BORSA
ALTIN
DÖVİZ
KRİPTO

'Altın ile reel faiz arasındaki korelasyon bozuldu'

İş Portföy Başekonomisti Hande Şekerci, ons altının normalde ABD reel faiz ile ters orantılı hareket etmesi gereken bir değerli metal olduğunu belirterek, "Uzunca bir süredir altın, bu korelasyonu bozdu ve ne olursa olsun sürekli belirsizlik ve gerginliklerden destek alıp trendini yukarı taşıyabilen bir değerli metal haline geldi." dedi.

|

ABD'de Donald Trump'ın ikinci kez başkan seçildiği Kasım 2024'te gerçekleşen seçimlerin ardından piyasalarda belirsizlik havası esmeye başladı.

Trump'ın gümrük tarifeleri, göç kısıtlamaları ve vergi indirimleri gibi seçim vaatlerinin ekonomi üzerindeki olası etkilerine ilişkin soru işaretleri oluşmaya başlarken, bu durum piyasalarda risk iştahını törpüledi.

Bu durum piyasalarda oluşan belirsizlik ve endişelerin artmasına neden olurken, yatırımcı ve merkez bankalarının güvenli liman talebiyle ons altın rekor tazelemeyi sürdürdü.

Ons altın bugün rekorunu 3 bin 500 dolara çıkarttı. Ekonomik teoride kabul edilen reel faiz ile altın fiyatı arasında ters yönlü ilişkinin bu süreçte işlememesi ise dikkati çekti.

"ALTIN KENDİNE BİR TREND OLUŞTURDUKÇA KURUMLAR DA SÜREKLİ BEKLENTİLERİNİ YUKARI ÇEKİYORLAR"

İş Portföy Başekonomisti Hande Şekerci, yaptığı değerlendirmede, ABD Başkanı Donald Trump'ın gümrük tarifeleri üzerinden başlattığı ticaret savaşlarının küresel ekonomide risklerin yükselmesine neden olduğunu belirterek, yatırımcıların güvenli liman varlıklardan altına yöneldiğini söyledi.

Ons altın fiyatının üst üste rekor kırmasını değerlendiren Şekerci, "Ons altın normalde en temel olarak ABD reel faizleriyle ters orantılı hareket etmesi gereken bir değerli metaldir. Reel faizin aşağı hareket etmesinin beklendiği bir dönemde altının da yükselmesi beklenir. Tam tersiyken de düşmesi beklenir. Uzunca bir süredir altın, bu korelasyonu bozdu ve ne olursa olsun sürekli belirsizlik ve gerginliklerden destek alıp trendini yukarı taşıyabilen bir değerli metal haline geldi." diye konuştu.

Şekerci, mevcut risklerin yanı sıra Rusya-Ukrayna Savaşı ile Orta Doğu'daki gerilimleri kapsayan jeopolitik risklerin de altındaki yükselişi desteklediğini aktararak, bu süreçte altının değer kazanmaya çalışmasının normal olarak karşılandığını belirtti.

Altının, bakır kadar yoğun olmasa da endüstriyel alanlarda da kullanımının bulunduğunu ifade eden Şekerci, altının yalnızca spekülatif bir yatırım aracı değil, aynı zamanda işlevsel bir değerli metal olduğuna dikkati çekti.

Şekerci, "Bugün yaklaşık yüzde 7-7,5 oranında teknolojik sektörlerde kullanılıyor. Yaklaşık yüzde 45 civarında da mücevher olarak kullanılıyor. Hindistan, Çin ve Orta Doğu'daki ülkelerin talepleri dikkati çekiyor. Dünya genelindeki merkez bankalarının da alımları bulunuyor. 2008 finansal krizinden itibaren altının rezerv varlık olarak herhangi bir merkez bankasının rezerv varlığında konumu önem kazandı." dedi.

Söz konusu riskler ve belirsizliklerin devam etmesinin altının ons fiyatında yukarı trendin bir süre daha taşınabileceğini düşündüğünü bildiren Şekerci, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Altın kendine bir trend oluşturdukça da kurumlar sürekli beklentilerini ons bazında yukarı çekiyorlar. Bu belki de kendi talebini yaratıyor. Temel analizle bakarsak, ABD Merkez Bankası (Fed) faiz indirecek diyoruz ama Bankanın kendisi çok istekli gibi gözükmüyor. Her şeyi birlikte takip edip karar vermek lazım ama sanki biraz daha bu belirsizlikler yüzünden yukarı trend devam edebilir gibi gözüküyor."

"ÇİN'İN TEK BAŞINA TAHVİLLER ÜZERİNDE ETKİ SAHİBİ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM"

Hande Şekerci, ABD'nin kısa ve uzun dönemli tahvil faizlerindeki hareketleri değerlendirdi.

Tarifeler açıklandığı zaman, Fed'in de çokça gevşeme yanlısı gözükmemesi üzerine ABD'nin ekonomik olarak yavaşlayabileceği endişelerinin piyasalara yansıdığını belirten Şekerci, "Tahvil faizlerinin aşağı yönlü hareket ettiğini gördük. Sonra tekrar ticaret politikalarına dair haber akışıyla yükseldiğini görüyoruz." şeklinde konuştu.

Şekerci, diğer yandan ABD tahvillerinin yabancı ülkeler tarafından tutulan toplam nominal miktarının yaklaşık 8-8,5 trilyon dolar olduğunu belirtti.

Bu tutarın yaklaşık 800 milyar dolarlık kısmının Çin'in elinde bulunduğu söyleyen Şekerci, "En büyük tahvil sahibi ülkenin ise Japonya olduğu biliniyor. ABD yönetimi, Çin'in elindeki tahvilleri elden çıkarmasının, tek başına ABD tahvil faizlerinde ciddi bir oynaklık yaratacak ölçüde bir etki gücüne sahip olmadığını değerlendiriyor. Çin'e gerçekten ticari savaşı açılmış durumda. O yüzden genel olarak çok ilginç gelişmeler yaşanıyor ama ben de Çin'in tek başına tahviller üzerinde etki sahibi olduğunu düşünmüyorum." ifadelerini kullandı.

Şekerci, kısa vadeli risklerin öne çıktığı bu dönemde, ABD tahvil piyasasında getiri eğrisinin uzun vadeli tarafını daha güvenli bulduğunu dile getirdi.

Son verilerde ABD'de enflasyonun biraz daha ılımlı kaldığını gördüklerini vurgulayan Şekerci, tarifelerin fiyatlar üzerinde artıcı etkilerine karşı Fed'in nasıl bir politikayla tepki vereceğinin bilinmediğini ifade etti.

Şekerci, "Bütün bunlar muhtemelen kısa vadede çok daha fazla oynaklığa yol açacaktır gibi gözüküyor. Tarife belirsizliği ve enflasyonun seyri, tam netleşmeden bence kısa vadeye oynaklığın azalması zor diye düşünüyorum." diye konuştu.

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.