Kısa vadede LNG diplomasisi, uzun vadede yeni tedarik hatları
AB için kısa vadede alternatif, LNG tedarikini artırmak ve çeşitlendirmek. Orta ve uzun vadede ise, Azerbaycan, Türkmenistan, İran, Irak’ın kuzeyi ve Doğu Akdeniz coğrafyaları devreye giriyor, buralardan yeni tedarik hatları açma arayışında olacaktır. Ama her bir ülkede çözülmesi gereken sorunlar farklı.
Sinan Ülgen, Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi (EDAM) Direktörü
Ukrayna’daki savaşla birlikte enerji, tekrar uluslararası politikanın üst sıralarına yerleşti. Önümüzdeki dönem için uluslararası jeopolitiğin tekrar başat aktörü oldu mu?
Oldu, fakat bunu sadece savaşla bağlantılandırmamak lazım. Çünkü uluslararası politika-enerji ilişkisi, zaten Avrupa Birliği’nin (AB), özellikle bizim coğrafyamız açısından bahsedecek olursak, yeşil dönüşüm politikasıyla tetiklenmişti. Çünkü yeşil dönüşüm politikası, 2030 ve 2050 hedefleri, AB ülkelerinin enerji kullanımlarını değiştirme yönünde daha çok yenilenebilir enerjilere yönelme yönünde bir politika kümesini zaten onların ortak iradesiyle hayata geçirdiği bir siyasete dönüştürmüştü. Bu da enerjinin yeniden dış politika ile daha fazla anılmasını gerektiren bir dinamik sağlamıştı. Arkasından savaş gelince bu dinamik çok daha fazla güç kazandı. Çünkü savaş da sonuç olarak Batılı ülkelerin, ama tabii AB burada ön planda, bu kez Rusya kaynaklı enerji kaynaklarından uzaklaşmaları ve alternatif kaynaklar bulmaları yönünde bir dinamiği tetikledi.
En kolayı kömürdü
Burada gördüğümüz 3 farklı kaynak türünden bahsedecek olursak, en kolayı AB için kömürdü. Rusya’dan ithal edilen kömüre son vermek. İkincisi, belki nispeten daha kolay olanı ise petroldü. En zoru ise doğalgaz. Bunun da temel nedeni, öncelikle petrol bir küresel bir emtia, başka pazarlardan tedarik edebiliyorsunuz, tanker yoluyla rahatlıkla taşınabiliyor. Doğalgaz ise öyle değil, doğalgaz bölgesel bir pazar. Bölgesel bir pazar olmasının da temeli, yapılan ticaretin, ihracatın önemli bölümü boru hatlarıyla sevkiyata konu olan doğalgazdan oluşuyor. LNG’nin payı yeni yeni artmaya başladı, biraz da bu nedenlerle artmaya başladı. Ama geleneksel olarak doğalgaz, boru hatlarıyla iletilen bir meta olduğu için, doğalgazın pazarı da bölgesel bir pazar. O açıdan baktığımızda da AB’nin Rusya’ya bağımlılığını azaltabileceği en son enerji ürünü doğalgaz.
Türkiye ön planda olacaktır
Bütün bu tablo içerisinde, enerji konusu tabiatıyla dış politikayla çok daha bağlantılı hale geldi. Özellikle Avrupa ülkelerinin Rusya’ya olan bağımlılıklarını azaltmak şeklinde bir hedef de ortaya çıktığı için, AB, o zaman kendisine yakın coğrafyalardan, burada tabii Türkiye daha ön planda olan bir ülke olacaktır, tedarik kaynaklarına bakmak zorunda. Evet bir yandan kendi içerisinde yenilenebilir enerji yatırımlarına devam edecek, bir yandan nükleer konusunda ortak karar almaya çalışacak. Ama bir yandan da Rusya’ya alternatif başka kaynakları bulmak durumunda kalacak. Burada da işin dış politika boyutu çok ön plana çıkıyor. Bu işin Doğu Akdeniz boyutu var, Güney Kafkaslar, Azerbaycan ve İran Yeni tedarik hatları açma arayışı.
Rus enerjisinden uzaklaşma konusunda AB ve ABD için hangi yeni ortaklıklar olası görünüyor?
