GEZEGENİN KADERİ GLASGOW’DA TARTIŞILDI
Yaşadığımız gezegen için kritik tarihler vardır. Bunlardan birisi 1992’dir. O yıl 150’den fazla ülke İklim Değişikliği Birleşmiş Milletler Çerçeve Anlaşması’nı imzaladı. Anlaşma iklim değişikliğine karşı küresel çapta harekete geçmeyi destekleyecek şekilde tasarlanmıştı. İmzacı ülke delegeleri yani anlaşmanın tarafları her yıl bir konferansta toplanmaya başladılar. Bu toplantılara “Tarafların Konferansı” (Conference of Parties) yani COP denildi. İlk COP 1995’te Berlin’de gerçekleştirildi.
Diğer bir önemli tarih 2015’tir. O yıl COP’ların 21’incisi Paris’te toplandı ve bir iklim anlaşması imzalandı. Paris İklim Anlaşması küresel ısınmaya karşı atılan en somut adımdı. Evrenseldi ve bağlayıcıydı. İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşı uyum kabiliyetinin ve iklim direncinin artırılmasını; küresel ortalama sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 2°C altında tutulmasını; ayrıca bu artışın 1,5°C’nin altında tutulmasına yönelik çabaların sürdürülmesini hedeflemişti. Ülkelere atmosfere yaptıkları karbon salımını azaltmak için hedef koyma yükümlülüğü getirmiş ve bu hedeflerin beş yılda bir gözden geçirilmesini istemişti. Düşük sera gazı emisyonu yayacak bir kalkınma modeline geçişi öngörmüş ve bu geçişin finansmanının sağlanmasını hedeflemişti. Bunun için ülkelerin imkanları ölçüsünde katkıda bulunmalarını amaçlamıştı. Küresel çapta temiz enerjiye geçilmesine vurgu yapmış ve kaynakların iklimi kirleten fosil yakıtlara harcanmaması gerektiğini belirtmişti.
COP’ların 26’ncısı ise Glasgow’da toplandı. Glasgow’daki büyük buluşmaya 20’den fazla lider, 25 binden fazla delege, akademisyen, profesyonel ve gazeteci katılıyor. Beklenti büyük; neredeyse gezegenin kurtuluşu için son şans olarak görülüyor. Bence de yaşamı tehdit eden iklim değişikliği ile mücadele için son umut. Glasgow’dan beklenen koordine bir aksiyonun ortaya çıkması. Çünkü aksiyon almamanın yaratacağı sonuçlar Ağustos’ta açıklanan binlerce sayfalık tarihi IPCC (International Panel on Climate Change) raporunda anlatılıyordu.
Paris anlaşmasını imzalayan 190’dan fazla ülke küresel ısınmaya karşı acilen bir şeyler yapılması gerektiğini kabul etti ama kimse elini taşın altına tam olarak koymadı. Ve yerküre ısınmaya devam etti.
Çözülememiş konular var. Sürdürülebilir toprak kullanımı, temiz enerjiye geçiş, düşük emisyonlu araçların yaygınlaşması, iklim finansmanı ve uyumu gibi başlıklarda Glasgow’da yol alınması gerekiyor. Ne yazık ki, ülkelerin şu ana kadar açıkladıkları taahhütlerin toplamı küresel ısınmayı 1.5 derece hedefini karşılamaya yetmiyor. Mevcut taahhütler ile yüzyılın sonunda küresel ısınma ancak 2.4 derece artış ile sınırlı kalacak. Bu da gezegeni kurtarmaya yetmiyor. Bu nedenle acilen daha iddialı hedefler belirlenmesi gerekiyor.
Liderler, özellikle havayı kirleten ülkelerin liderleri Glasgow’a sembolik değil daha somut ve güçlü taahhütlerle gelmeliler. İşte Glasgow bunun için önemli. Taahhütler ile olması gereken arasındaki farklar saptanacak ve yeni bir yol haritası oluşturulacak. Gelişmekte olan ülkelerin de üzerlerine düşen adımları atmak için gerekli finansman ve desteği nasıl bulabilecekleri konuşulacak. Zenginler parayı koyacaklar.
Glasgow’da bu konuda da bir uzlaşma şart. Aksi takdirde bu ülkelerin temiz enerjiye geçmeleri mümkün değil. Onlar geçmeden de ilerleme sağlanamıyor. O nedenle 2025 sonrası için bir iklim finansmanı hedefi ve planı oluşturmak COP26 önceliklerinden biri.
Kısacası, bu konferans çok önemli. COP26 uzlaşmanın, aksiyonun ve uygulamanın COP’u olmalı. Biden’in dediği gibi bu yıllar dünyanın kaderini belirleyen yıllar olacak.