SKORER
PEMBENAR
CADDE
YAZARLAR

Suskunlar'ın teşvikçiliğine 'suskun' kalmak imkânsız!

Suskunlar dizisine yönelik eleştiriler var.

|

‘Sleepers’filminin uyarlaması ‘Suskunlar’, nasıl bir dizi? Oyunculuk ve çekim tekniği takdir edilecek cinsten. Herkesçe bilinen ama yıllarca umursanmayan ‘çocuk mahkûm’ olgusuna dikkat çekmesi de, artılarından. En basit ifadeyle, ilk etapta ‘kaliteli’ ve ‘sert’ bir çalışma gibi durmakta. Ancak, konusu zaten hazır bulunan ve yerli ilavelerle şekillendirilen dizide öyle ayrıntılar var ki, oldukça tehlikeli motivasyonlar yaratacak cinsten!

Öyküsünü, orijinalinin aksine mantıksızca gerçekleştirilen, bir kazanın üstüne kuran ‘Suskunlar’ın reyting kapısı, hapse düşen çocukların yaşadıkları. Daha ilk bölümden, çocuk oyuncular sayesinde ekran başındakilerin yürekleri burkulup, gözleri yaşartılmadı mı? Dolayısıyla, dizinin görselliği ve canlandırması ne kadar iyi olursa olsun, başarısının ardındaki asıl dayanak ‘çocuklara eziyet sahneleri’… Bu, inkâr edilemez bir gerçek. Bir başka gerçek ise dizicilerin, ellerindeki yumurtlayan kazı evire çevire yolmaktan çekinmedikleri!

Her geçen bölüm boyutu artan ve rahatsız eden duygu sömürüsü, amacını aşmış durumda. Konunun gelişimi açısından başlangıçta kaçınılmaz olan hapishane sahnelerinde çocuğun, çocuğa uyguladığı şiddet pervasızca yansıtılmaya başlandı. Hem özetlerde, hem de yeni bölümlerde çocukların yaptığı işkenceler sürekli tekrarlanmakta. Üstelik daha abartılarak, yeni detaylar eklenerek!

Adeta ‘vahşet’ davetkârlığı yapılmakta…

Ecevit, Sarı, İbo… Hapis günlerinin rezaletini anımsamak için hep bir bahaneleri vardı. Şimdi onlara Takoz ve Gurur olarak tanıdığımız Gazanfer de eklendi. Hapishane Müdürü Sait de var. Fakat onun anıları, attığı dayaklar üstüne olduğundan zarar vericilik noktasında, diğerleriyle boy ölçüşemiyor.

‘Çekici kötü’imajıyla sunulan Takoz’un, Sarı’ya psikolojik baskı uygulama taktiği televizyon dizisine göre oldukça ağır bir dile sahip. Sarı’ya erkekliğini geri alamayacağını, üstüne basa basa hatırlatan Takoz’un neyi ima ettiği büyüklerce malum. Ancak onun ‘erkeklik kaybı’ üstüne yaptığı söylevi yeni yetme çocuklar nasıl algılar? Sarı’nın erkekliğini nasıl aldığını, sonrasında onun günlerce oturamadığını, gerdan kıra kıra anlatan; marifetmiş gibi ‘Ben yaptım’ şeklinde defalarca böbürlenen Takoz’un tasvirleri, henüz iyiyle kötüyü ayıramayan beyinlerin merakını kamçılamaz mı?

Asla yasakçılıktan ya da körü körüne karalamaktan yana olmadık. Ama ‘Suskunlar’ın teşvikçiliğine karşı suskun kalmak da mümkün değil. Zira karşımıza konulanlar, geç vakitte ekrana gelen dizilerdeki kahramanların yaşam biçimlerinden çok daha önemli! Bir çocuk ekrandaki adamın, kadınla evli olup olmadığını ya da içkisini-sigarasını pek sormaz. Sorsa da sebebi kolaylıkla anlatılabilir. Peki ya bir ebeveyn, ‘Erkeklik nasıl kaybedilir’ sorusuyla karşılaştığında durumu çocuğuna nasıl izah edebilir? ‘Hapishane koğuşunda düşürmüş’ mü der yoksa ‘Leylek götürmüş’ mü? Tabii çocuklar hiçbirine inanmayacaktır. Cevapsızlık, kendi yorumunu getirir… Akılda kalan birkaç sözcük, merak mekanizmasını icraata yönlendirir.

Hani bir değil, iki değil… Takoz’un uzun uzun dramatize etmesi yetmiyormuş gibi, Gazanfer de aynı üslubu kullanır. Varsa yoksa erkekliğin alınması… Bunun üstünden işlenen gizli eşcinsellik teması! Erkekliği, bir tek noktaya indirgeyen bu sahnelerin, merak ve deneme isteği uyandırmanın dışında, tecavüz mağdurları için de psikolojik baskı ortamı yaratacağı hiç düşünülmez mi? Belli ki, düşünülen tek şey altı çizile çizile sunulan ‘tecavüze uğrama’ ezikliğinden prim yapmak, reyting kapmak!

Çocuklar, çocuklardan etkilenir

Çocuk oyuncularla canlandırıldığı için, çocuk izleyicilerin ilgisini daha fazla çekecek olan hapishanedeki irrite edici sahnelere gelince… Tam bir vahşet! ‘Vahşet’ kelimesinin uygun bulunmasının nedeni, görüntülerin izleyici çocukları şiddete ‘teşvik edici’ olması. Çocuk Gazanfer almış eline bıçağı, uykudaki çocuğu kesmeye gidiyor. İlkinde yapamadığı ‘doğrama’ işlemini daha sonra layıkıyla yerine getiriyor. Ağzını bantladığı Şerif’i, kameranın özenle gösterdiği bıçakla hacamat ediyor. O işini görürken diğerleri de övgülerle gaz veriyor. Büyümeye ve varlık ispatlamaya sınırsız hevesli, suç kavramı henüz tam anlamıyla oluşmamış çocuklar için bunlardan daha kışkırtıcı bir şey olabilir mi?

Girenin çıkanın belli olmadığı nezarethanelerde yaşananlar ya da hapishane müdürünün attığı dayaklar, çocuklara çekici gelmez. Onların izahı da kolaydır. Fakat şiddetin kendi yaşıtlarının eliyle uygulanışını gören çocuğa, bunların kötü şeyler olduğunu anlatamazsınız. İşkence sahnelerinin, çocuk oyuncuların rollerini başarıyla yapması sayesinde daha çarpıcı hale geldiği dizide, çocukların yüz ifadeleri de oldukça önemli. Mesela son bölümde yamyamlaşan Gazanfer’in küçüklüğünü canlandıran çocuk o kadar soğukkanlı oynuyor ki rolünü, yaşıtlarının pür dikkat izlememesi ve etkilenmemesi olası değil. Büyüklerin bile tüylerini diken diken eden bu sahnelerin, gelişimlerini taklitçilikle sürdüren çocukları nasıl yönlendireceğini varın siz düşünün.

İşte tüm bu hassas noktalardan dolayı‘Suskunlar’, elini güçlendirmek ve reyting toplamak adına, vahşet davetkârlığı yapıp çocuklara kötü örnek olmaktan bir an önce vazgeçmeli. Aksi takdirde, vahşetin hâkim olduğu işkence sahnelerinde ve erkekliğin kaybedilişini vurgulayan tecavüzcü söylemlerde çocukların aklının çelinmesi işten bile değil!

Anibal GÜLEROĞLU - Milliyet

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.