Okullara hibrit eğitimle mi geri dönüyoruz?
Covid-19 pandemisiyle birlikte başlayan süreçte eğitim sistemi, Türkiye'de ve dünyada neredeyse bir stres testinden geçti. Bugünlerdeyse bir iyimserlik havası hâkim. Yakında yarı yıl tatiline girecek olan öğrenciler içinse okula dönüş zamanı gelecek. Peki, yeni dönemde bizi neler bekliyor? Dell Technologies Marka ve Kategori Yöneticisi Dilek Özer konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.
Eğitimin dijitalleşmesi açısından eğitim sistemine dair pek çok şey değişirken eğitim, geleneksel sınıf tabanlı etkinliklerden çevrimiçi ve çevrimdışı ortamlardan oluşan karma bir yapıya dönüştü diyen Özer, pandemi ihtiyaçlarına hızla yanıt vermek üzere dijitalleştirilen sınıfların öğrencilere ilham verdiğini ve öğretmenlerin güçlenmesini ve velilerin desteklenmesini sağladığını belirtti.
Özer Konuya ilişkin yaptığı açıklamasında “Bu sadece bir başlangıç. Eğitim alanındaki yetkililer, okul yöneticileri, öğretmenler ve veliler, eğitimin sürekliliğini sağlamak ve pandemi sonrası dönemde öğrencilerin beklentilerinin, hayallerinin ve isteklerinin yarım kalmaması için hiç durmadan çalışıyor. Ancak bu süreçte yaşananlar, cihazlara, dijital araçlara ve internete erişimi olanlarla olmayanlar arasındaki dijital uçurumu gözler önüne serdi. Geçtiğimiz yıl hayatımıza giren “eğitime kesintisiz olarak erişilebilirlik” kavramı, uzun vadede “herkes için eğitim”i sürdürmek amacıyla stratejik teknolojik yatırımlara duyulan acil ihtiyaca dikkat çekti” dedi.
TÜRKİYE UZAKTAN EĞİTİME BAŞLAYAN İKİNCİ ÜLKE OLDU
Özer, kamu ve özel sektörün, herkes için sürekli ve erişilebilir eğitime öncelik vermek üzere bir araya gelmesiyle hızlı, güçlü ve iş birlikçi bir ilerleme kaydedildiğini vurgularken Türkiye’nin Çin'den sonra uzaktan eğitime başlayan ikinci ülke olduğunu söyledi.
Özer sürece ilişkin şunları söyledi “Salgın sonrası eğitim döneminde Millî Eğitim Bakanlığı üç temel araç kullandı: TRT EBA Televizyon kanalları, Eğitim Bilişim Ağı İnternet Platformu ve basılı eğitim materyalleri. "Eğitimde fırsat eşitliği" sağlanarak hiçbir öğrencinin geride bırakılmayacağı bir sistem oluşturulmaya çalışıldı. Bunlara ek olarak, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) geçtiğimiz yıl YÖK Sanal Laboratuvar uygulamasını başlattı. İlk etapta Fen ve Mühendislik fakülteleriyle Meslek Yüksekokullarının çeşitli programlarında öğrenim gören yaklaşık 15 bin öğrencinin kullandığı uygulama, bugün hâlihazırda 48 üniversitede 50 bin öğrenciye ulaşmış durumda. Bu sayede artık simülasyon ortamında fizik ve kimya deneyleri yapılabiliyor” dedi.
EĞİTİMİN DİJİTALLEŞMESİ
Dilek Özer, eğitimin dijitalleşmesi konusununda somut örnekler vererek geçtiğimiz aylarda Dell Technologies'in ana sponsorluğunda gerçekleştirilen Bilişim Zirvesi'21'de de konunun detaylıca ele alındığını söyledi. Bu zirveye katılan fikir önderleri, teknoloji ve bilişim sektörü paydaşları, akademisyenler, özel ve kamu sektörü yöneticileri ve sivil toplum kuruluşları, eğitim alanında dijital dönüşümün önemine dikkat çekmişti.
Özer pratikte eğitim sektörünün dönüşümünün, dijital becerileri teste tabi tutulan öğrencilerin ve eğitmenlerin istekliliği gibi pek çok şeye bağlantılı olduğunu vurguladı.
