SKORER
PEMBENAR
CADDE
YAZARLAR

En önemlisi, Türkiye’nin ulusal katkı beyanını güncellemesi

.

|

Ümit Şahin,
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı, İklim Çalışmaları Koordinatörü

Birleşmiş Milletler (BM) 26. İklim Konferansı (COP26) beklentileri karşıladı mı? Nerelerde zayıf kaldı, nerelerde beklentinin üzerine çıktı?

-İngiltere’nin COP’tan çıkarmayı istediği başlıca iki başlık vardı, bir tanesi 1.5 derece hedefine sahip çıkılması, ikincisi de kömürden çıkış kararının COP kararına girmesiydi. Birincisini yaptı, Hedefin 2 derece değil de 1.5 derece olduğu kararı güçlü bir şekilde girdi COP kararına. Kömürden çıkış ve fosil yakıt sübvansiyonlarının sonlandırılması muhtemelen diğer müzakerelerin bir aracı olarak kullanıldı ve son anda Hindistan’ın verdiği önergeyle, “kömür kullanımın sonlandırılması azaltılmasına” dönüştürüldü. Orada ciddi bir zayıflama oldu. Çünkü böyle dediğiniz zaman, hiçbir zaman kömür kullanımını bırakmamak gibi bir anlam da çıkabilir. Ama bir yandan da bu yaklaşım net sıfır hedefine ulaşmayı imkansız hale getirdiğinden çelişkili bir durum, olabilecek bir şey değil. Yine de şu çok önemli, birincisi, ilk defa bir kömür ve fosil yakıtlar meselesi COP kararına girdi. İkincisi ise kömürün enerji sistemindeki payını azaltmak bile, Türkiye, Hindistan, Çin gibi pek çok ülke için ciddi politika değişiklikleri gerektirir. Bu açıdan bu ülkelerin azaltma sözcüğünün altına imza atmış olmaları bile bir adımdır ve olumludur.

AB, hayal kırıklığı yarattı

Kayıp ve zararlar konusunda ise bir karar çıkmadı ve seneye bırakıldı. Seneye COP27 Mısır’da olacak, Afrika COP’u deniyor zaten. Muhtemelen Afrika ülkeleri kayıp ve zarar mekanizması konusunda duyarlı oldukları için, seneye ana gündem maddesi bu olacaktır. Henüz bir sonuç alınamamış olması gelişmekte olan ülkeleri çok büyük hayal kırıklığına uğrattı. Özellikle de ABD ve Avrupa Birliği hayır dedi. İklim politikaları konusunda en iddialı olan AB’nin bunun önünü tıkaması büyük hayal kırıklığı yarattı. Ama tabi bu iş burada bitmez, seneye ana gündem maddesi olacaktır. Karbon piyasalarını ilgilendiren Madde 6 ise karara bağlandı. Double-counting denen çifte sayım engellendi, bu anlamda olumlu bir karar çıktı. Kyoto döneminden kalan karbon kredilerinin aktarılması konusunda da yine olumlu sayılabilecek bir karar çıktı. Bütün Kyoto kredilerinin değil, sadece 2013’den sonrakilerin aktarılmasına kapı aralayan bir karar çıktı. Bu da 5 milyar ton karbon emisyonuna yakın bir karbon kredisi aktarılabilirdi, halbuki şimdi sadece 300 milyon tona denk gelen bir miktar aktarılabiliyor, bu da olumlu. Dolayısıyla madde 6 oldukça olumlu bir şekilde sonlandı denebilir. Ama tabi madde 6 çok karmaşık bir mekanizma getiriyor karbon marketleri için. Uygulamada çok büyük sorunlar çıkacaktır, onlar zaman içinde çözülecektir diye düşünüyorum.

“Türkiye’nin yeni kömür santrali planlarını durdurduğu ve bundan sonra da yeni kömür santrali yapılmayacağı açıklanırsa bu Türkiye’nin iklim politikalarına çok ciddi bir itibar kazandırır. Zaten enerji piyasasının şartları ve finansman zorlukları gereği bundan sonra yeni bir kömür santrali yapılması zor.”

İklim Konferansı’na katılan Türkiye heyeti, Glasgow’da nasıl bir performans sergiledi sizce?

-Kömürden çıkış taahhüdüne örneğin destek vermedi Türkiye. Türkiye COP26 Glasgow İklim Paktı kararlarını hararetle destekledi, herhangi bir itirazı olmadı hatta “kömürden çıkış” lafı henüz taslaktayken kararın bu halini destekliyoruz diye konuşma yaptı. Bu Türkiye’nin kömür kullanımını bırakma konusunda bir politikasının oluştuğunu gösteriyor. En son kapanış konuşmasında da bundan sonraki bütün iklim eylemimiz burada alınan kararlarla uyumlu olacaktır dedi Türkiye. Bu da çok önemli, bir taahhüttür. Türkiye’nin bundan sonra bütün enerji ve ekonomi politikalarını Paris Anlaşması’na ve Glasgow İklim Paktı’na uygun bir şekilde yeniden düzenlemesi gerekiyor.