AB’nin kısa vadede doğalgaz konusunda bir alternatif üretmesi, ancak ilave LNG almasıyla mümkün. Çünkü kaynak çeşitlendirmesini sağlamak için uzun vadede yeni boru hatları inşa etmek gerekecek. Onun da şu anda şartları oluşmuş değil. Rusya’dan olası bir tedarik sıkıntısını giderebilmek için şu anda AB’nin tek başvurabileceği kaynak ilave LNG alımı. Onun için Körfez ülkeleriyle böyle bir diplomasi yürütülüyor. ABD de keza bu konuda AB’ye yıllık yaklaşık 15 milyar m3 civarında ilave bir LNG sevkiyatı taahhüdünde bulundu. Kısa vadede Rus doğalgazının alternatifi, eğer bir şok yaşanırsa, AB’nin yapabileceği LNG tedarikini artırmak ve çeşitlendirmek. Daha orta ve uzun vadede ise, Azerbaycan, Türkmenistan, İran hatta Irak’ın kuzeyinden ve hatta Doğu Akdeniz coğrafyaları devreye giriyor, buralardan yeni tedarik hatları açma arayışında olacaktır. Bütün bu ülkelerden daha fazla doğalgaz tedarik etmek isteyecektir. Ama her bir ülke bakımından da çözülmesi gereken sorunlar farklı. Irak’ta Kürt Bölgesel Yönetimiyle merkezi yönetim arasında bir gelir paylaşım sorunu var. İran, nükleer müzakerelerin gidişatına bağlı. Azerbaycan kaynakları, AB’nin oturup bir alıcı konsorsiyumu kurup, Azerbaycan’a uzun vadede taahhütte bulunması gerekiyor ki, Azerbaycan yönetimi yatırım yapsın ve Türkiye üzerinden bunu gönderebilsin. Doğu Akdeniz’de İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Türkiye arasında birtakım güçlükler var. Her coğrafyanın Avrupa’nın karşısına çıkardığı bir denklem var. Ama bu orta ve uzun vadeye yönelik bir arayış. Kısa vadede AB, LNG diplomasisi yürütüyor.
Türkiye’yi dışlayan çözümler olası değil
ABD Doğu Akdeniz projesine yeşil ışık yakmasa da Yunanistan hala projenin gerçekleşmesi için çabalıyor. En son LNG terminali önerisi geldi Atina yönetiminden. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’yi dışlayan çözümleri olası görmüyorum. Nedeni ise, siyasi değil ekonomik. Türkiye’yi dışlayan çözümler maliyetli çözümler. Doğalgaz boru hattını Türkiye’den değil de “Doğu Akdeniz’in güney doğusundaki kaynakları (Güney) Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a taşıyalım, oradan da Avrupa’ya çıkış şebekesine bağlayalım çözümü” şu anda fizibilitesi olan bir çözüm değil. O yüzden bunun hayata geçirilmesi de son derece zor. Doğalgaz fiyatlarının kalıcı biçimde artış göstermesi lazım ki, böyle bir proje fizibıl olsun. İkincisi, bu maliyetle fizibilitesini sağlayacak bir kaynak da bulunamadı Doğu Akdeniz’de. Yani Rumların bulduğu kaynak yeterli değil, İsrail’in kaynağı daha zengin ama İsrail bir kısmını kendi tüketimi için saklayacak, bir kısmını Mısır’a gönderiyor. Toplam rezerv de yeterli olmayabilir bu maliyetleri uzun vadede karşılayabilmesi için. Türkiye’nin dahil olduğu bir çözümün önündeyse, özellikle bir yandan Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin tam anlamıyla normalleşmemiş olması, bir yandan da Kıbrıs sorunu gibi iki önemli sorun var. Bunun da orta kısa vadede bir çözüm değil. En azından İsrail’le ilişkinin tam anlamıyla normalleşmesi ve bir güven ortamının tesis edilmesi gerekiyor, ama henüz o noktada değiliz.
Kıbrıslı Türklerle Rumlar arasında çözülebilir
İkinci konu Kıbrıs meselesi. Bu doğalgaz boru hattını doğrudan Kıbrıs sorununa bağlamak da çok doğru değil. Eğer Kıbrıs sorunu çözülürse tabii ki çok büyük bir rahatlama olur ve o zaman harita ortaya çıkar. Yani doğalgazın Türkiye üzerinden geçmesinin önündeki tüm engeller kalkar. Ama Kıbrıs sorunu çözülmeden de burada ortak bir irade sergilenebilir. Buradaki temel mesele Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin bu konuda ortak hareket edebiliyor olmaları, siyasi sorun çözülmese de. Yani kaynakların paylaşımı ve gelir dağılımı bakımından bir mekanizma kurulması gerekiyor Kıbrıslı Türklerle Rumlar arasında. Bu olabilirse, siyasi sorun çözülmeden de en azından bu doğalgaz sevkiyatı sorunu çözülebilir.
OPEC’in küresel enerji gerilimi içindeki duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
OPEC’in petrol tarafında daha büyük ağırlığı var, doğalgaz tarafında o biraz Körfez ülkelerinin Amerika’yla ilişkisinden de kaynaklanıyor. Özellikle Biden hükümetinin Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin Trump’a oranla nispeten sorunlu olması, Körfez ülkelerinin bu konuda en azından Batıya yeterince destek olmamaları sonucunu ortaya koydu. Bu artan fiyatları baskılayacak şekilde üretimi artırmayı tercih etmedi bu ülkeler. Ama tabi bir yandan da nihayetinde onların lehine bir tablo var. Daha az ürün satıp daha fazla para kazanıyorlar. Bu tabloyu değiştirmek için çok büyük bir gönüllü olarak pek bir adım atmak istemiyorlar.