“HİBRİT EĞİTİM ESNEKLİK SAĞLIYOR”
Dilek Özer, hibrit eğitimin faydalarına ilişkin şunları söyledi; “Okula tıpkı eskisi gibi bir düzenle dönmek herkes için öncelikli bir konu olsa da hibrit eğitim, hem daha esnek bir eğitim sistemini destekliyor hem de erişilebilirliği artırırken eğitimin daha fazla kişiselleştirilmesini sağlıyor. BT yöneticileri şimdiye kadar elde edilen dönüşümsel ilerlemeyi güçlendirmeye çalışırken, uzun vadeli faydalara olanak sağlamak ve zettabayt çağına uygun bir dijital ortamı desteklemek için esneklik, ölçeklenebilirlik ve çeviklik de oldukça önemli hususlar” dedi.
Eğitim kurumları için esnek finansal seçenekler oluşturmanın, gelecekteki dönüşümleri desteklemenin altın anahtarı olacağını söyleyen Özer, “okullar birer işletme değil, dolayısıyla dar bütçelerinden ötürü taşıdıkları yükü hafifletmek için malî desteğin üzerinde daha fazla durulmasına ihtiyaç var” dedi. Ayrıca Özer “Hizmet olarak (As-a-service) tedarik modelleri, eğitim alanındaki yöneticilerin dijital ilerlemeye öncelik vermelerini sağlıyor. Aynı zamanda BT departmanlarının da temel dijital araçları zamanında sunmalarını engelleyebilen ve katı şartlar barındıran satıcı hizmet anlaşmalarından kurtulmalarına yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı.
“EĞİTİM KURUMLARI BU YÖNTEMLE ÖZGÜRLEŞECEK”
Özer, bu yolla eğitim kurumlarının katı bir 'CapEx' modelinden çevik bir 'OpEx' yaklaşımına geçmede daha da özgürleştiğini vurguladı. Özer “Bir diğer deyişle her daim uzun vadeli eğitim sonuçlarına odaklanarak ve maliyet sınırlamalarına maruz kalmaksızın kararlar alabiliyorlar. Bu seviyede bir görünürlük ve kontrolle, karmaşıklığı ve istenmeyen sürprizleri azaltarak teknoloji yatırımlarından sürdürülebilir bir değer elde etmek mümkün oluyor” dedi.
Hizmet olarak PC (PCaaS) yaklaşımının öğretmenleri nasıl özgürleştirebileceğinin bir örneği olarak karşımıza çıktığını belirten Özer, öğretmenlerin zaman ve kaynakları dengelemeye yönelik çabaları, ekipmanları yönetmenin ve okulda veya evde tüm kullanıcıları tam anlamıyla desteklemenin basit ve etkili yollarına olan ihtiyacı beraberinde getirdiğini söyledi.
Özer konuya ilişkin “Bu yıl, çevrim içi platformlar aracılığıyla uzaktan eğitim çözümleri uygulayan okullar sayesinde her yerden öğretme ve öğrenme yeteneğinin ne denli önemli olduğu anlaşıldı. Bu amaçla PCaaS, pandemi boyunca okullarda sınıf içinde ve dışında teknolojinin kullanılması için yenilikçi bir çözüm sunuyor. Bütçe kısıtlamalarını, daha geleneksel sahip olma modelleriyle ilgili maliyetlerden ve personel ihtiyaçlarından kurtararak ele alan bu yaklaşım, eğitimcilerin ne pahasına olursa olsun sorunsuz eğitim deneyimleri sunma kapasitelerini artırıyor” dedi.
DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜ KOLAYLAŞTIRMAK
Özer’e göre dijital dönüşümleri kolaylaştırmak için tasarlanan ve bağlantılı araçların ve kaynakların yakındaki ve uzaktaki öğrenciler için daha geniş ve daha hakkaniyetli bir şekilde sunulmasını sağlayan yenilikçi hizmetler sayesinde iyimser olmak için çokça neden var. Geleceğe baktığımızdaysa, hâlihazırda kaydedilen ilerlemeyi daha da geliştirmek ve dijital eğitim dönüşümünde yakalanan ivmeyi sürdürmek için yapılması gereken birtakım düzenleme ve yenilik bulunuyor.
“Öğrenciler bu şubat ayında okullarına gittiklerinde, ileride işgücüne geçiş yaptıklarında hayati önem taşıyacak yeni dijital beceriler ve yetkinliklerle donatılacaklar” diyen Özer teknolojik gelişmelerin hız kazanmasıyla birlikte, geçen yılı yeni bir eğitim yönteminin başlangıcı olarak görmenin yerinde olacağını vurguladı. Özer “Zettabayt çağına doğru daha iyi bir yön bulma becerisiyle öğrenciler, eğitimciler ve yerel yönetimler yeni döneme daha büyük bir güvenle adım atabilirler” dedi.