İlk adım yeni santralleri durdurmak

Türkiye Ulusal katkı payını güncellemedi COP26’da ama güncelleyeceğini söyledi. Türkiye’nin vakit kaybetmeden hangi sektörlerde ne yapması gerekiyor?

-Bundan sonra Türkiye’nin ulusal katkı beyanını güncellemesi en önemli adım, güncelleyeceğini de söyledi ve orada asıl önemli vurgu 2053’te net sıfır hedefine uygun bir şekilde güncelleyeceğini söylemesi. Bu Türkiye’nin 2030 hedefinin azaltım hedefi olacağı anlamına gelir. Bunu vurgulamak lazım. Türkiye bundan sonra artıştan azaltım hedefi alamaz, 2030’a kadar belli bir oranda emisyonlarını azaltacağını taahhüt etmesi gerekiyor ki buradan ilerleyip uygun bir hızda 2053’e kadar sıfıra inebilsin. Eğer artış devam ederse ve hedefler de bu artışı sınırlama yönünde olursa, 2030’dan sonra kalan 23 yılda sıfıra inmek imkansız hale gelir. Türkiye de bütün diğer ülkeler gibi net sıfır hedefine uygun bir ulusal katkı beyanı sunmak zorunda. Türkiye delegasyonunun ve bakanlıkların önündeki en önemli görev şu anda bu. Tabi ilk atılması gereken adım, hiç kuşkusuz yeni kömür santrallerinin yapımını durdurmak. Hiçbir şekilde bundan sonra yeni kömür santralleri projesinin olmaması gerekiyor. Bu adım atılır ve bu açıklanırsa, yani Türkiye’nin yeni kömür santrali planlarını durdurduğu ve bundan sonra da yeni kömür santrali yapılmayacağı açıklanırsa bu Türkiye’nin iklim politikalarına çok ciddi bir itibar kazandırır. Zaten enerji piyasasının şartları gereği finansman zorlukları gereği bundan sonra yeni bir kömür santrali yapılması zor. Ama 2053 hedefi zaten yeni kömür santrali yapmamayı ve var olanları da en geç 2030’larda kapatmayı gerektiriyor. Dolayısıyla aslında Türkiye’nin kömürden çıkış taahhüdüne de bu nedenle destek vermesi gerekirdi. Ama sonuçta şu aşamada atması gereken en önemli adım, bu kararı yeni kömür santrali yapılmayacağını açıklamak ve kömürden çıkış tarihi vermektir. Bu tarihi vermek biraz daha uzun sürebilir, en azından ulusal katkı beyanını verene kadar bununla ilgili hesaplamaların yapılamayacak olması mümkün. Zaten Glasgow’da 2030’lar gibi bir genel tarihten bahsediliyor. Türkiye’nin de artık mesela 2030’da yeni satılan bütün araçların elektrikli olmasını sağlaması, otomotiv sektörünü biraz zorlayabilir ama. Türkiye’deki otomotiv sektörü büyük odaklı ihracat odaklı çalıştığı için Avrupa’ya büyük ölçüde ihraç ettiği için de zaten ister istemez bunun gibi bir şey olacak. Bunu da bir an önce Türkiye’nin bir politika haline getirmesi faydalı olacaktır.

2030’a kadar yüzde 30 civarı emisyon azaltabilir

Bir de 2050 Net Sıfır Raporu yayınladınız. Raporun Türkiye için sunduğu en büyük fırsat nedir size göre?

-Biz bu raporda şunu gösterdik, Türkiye’nin mevcut ekonomik yapısı çok fazla zorlanmadan, daha çok enerji dönüşümü, yeni teknolojilerin hızlı bir şekilde teşvik edilmesi gibi yollarla ve sadece yapılabilecek politika değişiklikleriyle, özellikle orta vadede 2030’a kadar, yüzde 30 civarı çok önemli bir emisyon azaltımı sağlanabileceğini ortaya koyduk. Bence bunu yakalamak önemli. Çünkü 2030’a kadar böyle bir emisyon azaltım yoluna girebilirse Türkiye, yüzde 30’lar civarında emisyon azaltımı sağlayabilirse, bunun ekonomide yaratacağı dönüşüm bizi 2050’ye kadar rahat bir şekilde sıfır emisyona götürecektir. Çok uzun vadeyi modellemek kolay değil. Bizim modelimizde de 2030 sonrası belirsizlikler var. Ama önemli olan orta vade burada, 2053’ün de bir politik hedef olarak orada durması çok önemli. Ama orta vadede Türkiye’nin ağırlıklı olarak elektrik sektörünü dönüştürerek yüzde 30’a yakın bir azaltım sağlayabilecek olması bence bizim raporun en önemli mesajı sayılabilir.

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.