon bugün de değişmedi. Türkmenistan ya da Özbekistan Avrupa’ya gaz göndermek istediğinde, bunu Rusya üzerinden yapmak istemiyorlarsa, tek opsiyon Türkiye üzerinden göndermek olur. İran bir şey yapamıyorsa, Ankara’ya gidebilir ve bir boru hattı projesi gelişebilir, her ne kadar her 2, 3 haftada bir kapansa da. Irak Kürt Yönetimi için örneğin, tüm diğer meseleleri unutun, en azından teorik olarak yine Türkiye tek opsiyon. Aslında tam da bu yüzden jeopolitik sorunlar mevcut, eğer bu bölgede petrol ve gaz olmasaydı, bu bölge kimsenin umurunda da olmazdı.
“Basitçe, tüm bölgede hidrokarbon kaynaklarının olduğu anlaşılınca, Türkiye her zaman en önemli seçenekler arasında yer alır. Doğu Akdeniz boru hattı projesi için de her zaman ilk pazarın Türkiye olduğunu düşünüyordum.”
Türkiye her zaman önemli bir pazar
Türkiye’nin enerji geleceği konusunda ise, ben hala Türkiye ve Doğu Akdeniz’in bir olduğunu düşünüyorum. Bu sadece bugün böyle değildi. 1990’larda örneğin Mısır’ın offshore doğalgazını keşfettiğinde oradaki projelerde çalışıyordum. O zaman da önde gelen potansiyel pazarların başında Türkiye geliyordu. Mısır’dan LNG Türkiye’ye gidiyor mesela. İsrail’de de büyük hidrokarbon keşfi gerçekleştiğinde aynı durum söz konusuydu. Basitçe, tüm bölgede hidrokarbon kaynaklarının olduğu anlaşılınca, Kıbrıs da buna dahil, Türkiye her zaman en önemli seçenekler arasında yer alır. Doğu Akdeniz boru hattı projesi için de her zaman ilk pazarın Türkiye olduğunu düşünüyordum.
Enerji talebinin büyüklüğünden dolayı mı?
Boru hattı ile bir ülkeye bağlı olduğunuzda, savaş çok zor meydana geliyor, çünkü bağlısınızdır, geleceğiniz birbirine bağlıdır. Rusya ve Almanya örneğin, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaşmadılar, Soğuk Savaş yaşandı ama her türlü krize rağmen doğalgaz her zaman Avrupa’ya ulaştı. Ankara’da NATO Terörizme Karşı Savunma Mükemmeliyet Merkezi’nde 4 yıl boyunca çalıştım ve o zamanlar da söylüyordum. Türkiye ile Mısır veya Kıbrıs’ta politikayı resmin dışına çıkarırsanız, Doğu Akdeniz gazı için ilk pazar Türkiye olur. Belki de bu yüzden Doğu Akdeniz’de gerginlik yaşanmadığında Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan mutlu olmuyor. Sonuçta, ya oradaki tüm gaz Türkiye’ye giderse durumu söz konusu.
Peki ya Rusya?
Uzun dönemli kontratlar birbirine karşı oynayabilecek kişilere bağlıdır. Biri daha oyuna girdikten sonra, diğerinin fiyatı düşer. Şu an Mısır’dan Türkiye’ye neden LNG transport gerçekleşiyor? Siyaseten zorlu bir süreç söz konusu fakat piyasada, Türkiye, Mısır’ın ilk beş LNG ihracatçısı ülkeleri arasında yer alıyor. Çünkü Azerbaycan ve Rusya ile yakında da Cezayir’le uzun dönemli kontrat müzakereleri var. Diğer yandan Doğu Akdeniz’deki sahaların sahiplerinden biri de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) örneğin, Mubadala şirketi. Doğu Akdeniz boru hattı projesinde de gaz neden Kıbrıs’tan Yunanistan’a gitsin ki? Türkiye’ye gitmesi daha ucuz, zaten mevcut boru hatlarına bağlanabilir ve oradan Avrupa’ya taşınabilir. Ayrıca, denizin çok derin olması nedeniyle buradan boru hattı inşa etmek çok masraflı. Ama Kıbrıs ile Türkiye arasında ise deniz altı neredeyse düz.
En önemlisi, hatları entegre edebilmek
Türkiye enerji sektörünün geleceğini yatırım anlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk yatırımcılar dahil Türkiye enerji sektörüne baktığımızda, bence Rus, Emirlik ya da Katarlı yatırımcılardan ziyade Avrupalı yatırımcıların bulunması çok daha iyi Türkiye için. Çünkü şu anki bu saydığım yatırımcılar ucuzdan satın alıyor ve dünyada bu anlamda yardımseverlik yoktur. Türkiye’de birinci veya ikinci en büyük yatırımcının bugün bile kim olduğuna bakarsanız, Hollanda olduğunu görürsünüz. Siyaset ve medyadaki durum farklı, ticarette durum farklı. Bu açıdan, ne olursa olsun 20 yıl sonrasında bile, Türkiye’ye baktığınızda, Türkiye’nin tek bir yerde olacağını söyleyebilirim. O da coğrafi bir enerji hub’ı noktasında. Bugün petrol ve doğalgaza odaklanmış durumda, yenilenebilir enerji üretimi ise yüzde 48’lere ulaştı, ki daha da artabilir. Fakat bu artışın ekonomik olarak optimum noktası olup olmayacağına karar vermek gerekiyor. Çünkü üretim her zaman iyi bir şey olmak zorunda değil. Bunu satabilecek misiniz, talep var mı, ihracata ihtiyaç var mı, şebekeler yeterli mi gibi pek çok sorunun sorulması gerekiyor. Şu an inşa edilen iki ana elektrik şebekesi var, biri Ortadoğu’da diğeri de Doğu Akdeniz’de. Enerji açısından bakarsanız tek bir opsiyon olduğunu görürsünüz: ne yapabilirseniz onu birbirine entegre edebilmek. Bu da sadece boru hattını değil, her networkün ayrı ayrı entegrasyonu anlamına geliyor. Örneğin diyelim ki, Kafkaslarda bir sorun olsa ne olacak? Ki oldukça belirsiz bir coğrafyadan bahsediyoruz, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan vs… Türkiye’nin enerji ithalatının büyük çoğunluğu buradan geliyor.
Rus enerjisi de bedava değil
Bu saydığınız opsiyonlar Türkiye’nin Rusya ile uzun dönemli kontrat pazarlığında da kullanabileceği araçlar mı sizce?
Elbette. Ne kadar fazla opsiyonunuz olursa, müzekere gücünüz o kadar güçlenir. Rus enerjisinin de bila bedel gelmediğini hatırlatmakta fayda var, belirli şartlar, koşullarla geliyor. Bay Erdoğan uzunca bir süredir çok iyi yönetiyor, fakat Putin ise bugünlerde sert oynuyor. Türkiye’nin büyük çoğunluğunun Rusya’nın uydusu olmayı tercih edeceğini düşünmüyorum.